Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Tarihte Tesettür düsmanligi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Tarihte Tesettür düsmanligi Empty
MesajKonu: Tarihte Tesettür düsmanligi   Tarihte Tesettür düsmanligi I_icon_minitimeÇarş. Kas. 04, 2009 4:06 pm

Tarihte Tesettür düsmanligi
98
Subatinda Istanbul Üniversitesi Rektörlügünün yayinladigi genelgeyle
üniverseteye bagli fakülte, yüksekokul, sosyal tesisler vs.'de
basörtünün yasaklanmasi ve bu yasaga karsi ögrencilerin gösterdigi
kesintisiz direnis basörtüsü sorununu Türkiye gündeminin üst siralarina
tasidi. 98-99 egitim-ögretim döneminde YÖK (Yüksek ögretim kurulu,
M.K.) kararlari dogrultusinda yasagin diger üniversitelere de
yayginlastirilmasi ve ögrencilerin yasak karsisinda kararli tutumlari
nedeniyle basörtülü yasagi, basörtüsü konulu tartismalar bu senye de
yayildiTarihte Tesettür düsmanligi Nokta.

Bu
yazi basörtüsü daha genellersek örtünme olgusu tarihine, bu konuda
lehte ve aleyhte olusan taraflar ekseninde kisa bir degini olacaktir.

Tevhid-sirk, hak-batil, zalim-mazlum gibi zitliklar baglaminda, en eski çatisma alani olarak insanligin atasi Adem-Havva
(as.) ve onlarin Iblisle mücadelerinde örtünme ve çiplaklik
tezatliklarini da görmekteyiz. Bu mücadelenin en önemli unsurlarindan
biri olmasi örtünmenin hayatiyetini ortaya koymaktadir.

"Derken
seytan, birbirine kapali ayip yerlerini kendilerine göstermek için
onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu agaci sirf melek olursunuz
veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladi, dedi. Ve onlara: Ben
gerçekten size ögüt verenlerdenim, diye yemin etti. Böylece onlari hile
ile aldatti. Agacin meyvesini tattiklarinda ayip yerleri kendilerine
göründü. Ve cennet yapraklarindan üzerlerini örtmeye basladilar.
Tarihte Tesettür düsmanligi Tes1
Rableri onlara: Ben size o agaci yasaklamadim mi ve seytan size apaçik
bir düsmandir, demedim mi? diye nidâ etti. (Adem ile esi) dediler ki:
Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eger bizi bagislamaz ve bize
acimazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. Allah: Birbirinize düsman
olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerlesme ve
faydalanma vardir, buyurdu. "Orada yasayacaksiniz, orada öleceksiniz ve
orada (diriltilip) çikarilacaksiniz" dedi." (A'raf, 20-25)

Ayet
grubunda en can alici noktalar Adem (as)'in sahsinda insanlarin
"meleklesme" ve "ölümsüzlük" gibi iki zayif noktasi ve seytanin insani
çiplaklastirma girisimi Adem ve Havva'nin panik halinde örtünmeye
çalismalari, çiplakligin onlarda uyandirdigi rahatsizlik, utanma
duygusu.
Böyle fitri konudaki basrisi seytani ve onun
takipçilerini ümitlendirmis, insani saptrimada bir baslangiç noktasi,
diger kötülükleri için bir cesaret kaynagi olmustur.

Bu
mücadele Adem ve esinin dünyaya gönderilmesyile mekansal bir degisme
ugrayarak sürmüs, günümüze kadar gelmistir. Allah (cc) bu mücadele
konusunda kullarina uyarilarda bulunmustur.

"Ey
Âdem ogullari! Seytan, ana-babanizi, ayip yerlerini kendilerine
göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çikardigi gibi sizi de
aldatmasin. Çünkü o ve yandaslari, sizin onlari göremeyeceginiz yerden
sizi görürler. Süphesiz biz seytanlari, inanmayanlarin dostlari kildik.
Onlar bir kötülük yaptiklari zaman: "Babalarimizi bu yolda bulduk.
Allah da bize bunu emretti" derler. De ki: Allah kötülügü emretmez.
Allah'a karsi bilmediginiz seyleri mi söylüyorsunuz?" (A'raf, 27-28)

Peygamberimiz döneminde inen ayetlere baktigimizda örtünmenin fonksiyonlarini anlayabiliriz.
"Ey
Peygamber! Hanimlarina, kizlarina ve müminlerin kadinlarina (bir
ihtiyaç için disari çiktiklari zaman) dis örtülerini üstlerine
almalarini söyle. Onlarin taninmasi ve incitilmemesi için en elverisli
olan budur. Allah bagislayandir, esirgeyendir." (Ahzab, 59)

Örtü,
kadinin toplumiçinde cazibesiyle, çekiciligiyle yer almasini engeller.
Onun bu anlamda sömürülmesini önler. Kadin ve erkegi birbirlerine karsi
korur. Kadina toplum içinde hür ve saygin bir kimlik kazandirir.

Bütün bu amaçlara ulasilmasi için sadece örtü yetmez. Kadina oldugu kadar erkege de baska yükümlülükler düser.
"(Resûlüm!)
Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, irzlarini da
korumalarini söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir
davranistir. Süphesiz Allah, onlarin yapmakta olduklarindan
haberdardir." (Nur, 30)

Önce erkeklere daha sonra da kadinlara bu uyari tekrarlanir.
"Mümin
kadinlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve
iffetlerini esirgesinler. Görünen kisimlari müstesna olmak üzere,
zinetlerini teshir etmesinler. Bas örtülerini, yakalarinin üzerine
(kadar) örtsünler. Kocalari, babalari, kocalarinin babalari, kendi
ogullari, kocalarinin ogullari, erkek kardesleri, erkek kardeslerinin
ogullari, kiz kardeslerinin ogullari, kendi kadinlari (mümin kadinlar),
ellerinin altinda bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadinina
sehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi
kimseler, yahut henüz kadinlarin gizli kadinlik hususiyetlerinin
farkinda olmayan çocuklardan baskasina zinetlerini göstermesinler.
Gizlemekte olduklari zinetleri anlasilsin diye ayaklarini yere
vurmasinlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey
müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtulusa eresiniz." (Nur,
31)

Bütün bu uyarilarin korunma yollarinin takvayla bütünlügü, onunla kemale erisecegi, tamamlanacagi unutulmamali.
"Ey Adem ogullari! Size ayip yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattik. Takvâ elbisesiTarihte Tesettür düsmanligi Nokta. Iste o daha hayirlidir. Bunlar Allah'in âyetlerindendir. Belki düsünüp ögüt alirlar (diye onlari indirdi)." (A'raf, 30-31)
Tarih boyunca Allah (cc.) peygamberleri
vasitasiyla insanliga örtünmeyle ilgili emirlerini göndermistir. Ancak
peygamberlerin ardindan hak dinin saptirilmasiyla örtünme anlayisinda
da sapmalar olmustur. Örtünme bazen kadini bezen toplumsal hayatten
tamemen soyutlayarak, ikinci, üçüncü sinif bir varlik, kötülük
ugursuzluk kaynagi olarak nitelendirecek seklinde anlsailarak bir zulüm
aracina dönüsmekte. Bazen de kadini tam aksine meta gibialgilayarak,
kullanarak, çiplaklastiracak sekilde anlasilmaktadir. Tarih boyunca
çesitli toplumlarda veya bir toplumda farkli tarihsel dönemlerde veya
ayni dönemde degisik sekilde örtünme anlayislari mevcut olmustur.
Dikkat edilmesi gereken nokta bu anlayislarin beslendigi düsünsel,
felsefi, ananevi, dinsel temellerdir.

"Basörtüsü
yahudiler için ar, namus, iffetin bir simgesi, onlari putperest
kadinlardan ayiran bir isaret, Hristiyanlar için kadinlarin erkeklere
göre daha asagi konumunun, evli kadinlarda erkege bagliligin, itaatin,
hür olmadiginin bir simgesidir. Sonraki dönemlerde ise ait olunan nir
sinifin simgesi haline dönüsmüstür. Özellikle Araplar arasinda seçkin
aile mensuplarinin kullandigi kentli ve üst sinifa ait olmanin bir
simgesiydi. Özellikle Tevrat ve onun etkisinde kalan Hristiyan
toplumlarda örtü kadinin erkek karsisindaki konumunu temsil etmis. Adem
ve Havva'nin cennetten kovulmasina neden ilk günahin suçlusu olarak
görülen kadinin durumu iyice kötülesmis, örtüsü erkek karsisinda ikinci
sinif bir varlik olarak, ona kullugu temsil etmistir. Ortaçag'da
Avrupa'da giyim toplumsal siniflarin göstergesi olmus, hatta ait
olmadigi bir sinifin giysisini giyenleri cezalandirmak için kanunlar
koyulmustur." (Cihan Aktas, Kilik kiyafet ve iktidar, Nehir yay.
Istanbul, 1991, cilt 1, s. 32-37)

Tarihte Tesettür düsmanligi Tes2

(Bursa'daki zulme karsi protesto)
Örtünme
sekillerindeki farkliliklarin ardindaki düsünsel, geleneksel, dinsel
unsurlar baglaminda kilik-kiyafet artik bir kimlik bildirimi,
disavurumu, aidiyet ifade etmesi açisindan cinsel veya toplumsal bir
sembol islevi de görmektedir. Bu nedenle kilik-kiyafete müdahaleler
ayni zamanda bunun ardindaki düsüncelere, dine, ya da topluma, kimlige
karsi yapilan müdahale haline gelecektir.
Kimligin sert, çekirdek
unsurlarindan oldugundan müdahalelere tepkiler de sert olmakta, bu
konudaki degisimler zor ya da çok uzun zaman zarfinda
gerçeklesebilmektedir.

Islam
peygamberinin müslüman bir kadinin örtüsüne yahudiler tarafindan
yapilan müdaheleye en sert biçimde karsilik vermesi, o kavme savas
açmasi peygmber tarafindan bu müdahalenin Islam'a yapilan bir müdahale
seklinde algilamasindandir.

Müslüman
kadinlara yönelik bu tarz saldirilar tarihte savas dönemlerinde
görülmektedir. Endülüs'ün düsüsünde, Asya ve Afrika'da müslüman
toplumlarin batili emperyalistlerce sömürgelestirilme dönemlerinde,
müslüman kadinlar bu tür saldirilara maruz kalmislardir.

Batili
ülkeler sömürgelerinden yerlerine batici elitleri birakarak çekildiler.
Artik çikarlarini kendi adlarina bu azinlik koruyacak sekil
degistirirek sömürü devam edecektir. Islam'a, müslümanlara, saldirilari
bu seçknici grup efendilerinden devralacaktir. Son asirda bu
saldirilarin ardinda hep bu zihniyet olacaktir. Bu zihniyeti besleyen
psikolojk unsur, Bati karsisinda sürekli gerileyis, yenilgi,
maglubiyet. Bunun olusturdugu -özellikle aydinlar arasida- asagilik
kompleksi, güvensizlik kendi toplumuna, kültürüne, degerlerine karsi
yabancilasma. Sorun kendimiz, toplumumuz, biz besleyen, bizi biz yapan
degerler, doguya ait olusumuz. Tek çözümü vardir bu zihniyetin;
Batililasmak, herseyiyle, gülüyle dikeniyle batililasmak. Bütün
toplumun yüzü kendi yüzleri gibi batiya dönmeliydi. Degisim mutlak,
geriye dönüssüz, kesin, aniTarihte Tesettür düsmanligi Nokta.

Yönetici
elit tepeden inmeci, jakoben uygulamalarla halk için halka ragmen
toplumu tepeden tirnaga degistirecek, dönüstürecek, toplum mühendisligi
devreye girecek. Halk degisime direnecek, direndikçe seçkinler
uygulamalrinda daha da pervasizlasacak, uygulamalar zulüm boyutuna
ulasacaktir.

Bu
anlayis Kuzey Afrika, Asya'daki sömürge geçmise sahip ülkelerde halk ve
yönetici elit, aydin arasindaki çatismayi arttirarak devam ettirmekte,
gelir daletsizligi, rüsvet, yolsuzluk gibi kirlilikle daha da
derinlestirmektedir.

Iran
Sahi Riza Pehlevi'nin ve Afganisatan'da Emanullah Han'in modernizm
hareketi, kadinlarin kilik-kiyafetni müdahaleleri halkin tarafindan
tepkiyle karsilanmis, sonunda ikisi de tahtlarindan olmustur. Tunus'ta
bugün hala basörtüsü halka açik yerlerde yasaktir.

Batili
devletlerin fiili anlamda sömürgesi olmamis toplumumuzda da durum
aynidir. Osmanlinin gerileyisiyle ortaya çikmistir. Artik Osmanlinin
Osmanlinin Avusturya Imparatorunu ancak kendi vezirine denk saydigi,
krallik degisimi törenlerine kendisini temsilen bahçivanini gönderdigi
dönemler geride kalmistir. Çöküsün sebepleri önce askeriyede aranir
sonuç vermez. Çöküs askeri, ekonomik, toplumsal vs. her alanda
hizlanarak devam etmektedir. Batililasma çözüm olarak görülür. III.
Selim'le baslar, II. Mahmud'un uygulamalarinda halkin tepkisini çekecek
boyuta ulasir. Iki sultan da kilik-kiyafette batililastirmaya
çalismistir. Askeri alanda baslayan uygulamalar devlet memurlarini da
kapsayacak sekilde genisletilir. Sarik sarmak yasaklanir, erkeklerin
sakallari kisaltilir, kendisi dahil devlet memurlari Avupai tarzda
giyinir.

Avrupa
karsisindaki bu psikolojik eziklik Rusya'da Deli Pedro'nun
uygulamalarina da yansimis. Rusya'nin geri kalis sebebinin Avrupali
-özellikle Hollandalilar- gibi giyinmemeye baglamis. Uzun sakalli
erkekkler yakalatarak zorla tras ettirmis, kadinli erkekli salon
toplantailari tertip ettirmis, kalpak yerine sapka giyilmesini mecburi
tutmus. Halkin tepkilerini kirmak için de Moskova'yi top bataryalari
ile kusatmistir. (Cihan Aktas, a.g.e., s. 45)

Batililasmanin
nasil olacagi aydinlar arasinda tartisma konusuydu. Batinin ilmini,
teknigi alalim, ahlakini, kültürünü almayalim diyenler oldugu gubu
batinin kültürüne, yasayis tarzina giptayla bakanlar da vardi. Batinin
teknigini almak, egitim görmek üzere Avrupa'ya gönderilen gençler
yazar, sair olarak kendi toplumundan, degerlerinden tiksinir bir ruh
haliyle geriye dönmekteydiler (Ayni Tevfik Fikret'in önce Hristiyan,
sonra papaz, sonra da piskopos olan oglu Haluk Fikret gibi, M.K.). Bu
grup aydinlarda her yönüyle batililasmak fikri agir basiyordu,
önceligin giyim kusam, balo, salon toplantilarina verildigi
gözleniyordu. Belediyelerin alt yapi yerine ise parke taslarini
degistirmekle baslamasi gibi.

Osmanlinin
yüzünü batiya döndügü 1836 Tanzimat Fermaniyla resmilesti. Bati yanlisi
Mustafa Resit pasa'nin çabalariyla (o zaman 16 yasinda olan padisah,
M.K.) Abdülmecid'i ikna ederek ilan edilen bu fermanla devletin
Islamiligi ciddi yara aldi. Tanzimatçi bir zihniyet olusacak ve giderek
etkinlik kazanacakti. Batililasma sokakta kendini hissettiriyordu.
Avrupai giyim tarzi gittikçe yayginlasiyor, kadinlar arasinda Avrupa
modasini takip etme, bu konuda birbirleriyle yarisma gittikçe
hizlaniyordu. Bu dönemde kadin dergilerinde, kadin olusumlarinda bu
konu isleniyor kadinlar buna tesvik ediliyordu.

II.
Mesrutiyete dogru Jön Türklerin tepeden inmesi "Topyekün Batililasma"
(Celaleddin Vatandas, "Umran", Haziran, s. 19) programi içindeki asker
ve sivil bürokratlarin esin kaynagi olmus, bu tarz degisim anlayisi,
uygulamalari yakin tarihimize damgasini vurmustur. II. Mesrutiyetle
birlikte siyasi düsünce akimlari giderek netlesmistir. Bunlari
Baticilar, Islamcilar ve Türkçüler olarak üç grupta toplayabiliriz.
Tanzimatçi zihniyete denk düsen Baticilar ve onlara yakin -kadinlarin
örtünmesinin çok eskilere dayanan bir adet, tesettürün kadina onun
özgürlügüne karsi yapilmis en büyük hakaret (Ziya Gökalp)- düsünen
Türkçülerin karsisinda Islamcilarin muhalefeti sözkonusudur.

Islamcilar
toplumu tepeden tirnaga körü körüne bati taklitçiligini, kadin konusu
etrafinda yapilan tartismalarda, kadinin asriligini tesettürden
kurtulmak olarak gören diger iki akimi siddetle elestirmistir. Onlara
göre batililasma ülke gerçeklerini görerek teknik düzeyde yapilmaliydi.

Istiklal
Harbinde özellikle Istanbul'da kadinlar dernek, yayin ve açik hava
mitinglerinde mücadeleye destek vermisler (ki, bunlarin en meshuru
Halide Edip Adivar'in Beyazit'ta düzenledigi mitingdir, M.K.), yardim
kampalari düzenlemislerdir. Düsman isgali altindaki topraklarda ise
kadinlar çok daha güçlükler, çileler yasamistir.
Kocasini,
çocuklarini cephede yitirmis olan, cephe gerisinde kosusturan, bazen
düsmanla yüz yüze savasan -Erzurum'da Nene Hatun gibi- Anadolu kadini
örtüsü dinini, haysietini, vatanini koruma ugruna verdigi bu
mücadelesinin sembolü olmustur. Bunun en güzel örnegin Maras'ta
yasanmistir. Ingilizlerden sonra Maras'i isgal eden Fransizlar'in bir
kadinin örtüsüne müdahale etmesi, Sütçü Imam'in askeri öldürmesi
üzerine olay sokak çatismalarina dönüsmüstür.

Cumhuriyet Döneminde Basörtüsü düsmanligi
Cumhuriyet
döneminin temel poltikasi "batililasmak, asrilesmek, muasir medeniyet
seviyesine çikmaktir. Bu mümkn olan en kisa zamanda sivil asker
bürokratlar tarafindan "devletin üstün gücü gerçeklestirilecektir. Bu
uyguluma yeni olmayip daha öncede belirttigimiz gibi Osmanli son
çeyreginden gelen bir sürekliligi ifade eder. Ancak cumhuriyet
döneminde çok daha pervasizca uygulanacaktir. Milli mücadeleden hemen
sonra sosyal ve hukuk alaninda inkilaplar gerçklestirilir.

1
Kasim 1922'de saltanat ilga edildi. Tepki çekmemek nedeniyle hilafet
birakilir ancak sembolik bir anlam ifade edecek sekilde. 29 Ekim
1923'te devletin hükümet sekli olarak cumhuriyet ilan edildi. 3 Mart
1924'te Ser'iye ve Evkaf Vekaleti kaldirilarak yerine Diyanet Isleri
Baskanligi kurulur, diger bir kanunla Tevhid-i Tedrisat (Ögrenimin
birlestirilmesi) kabul edildi. Ser'iye ve Evkaf Vekaletine bagli ya da
özel vakiflarca yönetilen bütün medrese ve okullar, Saglik Bakanliga
bagli yetimhaneler, askeri okullar Milli Egitim Bakanligina baglandi.
Ayni gün hilafetin kaldirilmasi görüsüldü ve Osmanli soyunun T.C.
sinirlari disina çikarilmasina dair kanun kabul edildi. Bunu ölçü,
tarti, alfabe, takvim degisiklikleri izledi. Avrupa'dan medeni, ceza,
borçlar vs. hukuklari ithal edildi.

Bütün
bu degisimler halk arasinda hosnutsuzluklara neden oldu.Anadolu'nun
çesitli yerlerinde -Resadiye, Silifke, Adapazari, Buna- yer yer
gösteriler yapildi. Batililasmaya karsi en ciddi ve üzerinde en çok
konusulan tepki ise Seyh Sait Kiyami olmustur (Subat 1925). Ayaklanma
birkaç ay sürmüs ve güneydogu bölgesine hizla yayilmistir. Diyarbakir
ve Ankara'da Istiklal mahkemeleri kuruldu. Iki yil süreyle Takrir-i
Sükun çikarildi. Terakkiperver cumhuriyet partisi programinda "dini
inançlara saygili oldugu" seklindeki bir madde nedeniyle kopartildi. Bu
ayaklanma bahanesiyle iktidar bütün muhalefeti sindirmeye çalisti. Seyh
Sait Kiyami, 31 Mart ve Menemen olayi vs. ile zincirin bir halkasi
olarak müslüman halkin önüne sürülecektir.

25
Kasim 1925'te sapka giyilmesi hakkindaki 671 no'lu kanun çikarildi.
"Türkiye büyük millet meclisi üyeleri ile genel, özel ve bölgesel
idarelere ve bütün kuruluslara bagli memurlar ve müstahdemler, Türk
milletinin giymis oldugu sapkayi giymek zorundadir. Türkiye halkinin da
genel basligi sapka olup, buna aykiri bir aliskanligin sürdürülmesini
hükümet yasaklar". Bu kanun halkin büyük tepkisine yol açmis, gerek bu
kanun çikmadan önce, gerek çiktiktan sonra sapkaya muhalefet edenler
Istiklal mahkemelerinde yargilanarak idam edilmistir. Bunlardan en
trajik olanlarindan biri, kanun çikmadan birbuçuk yil evvel yazdigi
"Frenk mukallitligi ve Sapka" adli risalesi nedeniyle Iskilipli Atif
Efendi, digeri sirf halkin gözünü kirkutmak için Erzurum'da idam edilen
Salci Baci adli bohçaci bir kadindir. Dogu illerinde soguk nedeniyle
kalpak giyenler de cezalandirilmistir. Sapka kanunu kadinlarin kilik
kiyafetiyle ilgili bir düzenleme getirmemis olmasina ragmen genel
olarak kiyafet kanunu olarak algilandigindan buna dayanilarak müslüman
kadinlarin giyimine yönelik müdahaleler olmustur. Kanunî bir düzenleme
olmamasina ragmen bazi illerde (Mersin, Trabzon, Rize, Bodrum, Konya,
Maras, Hoton, vs.) belediye kararlariyla basörtüsü yasaklanmistir.
(Cihan Aktas, a.g.e., s. 173, dipnot, Dr. Barnard Caparol, Kemalizmde
ve Kemalizm sonrasinda Türk kadini, Türkiye Is bankasi kültür yay.,
Ankara, 1982)

Müslümanlarin
kilik kiyafetlerine yönelik saldirilarin tek parti ve ihtilal
dönemlerinde daha bir yogunlastigi gözlenmektedir. Osmanli son
dönemlerinde daha da yogunlasarak cumhuriyet döneminde Müslümanlar "
gerici, yobaz, sakalli, bitli, örümcek kafali, kara cahil, Türk
filmlerinde asina oldugumuz dolandirici, düzenbaz, cimri haci, hoca vs.
gibi kelimelerle resmedilmekte. Müslümanlar yönelik bu tür karamalara
son zamanlarda eklenen terörist, dis destekli, karanlik mihraklarin
yönlendirdigi" seklinde ifadeler disinda pek fazla seye rastlanamaz. 31
Mart, Seyh Sait kiyami, Menemen olayi da eklenerek birer tekerleme gibi
basinda, sokakta muhatap oldugunuz CHP zihniyetli insanlarin agzinda
tekrarlanuir durur. Abdullah Yildiz, Umran (Ocak 98, s. 28-30)
dergisindeki "Irtica'da siyasal Islam'a bir övgü edebiyati" adli
yazisinda geçmis bazi yayinlardan alintilar yapmis. Gözümüze çarpan
bazi ifadeler: fesatçilar, softa kiyafetli adamlar, casuslar,
mecnunlar, ortaçag müessesesi kadrolar, medeniyet düsmanlari, kara
tehlike, komunizmde daha tehlikeli (PKK'dan daha tehlikeli ifadesini
hatirlatiyor) bir yobazin marifetleri, çember sakalli yobazlar,
kafalarinin içi kadar karanlik, örtüler, bedeviler, gözleri ortaçagdan
önceki çöl uygarligina dikilmis olanlar, soluyan, hirlayan kuduz
köpekler, Anadolu'yu araplastirmak, Hicaz çölüne çevirmekTarihte Tesettür düsmanligi Nokta.
En son 11 Ekim 98'deki "Basörtüsüne Özgürlük için Elele" eyleminin
ardindan kartel medyasina bakarsaniz pek fazla bir seyin degismedigini
görürüsünüz.

Tek parti ve daha sonraki bikaç on yillik dönemde tesettür
düsmanligi çarsaf üzerinde yogunlasmistir. Türk kadinlar birligi,
mustafa kemal dernegi gibi olusumlar çesitli haftalar düzenleyerek
çarsaf aleyhinde kampanyalar düzenlemekte, çarsaf açma, peçe yirtma
etkinlikleri düzenlemekteydiler. Ilk defa cumhuriyet gazetesi
öncülügünde güzellik yarismasi düzenlenmis, müsabaka seçimleri ulusal
bir olay olarak nitelendirilmistir. 19 Mayis törenlerinde kizlara kisa
sortlar giydirmek rejimin gelecegi açisindan ödün verilemez bir
uygulama haline gelmistir.

Önceleri
bu tür propaganda faaliyeti seklinde sürdürülen uygulamalar daha sonra
çarsafli kadinlara, sakalli Müslümanlar fiili müdahalelere dönüsmüstür.

1960
ihtilalinden sonra bu tür saldirilar yayginlasmistir. Gün geçmiyor ki
sokaktaki çarsafli bir kadina, sakalli bir msülümana ilericilik adina
saldirilmasin, dövülmesin. Kadinlar sözlü ve fiili saldirilara maruz
kaliyor, çarsaflari çekistiriliyor, yirtiliyor, insanlarin sakallari
siradan insanlar tarafindan zorla tras ettiriliyordu.

Bu saldirilar karsisinda tesettür
konusu Müslüman çevrelerin gündmine yansidi. Konferanslar, paneller
düzenledi. Islami referanslara göre örtünme konusu islendi. Kur'an
Kurslari ve kiz Imam-Hatip okullarinin da etkisiyle tesettür
genç kizlar arasinda yayginlik kazanmaya basladi. Ilk defa 1968'de
Ankara Üniversitesi Ilahiyat fakültesi'nde okuyan Hatice Babacan'in
örtüsü nedeniyle okuldan atilmasi üzerine basörtüsü üniversite
düzlemine taindi. Ilahiyat fakültesi boykotu, açlik grevleri konuyu
ölke gündemindin en üst sirasina tasidi. Müftülerin -özellikle Çankaya
müftüsünün- "bunlar hangi akla hizmet ediyorlar, Islam'da açlik grevi
yoktur" gibi beyanatlari Müslümanlar nezdinde saskinlik yaratti. Boykot
ve eylemler nedeniyle fakülte tatil edildi. Bu arada yillardir çarsafla
mücadele için kadinlara çarsaf yerine daha Avrupai diye pardesü dagitan
çesitli kadin dernekleri artik pardesüye de savas açti. Daha sonra 12
Eylül döneminden itibaren basörtüsü yerine "türban"i destekleyecekler
sonra ondan da vazgeçeceklerdir. Hala bu zihniyet için üniversitedeki
basörtüsü sorunu "Türban sorunu" olarak nitelendirilir.

12
Mart muhtirasini izleyen yillarda üniversitelerde basörtüsü kizlarin
solcularin saldirilarina ugramasi gözden uzak tutulmamalidir. 1979
yilinda Gazi Egitim'den çikan 15 kadar basörtülü ögrenci yüzlerce
yolcunun tasli-sopali saldirisina ugramis, çogu yaralanmis, baslari
yarilmistir. Son zamanlarda isci partisi ve SIP öncülügünde fiili
saldirilar yapilamasa da basörtüsü ve Müslümanlar aleyhindeki
propagandalar bunun devamidir.

Bu yillarda Müslümanlar tesettür
düsmanliginin altinda Islam düsmanliginin oldugunu farkina
varmislardir.Demokrat partinin iktidara gelisiyle görmek zorunda
kaldiklari Islami duyarlik sahibi Müslümanlarin varligi, aleyhteki
kampanyalara ragmen tesettürün yayginlasmasi egemenleri saldirilarinda
daha da pervasizlastirmistir. Bunun karsisinda Müslümanlar da bir
özelestiri sürecine girmis kendi kimliklerini netlestirmeye
baslamislardir. 1970'li yillarin anarsik, anomik ortamindan, sag-sol
çatismalarinin disinda kalmaya çalismis, Seyyid Kutub, Mevdudi, Hasan
el-Benna vs. gibi yazarlarin tercüme eserleriyle evrensel Islami
degerlerle tanisilmis, kültürel olarak, kimlik olarak bir yetkinlik
kazanmislardir. Basörtüsü düsmanligi karsisinda köktenci bir tutum
içine girmislerdir.

Basörtüsü
düsmanliginda ilginç bur dönüsüm yasanmistir. Yillarca basörtüsü
cehaletin simgesi (!) olarak görülmüstür. Ama geçen yillarla birlikte
basörtülülerin lise mezunu, hatta üniversite mezunu, hatta memur,
yazar-çizer olmasi basörtüsüne baska anlamlar yüklenmeyi gündme
getirmistir. Artik basörtüsü cehaletin (!) simgesi degildir. Karanlik
mihraklara (!), vatani bölmeye (!), rejimi degistirmeye hizmet
etmektedir. Artik "Biz köylünün, sokaktaki kadinin basörtüsüne
karisiyor muyuz ?" Hizmetçi, müstahdem olanlar kurtulmustur ama
basörtüsü sorunu üniversite, devlet daireleri boyutunda yasaklara konu
olmaktadir. Tahsilli insanlarin basörtüsü kullanmalari "karanlikk
amaçlar" disinda ne ile izah edilebilirdiTarihte Tesettür düsmanligi Nokta.!

Tarihte Tesettür düsmanligi Tes3

1960 darbesinin ardindan oldugu gubu 12 Eylül 1980 darbesinden sonra da
ardarda memurlara yönelik basbakanliktan kilik-kiyafet yönetmelikleri
yayinlamaya baslandi. 1980 ekimindeki basbakanlik genelgesinin ardindan
1981 araliginda ögretmen ve ögrencilere yönelik kilik-kiyafet genelgesi
yayinlandi. Milli egitim bakanligi da ortaokul ve lise ögretmen ve
ögrencilere yönelik ardarda yönetmelikler yayinladi. Bunu 1982 Aralik
ayinda YÖK'ün üniversite ögretim üyeleri ve ögrencileri kapsayan
genelgesi takip etti. Genelgeler nedeniyle ilk, orta, lise, özellikle
kiz Imam-Hatip liselerinde ve üniversitelerde yüzler kiz ögrenci,
basörtüsü memurlar magdur oldu. Sakallari nedeniyle erkekler de bunlara
eklendi. Her ne kadar genelgelerde kadinlar için asiri makyaj,
pantolon, uzun topuklar da yasaklansa da buna aykiri davranislardan
dolayi, sürgün edilen, memuriyetten atilan kadinlara rastlanmadi.

Ögrenciler,
veliler yetkililere günlerce postahanelerde kuyruk olustururarak yasagi
protesto eden telgraflar, mektuplar gönderdi. Yaygin muhalefet
nedeniyle YÖK'ün "çagdas bir kiyafet olan türbana izin vermesi olayi
daha da karistirdi. Ögrenciler türban giymedikleri için okullardan
atildiklari gibi, amaç Islami giyim kaygisi oldugundan türbana da yasak
getirildi. Protesto telgraflari, oturma ve açlik grevleri sonunda YÖK
23 Mayis 1987 tarihinde basörtüsü yasaginin kademeli olarak
kaldirilacagini ilan etti. Ancak kesin bir karar olmadigindan yasak
rektörlerin keyfi uygulamalariyla devam etti. Basörtüsü yasaginin halk
nezdinde uyandirdigi rahatsizlik nedeniyle Meclis ANAP'li
milletvekillerinin önergesiyle "Anayasa'nin 174. maddesindeki inkilap
kanunlarina aykiri olmamak kaydiyla, ögretim elemanlari ve ögrenciler
için yüksek ögretim kurumlarinda kilik ve kiyafet serbestisi olacagi ve
bu konuda kisi ve kurumlarin kisitlama yapamayacagina iliskin bir karar
aliniyor. Cumhurbaskani kenan evren ögrenci affina ilave edilen bu
ifadenin bulundugu yasayi önce veto ediyor, sonra kabul ediyor daha
sonra da AYM'ne veriyor. AYM yasayi gerekçesini aylar sonra
açiklayacagi kararla 8 Mart 1989'da iptal ediyor. Iptal kararinin
açiklanmasi için 8 Mart dünya kadinlar gününün seçilmesi anlamli
bulunuyor. 10 Mart 1989 yurdun çesitli illerinde Cuma namazi
çikisilarinda kadinli erkekli genis katilimli eylemler yapildi. Çok
sayida insan gözaltina alindi, bir kismi yargilanarak tutuklandi.
Ertesi gün gazete mansetleri 11 Ekim 1998 günü yapilan "Inanca Saygi
Düsünceye Özgürlük Için Elele" eylemini takip eden günlerde kartel
medyasnin mansetlerinden farkli degildi. AYM 5 Temmuz 1989'da
üniversitede basörtüsüne izin veren yasanin iptaliyle ilgili gerekçeli
karari açikladi. Danistay da AYM gerekçeli kararina dayandirarak 13
ögretim üyesinin basvurusu üzerine üniversitelerde türbana izinveren
yönetmeligi iptal etti. Bu kararlar özellikle yaz ortasinda verilmisti.
1989-1990 ögretim yiliyla yaygin protestolarin baslamsi basörtüsü
karsisinda tavizsiz düsmanligiyla taninan kenan evren'in görevinin
bitimi ve yerine Turgut Özal'in geçisiyle bu destekten mahrum kalan YÖK
28 Aralik 1989'da ögrenci disiplin yönetmeliginin yasakla ilgili 7/h
fikrasini kaldirmasiyla türban yeniden serbest birakildi. Uygulama
rektörlerin insafina birakildi. Bazi üniversitelerde uygulanirken bazi
üniversitelerde uygulanmadi. 90'li yillar boyunca genel olarak yasak
uygulanmadi. Özellikle I.Ü. hemsirelik meslek yüksekokulu, I.Ü.
florance nightingale hemsirelik yüksekokulu, hacettepe üniversitesi,
gazi üniversitesi gibi lokal olarak basörtüsü yasagi israrla
sürdürüldü. Bu arada 29 Ekim 1996'da gazetelere ilginç ayni zamnda
trajik bir haber çikti. I.Ü. Cerrahpasa tip fakültesinde Sükran Erdem
adli doktor basörtüsü oldugu için dört ay boyunca cerrahi müzeye
kilitlenmisti. Sorumlusu cerrahi anabilim dali dekani kemal
alemdaroglu'ydu. Daha sonra I.Ü. rektörlügüne seçilerek bu
uygulamalarini üniversiteye yayacaktir. (Basörtüsü sorunu, Mazlum-Der,
2. baski, s. 166)

Daha
önce de ifade ettigimiz gibi basörtüsü yasaklamalari tek parti
dönemerlinde iyice siddetlenmekteydi. 28 Subat 1997 örtülü darbesiyle
Müslümanlara yönelik her alanda kusatma politikalari uygulamaya
konuldu. Refah partisi iktidardan düsürüldü, sekiz yillik kesintisiz
egitimle Imam-Hatip liselerinin (IHL, M.K.) orta kismi kapatildi, lise
kisimlari da üniversiteye yönelik kisitlamalarla cazibesini yitirdi,
yesil sermaye olarak nitelendirilen sermaye (ör. Kombassan Holding,
Yimpas A.S., Endüstri Holding, Sayha Holding vs., M.K.) kesimine savas
açildi. Vakiflara, vakif okul ve yurtlarina gece baskinlari düzenlendiTarihte Tesettür düsmanligi Nokta.
Böyle bir ortami bekleyen, arkasina zinde güçleri alarak ilerici!
uygulama yapmaya can atanlara gün dogdu. 1997-1998 ögretim yilinda I.Ü.
Rektörü bülent berkarda üniversitede kimlik karti için bas açik
fotograf alinacagini duyurdu. Özellikle Cerrahpasa tip fakültesinde
basörtüsü kizlar staja alinmiyordu, sinavlara da alinmamaya baslandi.
Ögrenciler bir ay süreyle her gün I.Ü. Merkez kampüs kapisi önünde
yasagi protesto ettiler. 24 Subat sali günü I.Ü. yeni rektörü sabik
basörtüsü yasakçisi kemal alemdaroglu'nun yayinladigi bir genelgeyle
basörtülü, skalli, uzun saçli erkekler fakültelere, kampüslere
alinmadilar.Amaç yasagin sadece basörtülülere yönelik olamdigi
izlenimini yermek. Sali, Çarsamba, Persembe protestocu ögrencileriin
sayisi katlanarak çogaldi. Cuma günü otuz bes bin (35.000 !, M.K.)
kisiye ulasti. Beyazit Meydanindan Çapa'ya Cerrahpasa'ya yürüyüsler
apildi.

Bu
kitlesel ögrenci eylemleri sonunda Rektrötlük geri adim atti,
genelgenin kimliklerin hazirlamasinda bir gecikme oldugunu söyleyerek
ikinci bir emre kadar durdurdugunu açikladi. Cerrahpasa ve Çapa tip ile
dis hekimligi fakültelerinde uygulanmaya devam etti. Eylemler
ögrenciler gözaltina alindi, disiplin cezalariyla yildirilmaya
çalisildi. Disiplin sorusturmalarinda bir çok usulsüzlükler vardi.
Cerrahpasa ve Çapa eksenli eylemler devam ederken 24 Subat dönemindeki
eylemlere katilma, yönlendirme, okul boykotuna katilma gibi
gerekçelerle fen fakülteinden yedi ögrenciin atilmasi,, bazi
ögrencilere uzaklastirma verilmesi üzerine eylemlerin tansiyonu
yükseldi. Ögrenciler iki gün fen fakültesi önünde bir gün de I.Ü.
merkez kampüs kapisi önünde toplanarak okuldan atilmalari protesto
ettiler. Oturma eylemi ypan ögrencilere polis cop, gözyasartici gazla
müdahale etti. Buna krsilik ögrenciler Fatih yönüne dogru gösterilerini
sürdürdü. Edirne trakya üniversitesinde de yasak uygulanmaya baslandi.

11
Ekim 1998 pazar günü yapilan "Basörtüsüne Özgürlük Inanca Saygi
Düsünceye Özgürlük Için Elele" eylemi Türk ve dünya basininda genis
yanki uyandirdi. Bir gün öncecisinden eylemin yasadisi ilan edilmesine
ragmen iki milyona (2.000.000 !, M.K.) yakin kisi Istanbul'dan
Anadolu'nun Dogu illerine kdar elele tutustu. Bu katilim halkin
basörtüsü yasagina karsi tepkisini göstermesi açisindan ilnginçti.
Eylemde vatandaslarin hiçbir taskinlik ya da saldirgan bir tutuma
girmemeleri, trafigi engellememelerine ragmen emniyet ve jandarmanin
yersiz müdahaleleri olmustu. Elazig'da Jandarma halkin üzerine ates
açmis bir kisi ölmüs, üç kisi yarlanmisti. Böyle bir katilim egemenleri
korkuttu. Gazetelerin de karalama kampanyalariyla birlikte aralarinda
Ahmet Tasgetiren, Abdurrahman Dilipak gibi yazarlarin, gazetecilerin de
oldugu çok sayida kisi gece baskinlariyla gözaltina alindi.

1989-1990
ögretim yiliyla ilgili olarak yapilan rektörler toplantilarinda
basörtüsünü yasaklayici açiklamalar yapildi. Ögretim yilinin basinda
Istanbul Üniversitesinde basörtülü ögrencilerin kayitlari yapilmadi.
Yasak Sivas ! cumhuriyet üniversitesi, Trabzon KTÜ, Edirne trakya
üniversitesi ve daha birçok üniversiteye yayildi.

Basörtüsü
neyi ifsa ediyor ? sorusuna verilecek cevaplar rejimin gerçek yüzünü
ifsa etmek Müslümanlarin konumunun netlesmesinde hayatiyet tasiyor.
Görülmüstür ki basörtüsü yasaklarin ardinda Islam düsmanligi vardir.
Yine görülmüstür ki binlerce ögrenci magdur edilmis, okullarindan,
islerinden ayrilmak zorunda kalmis ama toplumumuzda üniversitelerde
tesettüre yönelis hizla devam etmistir. Basörtüsü rejimle Müslümanlarin
çatisma alani olmus, rejim gerçek yüzüyle halka ifsa edilmistir.

Basörtüsü
sorunu günümüze kadar oldugu gibi bundan sonra da çesitli sekillerde
devam edecektir. Basörtüsü egemenlerin maskelerini düsürecek, gerçek ve
çirkin yüzlerini ifsa edecektir.


Kaynak: Yürüyüs dergisi, sayi 1, Aralik 1998
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Tarihte Tesettür düsmanligi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Yaz Ve Tesettür
» Modern tesettür (!)
» Tesettür nedir?
» Kadın ve Tesettür
» Elmalı tefsırınde tesettür

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: Hanımlara Özel :: İslamda Tesettür ve Başörtüsü-
Buraya geçin: