Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Yeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Empty
MesajKonu: Yeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi   Yeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi I_icon_minitimeSalı Kas. 03, 2009 9:14 pm

Allah-u Teala’nın Sevgili Habibi; İki Cihan Güneşi Efendimizi (sallYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allahu
aleyhi vesellem) bağrında taşıyan Medînetü’n Nebi’yi hakkıyla, tanımaya
tanıtmaya kimse güç yetiremez. İki seneye yakın mücaviri olmakla
şereflendiğimiz, şimdi de her fırsatta gidip geldiğimiz Medine-i
Münevvere’de öyle güzellikler, öyle mutluluklar, öyle harikulade
haller, öyle sırlar müşahede ettik ki, bu cennet nimetlerini anlatmaya
güç yetiremeyiz.

Medine-i Münevvere’de ikamet ettiğim sürede; her sabah güneş doğduktan
sonra, şehrin etrafında bir kere arabayla dolaşmadan güne başlamazdım.
Bu nurlanmış şehrin dağlarının yamaçlarında oturur; şu topraklara
ayaklarının izini, sultanların başına taç yaptığı Allah’ın sevgilisinin
(sallYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allahu aleyhi vesellem) ayakları değmiştir diye düşünür, göz yaşlarım ırmak olurdu.

Her gece, altında Allah’ın Habibi’nin istirahat buyurduğu Yeşil
Kubbe’nin karşısında oturur, saatlerce salavatlarımı Efendimize takdim
eder, bütün Ümmet-i Muhammed’e (sallYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allahu aleyhi vesellem) dua ederdim…

O Yeşil Kubbe’nin karşısında geçirdiğim zamanlarda, gönül bahçemde açan
çiçekleri anlatmaya, tanıtmaya, ne bu kalem takat getirebilir, ne de bu
sayfalar bu yükü taşıyabilir.

Bir Sevgili düşünün ki, O’nun mübarek Ravzasından her an misk kokuları
yayılıyor. Güllerden güzel kokan O Nebi-yi Zişan’ı, o ‘Ahvanü’l
Alemin’i anlatmak mümkün müdür? O’nun anlatılamaması sadedinde bir
misal vereyim size.

Medine-i Münevvere’ye kendimizi attığımız zaman, ne aile, ne ev-bark, hiçbir şeyimiz yoktu. “Sana geldim Ya RasulYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allah! Senin için evladü ıyalden, anadan babadan vazgeçtim.”
Diyerek, kendimizi Yeşil Kubbe’nin huzuruna bıraktık. Resulullah’ın
huzurundayken, öyle bir saadet deryasına daldık ki ne vatan, ne eş, ne
evlat aklımıza geldi…

Sonra anladık ki vatan Medine’dir. Asıl yurdumuz orasıdır. Biz
Müminler, O Allah Sevgilisi’nin nurundan yaratıldık. Aslımız odur, onun
için asıl yurdumuz Medine’dir.

Evet, anayurdumuz Medine’dir. Allah-u Teala, “Peygamber müminlere
canlarından daha azizdir ve onun zevceleri müminlerin anneleridir”
buyuruyor. Ayşe annemizin, Hafsa annemizin (Allah onlardan razı olsun)
yurdu Medine, analarımızın yurdu Medine, bizimde anayurdumuzdur MedineYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Nokta.

İşte şimdi, anayurdumuz Medine’den uzakta, oranın hasretiyle bağrımız
yanarken; süt çocuğunun anasını aradığı gibi Medine’yi arıyor, süt
çocuğunun anasından ayrı ağladığı gibi Medine’den ayrılık acısıyla
ağlıyoruz…

Taşlara Sinen Sevgili Kokusu

Uhud Sevgili Muhammed’imizi (sallYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allahu aleyhi vesellem) çok severdi. Buyurdu ki Nebiyyi Muhterem: “Uhud cennet dağlarından bir dağdır. Biz onu severiz, o bizi sever.”

Uhud Dağı’nın bağrında, Efendimizi misafir eden bir mağara vardır.
Aradan 1425 sene geçtiği halde, o mağaradaki taşlardan güllerden güzel
kokan, gül yüzlü Muhammed’in (sallYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allahu aleyhi vesellem) kokusu gelir…

Biz Medine’deyken, o mağaraya gider, peygamber kokusunu sineye çeker,
bağrımızdaki hasret ateşinin üzerine göz yaşlarımızı dökerdik. O koku…
O koku, 1425 senedir taşlardan gitmeyen peygamber kokusu…

Bu Zat nasıl sevilmez?Yeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Nokta. Nasıl bu Zat’a aşık olunmaz? Uhud Dağı’nın aşık olduğu Peygamber’e biz nasıl aşık olamayız?

Medineliler bu nur şehre ‘Medinetü’n Nebî’ derler. Yani ‘Peygamberin Medinesi’. Evet, bu şehir Hz. Peygamberin şehridir.

Medine, mübarek, nur saçan belde
Allah’ın Habibi yatıyor sende.


Her caddesine, her sokağına Allah’ın Habibi’nin ruhaniyeti sinmiş olan
Medine, gerçekten bir yeryüzü cennetidir. O şehrin ahalisi, Peygamber
hemşehrileridir…

Öyle güzel insanlar; öyle mütevazı, öyle yumuşak, öyle cömert insanlar.
Peygamber ahlakını meleke haline getirmişlerdir Medineliler. Medine’de
bir ömür geçiren nice Türkler vardır. Nice peygamber aşıkları vardır.
Hattat Mustafa Efendi gibi, Ali Ulvi Kurucu, Saatçi Osman Efendi gibi.
Ömürlerini Cennetü’l Bakî durağında noktalayan nice aşıklar.
(Rahmetullahi aleyhim ecmain.)

O büyük insanlar, Resulullah Efendimizin, Mescid-i Nebevi’de beş vakit
namazda hazır bulunduğunu söylerlerdi. Evet şehitler ölmez. Resulullah
da ölmez. Şehitlere şahitliği öğreten O’dur. Fanî beden topraktadır.
Ama ruhlar ölmez. Yeşil Kubbe’nin güzellikleri anlatmakla bitmez…

Nice fakir insanlar bilirim, Yeşil Kubbe’nin altında yatan Nebi-yi
Muhterem’e yoksulluklarını arz etmiş, O’nun hürmetine Allah’tan istemiş
ve hemen bir süre sonra, beklemediği yerden ihsana kavuşmuş, nice
kardeşler tanıdım.

Orada bulunduğum yıllar boyunca, bir tek kimsenin başkaları ile kavga
ettiğini görmedim. Medine halkının hayatında kavga yok, münakaşa yok,
niza yok. Böyle bir beldeye ‘cennet’ denmez de ne denir? Siz söyleyin…

Ramazan ayında, her Allah’ın günü Mescid-i Nebevi’de bir milyona yakın
insan iftar ediyor. Bu kadar yemek nerden geliyor? Bu ne cömertlik
Allah’ım! O Sofra Peygamber sofrasıdır. O sofrayı hazırlayanlar Hz.
Peygamberin hizmetçileri Medinelilerdir.

Hülasa dostlar, sevgili kardeşler, ne Resulullah Efendimizi (sallYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allahu aleyhi vesellem) ne de O’nun Medine’sini hakkıyla tanıtmak, anlatmak mümkün değildir.

Medine Aşıkları

Medine bir yeryüzü Cennetidir. Cennetlerin aşık olduğu Peygamber orda
yatar. On bin sahabe orda yatar. Meleklerin her an salât ettiği
Efendimizi misafir eden Yeşil Kubbe’nin etrafında aşıklar dönüp
dururlar. Her yıl beş milyon insan, o güzeller güzelini ziyarete gider.
Kim Afrika’dan, kimi Avustralya’dan, kimi Amerika’danYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Nokta. Dünyanın öbür ucundan, O Efendimizi ziyarete gelirler.

Ne insanlar tanırım, on yıl para biriktirmiş, ekmeğinden aşından artırmış, sonra Hacca gelmiş, Hz. Peygamberi ziyarete gelmiş…

Yeşil Kubbe’nin etrafında ne aşıklar gördüm. Bir siyah derili, kalbi nur dolu kardeş gördüm. “Esselâtu vesselamu aleyke Yâ RasûlYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allah!”
derken, cereyana kapılmış gibi titriyordu. İnci gibi gözyaşları, siyah
yüzünün yanaklarının üzerine damlıyordu. Belki bir saat boyunca salât-ü
selam getiriyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyorduYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Nokta.

Bir Afganlı tanıdım Medine’de. Her şeyini kaybetmişti. Çocukları,
ailesi hepsi şehit olmuştu Afgan dağlarında. O da bir bacağını vermiş
Allah için. Koltuk değnekleri ile gelirdi Ravza’ya. Her gece saat 3’te
bir de bakardım ki, herkesten önce gelmiş selâm kapısında bekliyor…

Her şeyini kaybetmiş, fakat Resulullah’ın cemalini görmüştü bu kardeşim. Şöyle yalvarırdı Resulullah’a: “Ya ResulYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allah!
Her şeyimi feda ettim i’la-yı kelimetullah için. On tane yiğidimi şehit
verdim Allah yoluna, gazilik rütbesi ile şereflendim, çok şükür Ya ResulYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allah.
Şefaat et bu garibe… Şehitlik nasip olmadı. Bari şu Cennetü’l Bâkî’nin
topraklarına gark olayım. Efendim! Senin mübarek ayaklarının değdiği
Cennetü’l Bâkî toprağını saçsınlar üzerime. Üzerimi örtsünler o mübarek
topraklarla. Ya Allah! Habibin hatırına beni Cennet’ül Bâkî’ye kabul
et.”


Aradan 3 yıl geçti, o mübarek Afganlıyı bu yıl Ravza’da göremedim.
Büyük ihtimalle Cennet’ül Bakiye kavuşmuştur. Başta dedim ya,
Medînetü’n Nebi’yi anlatmak ne mümkün…

YETİŞ YÂ RESÛLALLAH!

Fıkıh alimi ve veli Ebû Abdullah Merrakûşî Hazretleri (v.1284), Resûlullah (sallYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allahu
aleyhi vesellem) Efendimizi vesîle ederek Allah-u Teâlâ’dan bir şey
istemek, Resûlullah Efendimizin yardım ve şefâatlerine kavuşmak
husûsunda “Misbâhu'z Zulâm” adlı eserini yazdığı sıralar, başından
geçen bir hâdiseyi şöyle nakleder:

“1239 senesinde Sader kalesinden seçkin bir cemâatle berâber çıktık.
Yanımızda bize kılavuzluk eden biri vardı. Bir müddet gittikten sonra
suyumuz tükendi. Durup su aramaya çıktık. Ben de bu arada ihtiyâcımı
görmek için gittim. Bu sırada müthiş bir şekilde uykum geldi. Nasıl
olsa giderken beni uyandırırlar deyip, başımı yere koydum. Uyandığımda
kendimi çölün ortasında yapayalnız buldum. Arkadaşlarım beni unutup
gitmişlerdi. Yalnızlıktan büyük bir korkuya kapıldım. Çölde sağa sola
yürümeye başladım. Nerede bulunduğumu, nereye gideceğimi bilemiyordum.
Her taraf dümdüz kumdu.”

“Az sonra hava karardı. Yolculuk yaptığımız kâfileden hiçbir iz yoktu.
Ben, gece karanlığında yapayalnızdım. Korkum daha da şiddetlendi.
Telâşla daha süratli yürümeye başladım. Bir müddet gittikten sonra, çok
susamış ve yorulmuş bir hâlde yere düştüm. Artık hayâtımdan ümîdimi
kesmiş, ölümümün yaklaştığını hissetmeye başlamıştım. Susuzluk ve
yorgunluktan, ızdırap ve elemim son haddine varmıştı. Birden aklıma
geldi. Gece karanlığında:

"Yâ ResûlYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allah! Yetiş! Senden Allah-u Teâlâ’nın izniyle yardım etmeni istiyorum!" diye inledim.

“Sözümü bitirir bitirmez, birinin bana seslendiğini duydum. Sesin
geldiği tarafa baktığımda; gece karanlığında, etrâfına ışıklar saçan,
bembeyaz elbiseler giyinmiş, o zamâna kadar hiç görmediğim bir kimsenin
beni çağırdığını gördüm. Bana yaklaşıp, elimi tuttu. O ânda bütün
yorgunluğum ve susuzluğum kayboldu. Yeniden doğmuş gibi oldum. Ona
canım birden ısınıverdi. Elele bir müddet yürüdük.”

“Hayâtımın en tatlı anlarından birini yaşadığımı hissettim. Bir kum
tepeciğini aşınca, berâber yolculuk yaptığım kâfilenin ışıklarını
görüp, arkadaşlarımın seslerini duydum. Onların yanlarına doğru
yaklaştık. Benim bindiğim hayvan en arkada onları tâkip ediyordu.
Birden gelip önümde durdu. Bineğimi önümde görünce, sevinç çığlıkları
attım. Ben bağırınca, benimle gelen zât elini elimden çekti. Daha sonra
elimden tutup bineğime bindirdi.”

“Sonra da; "Bizden bir şey isteyeni ve yardım talebinde bulunanı boş
çevirmeyiz." diyerek geri dönüp gitti. O zaman onun Resûlullah (sallYeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi Allahu
aleyhi vesellem) Efendimiz olduğunu anladım. O, geri dönüp giderken,
çevresine yaydığı nûrların gece karanlığında göğe doğru yükseldiği
görülüyordu. O, gözümden kaybolunca, birden aklım başıma geldi; ‘Nasıl
olup da ben, Resûlullah Efendimizin elini ayağını öpmedim’ diye
çırpındım. Ama iş işten geçmiş, fırsat elden kaçmıştı.”

ABDULLAH MUHAMMED REYHAN
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Yeşil Kubbe Altında Yatan Sevgilinin Şehri: Medinetü'n Nebi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kutsal Kum Sehri...(Iran)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: İslam-i Konular :: Kutsal Topraklar-
Buraya geçin: