Birbirinize Elbisesiniz
Dr. Senai Demirci
RABBİMİZ, Kur’ân’da eşleri birbirlerinin elbisesi olarak tarif eder.
Bizim fıtratımızı bizden iyi bilen Rabbimizin eşleri elbiseler diye
tarif etmesi, hiç şüphesiz, sonsuz manalar içeriyor
olmalı. “Elbise”nin anlamı ve çağrıştırdıkları üzerinden eşimizi anlamaya çalışabilir miyiz?:
Başkalarına elbisenizle görünürsünüz. Elbisenizin temizliği, sağlamlığı, rengi ve şıklığı dışarıya
verdiğiniz mesajdır. Elbisenizin güzelliği ile kendinizi önemsediğinizi
ve önemli olduğunuzu ifade edersiniz. Kirli, pejmürde, dağınık, sökük,
yırtık bir elbise kendinize değer vermediğiniz
anlamına gelir. Şu halde, “Elbisemden bana ne?” deme hakkınız yoktur.
Kendinizi elbisenizle tanıtırsınız; o kimliğiniz olur, kişiliğinizi
ortaya koyar. Elbisenizde olabilecek her türlü kusur, size mal edilir; kişiliğinizden kaybettir.
Eşiniz de sizin başkalarına göründüğünüz kimliğinizdir. Onu
yıpratırsanız, bakımını ihmal ederseniz, perişan hâle getirirseniz,
önce kendinize zarar vermiş olursunuz. Kişiliğini
kaybeden, özgüvenini yitiren, değer verilmeyen bir eş, sizin kendinizi
böyle bir eşle yaşamaya mahkûm ettiğinizin göstergesidir. Bu da sadece
eşinizi
değil, kendinizi de önemsemediğiniz anlamına gelir.
Elbiseniz ayıplarınızı örter. Çıplak gezmek kadar utandırıcı bir şey yoktur herhalde… Şükür ki
elbise sizi hem güzelleştirir, hem de bedeninizin saklamanız gereken
kısımlarını örter. Bir bakıma sırdaşınızdır elbiseniz; en gizli saklı
yerinize dokunur ama başkasına göstermez. İç yüzü
çıplaklığınızı görür ama dış yüzünde bunu kimseye belli etmez. Hiç ummadığınız bir zamanda
sökülüveren yahut içindekini gösteren bir elbise ayıplarınızı sergiler, sizi mahcup eder.
Eşler de birbirlerinin kusurlarını örtmek için vardır. Eşlerin kusur ve
ayıpları, hata ve zaafları birbirine açıktır. Eşiniz, sizin
hakkınızda başka kimsenin bilmediklerini bilir, sizde başka kimsenin
görmediklerini görür. Elbette, bir “elbise” yahut “örtü” olarak, bu
ayıpları ayıplamak için değil, örtmek, saklamak, ortadan kaldırmak için
yanınızdadır. Eşinizin hata ve kusurlarını küçültüp saklamak yerine,
daha da büyütüp ortaya çıkarmaya çalışıyorsanız,
siz “elbise” değilsiniz. Bu yüzden eşinizi kimseyle kıyaslamayın; çünkü
başkalarını sadece elbiseleri üzerinden görürsünüz; başkalarının
elbiselerinin bildiğini bilemezsiniz.
Elbiseye siz değer katarsınız. İçine bir insan girdiğinde değer kazanır
elbiseler. Hiçbir elbise paketinde kalsın diye dikilmez. Onu değerli
kılan, bir insan bedenine uygun olması, bir insan
tarafından giyilebilir olmasıdır. Bir başka deyişle, insan elbiseyi
giyindiğinde, elbise de insanı giyinir. İçinde insan olan bir elbise
adeta konuşur, işitir, görür, düşünür. Kendisinde
kişilik olmayan bir insanı çok güzel bir elbise kişilik sahibi etmez.
Elbise üzerinden sarkar, her haliyle o insana fazla geldiğini söyler.
Çoğunlukla “iyi” ve “ideal” bir eş ararız. Bu arayış kendimizin bu “iyi” ya da “ideal” eşe, “iyi” ya da “ideal” bir eş olup
olamayacağımız detayını gözden kaçırtır. İyi
bir elbiseyi giyinince, adam olunmayacağı gibi, iyi bir eş bulununca
da, iyi bir evlilik garantisi
yoktur. Öncelikle bu “iyi” eşe, “iyi” eş olmanız gerekir. Sonra da iki
“iyi” eş olarak “iyi” bir ilişkiyi sürdürmenin ve geliştirmenin
yollarını
aramanız gerekir. Eşler birbirlerinin elbisesidir;
yani birbirlerini giyinirler. Aralarındaki uyum onların ilişkilerinin
şıklığı için vazgeçilmezdir. Eşiniz de elbiseniz olduğuna göre, sadece
onu
giyinmekle değer kazanacağınızı düşünmeyin. Elbiseye sizin de
katacağınız bir şeyler vardır. Ona göre yürümesini, ona göre durmasını,
ona göre davranmasını bilmeniz gerekir
Elbise sizi korur. Elbisenin örtme fonksiyonuna ek olarak koruma fonksiyonu da vardır. Elbise
soğuktan, aşırı sıcaktan, kir ve tozdan vs. korur. Canınızı ve teninizi tehdit eden şeyler
karşısında, elbisenize daha sıkı bürünmeniz gerekir. Aksini yapıp
böylesi tehditlerden elbisenizi sorumlu tutmanız haksızlık ve
akılsızlık olur.