Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hz.ASİYE

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Hz.ASİYE Empty
MesajKonu: Hz.ASİYE   Hz.ASİYE I_icon_minitimeSalı Kas. 03, 2009 5:24 pm



Firavun'un Karısı Hz. Âsiye


Kur'an-ı Kerim'de adı övgüyle geçen namlı kadınlardan biri de Hz.
Âsiye'dir. Yaşadığı dönemde Mısır'ın en ünlü kadını ve bu tarihî
ülkenin zalim ve kan içici imparatoru Firavun'un eşiydi. Bugün
Firavun'un insanlık tarihine kendi adıyla geçen akıl almaz zulüm ve
adaletsizliklerini bilmeyen, işitmeyen yoktur. Onun için Firavunun
zulümlerini teferruatlıyla anlatmaya gerek görmüyoruz. Firavun da Bâbil
padişahı Nemrud gibi hem tanrılık iddiasında bulunuyor, hem de halkın
duygularını sömürerek geleneksel put inancını korumaya çalışıyordu.

Halkın geri kalmışlık ve cehaletinden faydalanan Firavun, sadece
ilahlık iddiasında bulunmakla kalmadı, işi daha da ileri götürerek
"ilahların ilahı" olduğunu söyledi. "Dedi ki: Sizin en yüce Rabbiniz
benim."[Nâziât Suresi / 24.]

Firavun'un böyle aşağılık ve kötü bir insan olmasına karşı, karısı
Âsiye âdeta temizlik, dürüstlük, iffet ve asalet timsaliydi. Halk, onun
kocasının korkusundan rahat bir nefes alamaz ve geceleri dahi rahat
uyuyamazken o, ALLAH'a tam bir inanç ve kendine güvenle yaşamını
sürdürüyor, Firavun'un hemen yanı başında yaşıyor olmasından zerrece
etkilenip dehşete kapılmıyordu.

Nil kraliçesi Âsiye, ALLAH Teâlâ'nın indinde öylesine has bir makama
ulaşmış ve ALLAH'ın yakınlığını kazanabilmiştir ki, Hz. Resul-i Ekrem
(s.a.a) şöyle buyurmuşlardır:

"Kadınlardan kâmil olanlar dört kişidir: Firavun'un karısı Âsiye, İmran
kızı Meryem, Huveyled kızı Hatice ve Muhammed (s.a.a) kızı Fâtıma."

"Cennet kadınlarının en iyisi şu dördüdür: Firavun'un hanımı Müzâhim
kızı Âsiye, İmran kızı Meryem, Huveylid kızı Hatice ve Muhammed (s.a.a)
kızı Fâtıma. Bunların en üstünüyse Fâtıma'dır."[el-Mizan Tefsiri, c.
19, s. 40]

Kişiliğin gelişmesi, insanî vazifelerin bilincinde olma ve ALLAH'a
iman, bir kadını öyle bir mevkiye yükseltiyor ki, Firavun'un evinde
yaşadığı halde, cennet köşklerinin sakini oluyor ve dünyanın en seçkin
dört kadınından biri olma makamına ulaşıyor.

Âsiye, bir lahza olsun kocasının işlediği zulüm ve haksızlıkları hoş
karşılamadı, bir defa olsun onun safında yer almadı. Erkek çocuk
doğururlar da büyüyünce onun yaptığı zulüm ve haksızlıklara karşı
çıkarlar korkusuyla, Yâkup soyunun hamile kadınlarının karnını deşip
bebeklerini diri diri parçalayan kan içici kocasının bu vahşiliklerine
karşı bir kez bile lâkayt davranmadı.

İşte bu sıfata hâiz bulunan Mısır'ın bir numaralı kadını Âsiye,
saraydaki odasında oturduğu bir sırada Nil nehrinin ortasında yuvarlana
yuvarlana sulara batıp çıkan bir sandık görünce saray muhafızları ve
nedimelerine, gidip o sandığın içine bakmalarını emretti…

Görevliler, bir süre sonra gelerek, sandığın içinde güzel bir oğlan
çocuğu bulunduğunu söylediler. Gelecekte ALLAH'ın peygamberi olacak ve
Firavun'un saltanatını yerin dibine geçirecek olan İmran oğlu Musa'ydı
bu…

Bebeği alıp Âsiye'ye getirdiler…

Âsiye bunun nur topu gibi bir oğlan çocuğu olduğunu görür görmez,
zavallı annesinin onu, Firavun'un korkusuyla Nil'e bıraktığını
anlamıştı. Bu nedenle, bu çocuğu evlâtlık olarak yanına almaya ve onu
bizzat büyütüp yetiştirmeye karar verdi. Ne pahasına olursa olsun bunu
yapacaktı, ne olacaksa varsın olsundu!…

Firavun içeriye girip de çocuğu görünce yüreğine bir korku düştü;
gelecekte ne olur ne olmaz endişesiyle, derhal öldürülmesini emretti.
Fakat Âsiye var gücüyle karşı çıktı ona:

"Firavun'un karısı dedi ki: Benim için de senin için de bir göz
aydınlığıdır o; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur, yahut
onu evlât ediniriz.…"[Kasas Suresi / 9.]

Firavun razı olmuştu. Onun da izniyle Musa artık sarayda kaldı ve
bizzat kraliçe tarafından, onun özel sevgi ve ihtimamıyla büyümeye
başladı.

Musa, peygamberlik makamına vardığında ve daha ileride de
belirteceğimiz gibi, tekrar Mısır'a dönüp Firavun ve onun putperest
kavmine tebliğde bulunduğunda, Âsiye derhal ona uyarak Rabb'ul-Âlemîn'e
iman getirdi, ancak, imanını Firavun'dan gizledi.

Âsiye, yıllarca gizliden gizliye ALLAH Tealâ'ya ibadet ediyor ve
Musa'nın kılavuzluğuyla imanını gizliyor ve koruyordu. Ama bu, böyle
devam etmedi ve günün birinde sırrı açığa çıktı. Kocası Firavun
yıkılmış, öfkesinden âdeta çılgına dönmüştü. Firavun, önce kraliçeyi
inancından vazgeçirmeye çalıştı; onu caydırabilmek için her yolu
denedi, her hileye başvurdu.

Bazen tehdit ediyor, bazen tatlı laflar ve boş vaatlerle onu kandırmaya
çalışıyordu. Ancak bütün bunlar boşunaydı. Âsiye, bütün varlığıyla
ALLAH'a inanmıştı bir kez… Nil'in getirdiği ve kendi elleriyle büyütüp
yetiştirdiği o çocuğu peygamberlik makamına ulaştıran ve en büyük
mucizesi olan "ışıl ışıl parlayan bembeyaz elleri" ve mâlum asâsıyla,
onu, Firavun ve putperest kavmini hidayet etmekle görevlendiren ALLAH'a…

Âsiye'nin benliğinde kâinatı yaratan, dağları, ovaları, denizleri,
dereleri, tepeleri, ormanları… kısacası her şeyi yoktan var eden, yerin
ve göğün sahibi ALLAH Tealâ'ya iman ve Musa'nın söylediklerine karşı
tam bir inançtan başka bir şey yoktu. Ne Firavun'dan zerrece korkup
ürküyor, ne de bu cellat ruhlu dinsiz katilin eşi ve koca Nil'in yegâne
kraliçesi olduğuna seviniyordu…

Zihni sadece bir şeyle meşguldü onun: Firavun'un hidayet bulması ve bu
cani ruhlu hayvanın günün birinde adam olması!… Onun da kendisi gibi
yegâne ilâh olan ALLAH Tealâ'ya inanarak sığınmasız zavallı halka zulüm
ve işkence etmekten ve milleti yok oluşa sürüklemekten vazgeçmesini
istiyordu. Ne var ki Firavun, artık dönüşü olmayan bir yoldaydı.

İlahlık iddiasına kalkışan, hem de "ilahların ilahı" olduğunu öne
sürerek kendisinden daha üstün hiçbir şey kabul etmeyen Firavun gibi
birinin, Musa'nın buyruğuna boyun eğip ilahlık iddiasından vazgeçmesi
ve sıradan bir insan gibi; "ALLAH'ım, beni affet!" demesi mümkün
olabilir miydi acaba?!

Sonunda Firavun, Âsiye'ye, ya ALLAH'a, ya da ona iman etmesini önerdi.
İkisinden birini açıkça tercih ve ilan edecekti: Ya Musa'nın sözlerine
inanacak, onu izleyecek ve ALLAH'a iman etmek suretiyle her türlü
işkence ve kötü hadiseye karşı kendisini hazırlayacaktı; ya da tıpkı
geçmişteki gibi bütün haşmet ve şatafatıyla Nil'in kraliçesi ve
Mısır'ın en ünlü kadını olarak kalacak ve putlara tapınmayı
kabullenerek, Firavun'u "ilahların ilahı" olarak benimseyecekti!

Âsiye, ALLAH'a imanı ve Musa'ya inanmayı tercih etti.

Doğru ve hak inancından vazgeçmeyeceğini bildirdi Firavun'a…

Musa'nın getirdiği mucizeleri görerek bütün kalbiyle âlemlerin rabbi
ALLAH'a inanmış bulunan ve Firavun'un alabildiğine zâlim, aşağılık,
keyfine düşkün olduğunu anlamış bulunan ferasetli ve cesur Âsiye,
Firavun'un kendisi gibi günün birinde zeval bulup yokluğa karışacak
olan sarayında görünüşte görkemli, gerçekte ise zelil ve aşağılık bir
müreffeh hayat sürdürmektense ALLAH Tealâ'nın indindekine rıza
göstermeyi, kalıcı ve sonsuz olan ilâhî rızayı geçici ve iğrenç olan
nefsânî rahata tercih etmeyi yeğ buldu.

Bu yolda her şeyi göze almış; canı pahasına da olsa Rabbine itaat yolunda zalim Firavun'a âsi olmaya azmetmişti…

Âsiye'yi inancından vazgeçiremeyeceğini anlayan Firavun, sonunda onun
çarmıha gerilmesini emretti. Âsiye'yi çarmıha gerdikten sonra başını
büyük bir taşla ezerek öldürdüler…

Âsiye'nin can verişi çok feci oldu…
Ne var ki, cellatlarının gözünün önünde işkenceyle can verirken ALLAH'a
yalvarıyor, O'nu zikrediyordu. Kur'an-ı Kerim, onun işkence sırasındaki
o dayanılmaz durumuna işaretle şöyle buyurur:

"ALLAH, imanı tam olanlara Firavun'un karısını örnek verir; hani o
demişti ki: "Rabbim! Bana kendi katında, cennette bir ev yap, beni
Firavun ve işkencesinden ve onun zalimlerinin elinden kurtar!…"[Tahrîm
Suresi / 11]

Evet… Âsiye, Firavun'un işkencecilerinin dayanılmaz işkenceleri altında
acıyla can verdi; fakat adı, yeryüzü durdukça, dünya tarihinde ve biz
Müslümanların biricik kitabı Kur'an-ı Kerim'de, "dünyanın gelmiş geçmiş
emsalsiz ve en büyük kadınlarından biri" olarak bâki kalıp,
ölümsüzleşti.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Hz.ASİYE
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: Hz. Peygamber Efendimiz :: Hayatüs Sahabe - Tabiin Hayatları-
Buraya geçin: