Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Mavi Kuş Göğü Sırtında Taşır

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Mavi Kuş Göğü Sırtında Taşır Empty
MesajKonu: Mavi Kuş Göğü Sırtında Taşır   Mavi Kuş Göğü Sırtında Taşır I_icon_minitimeÇarş. Kas. 04, 2009 4:12 pm

YER’LİLER
GÖKTEN HABERSİZLER, dostum! Yer’liler gök’lülerin halinden birşey
anlamazlar, gök’lülerin kanatlarına da erişemezler. Başörtüsü, başını
göğe erdirenlerin derdidir ve yer’liler bu derde düşmemekten dertlidir.
Tesettürü dava edinenlerin yer’lilerden birşey istediği, birşey umduğu
yok aslında. Yer’liler onların önüne yüksekçe kapılar diktiler,
kargacık burgacık yönetmeliklerle ayaklarına çelme attılar. Ama
gök’lüler gözlerini yer’lilerin gözlerinin asla değemeyeceği yerlere
diktiler. Yer’lilerin gözü bir tek koltuklarını görüyor, o yüzden
onların kendi koltuklarına göz diktiklerini sanıyorlar. Sanıyorlar ki,
onlar yer’lilerin yüzlerini yer’e yapıştırıp ağızlarının salyasıyla
parlattıkları çerçöpe tenezzül ediyorlar. Sanıyorlar ki, yer’lilerin
artıklarını kendilerine katık ediyorlar.


Yer’liler gökten habersizdirler. Ne güneşi batıdan beklerler, ne
yağmura göğüslerini açarlar. Yer’liler sadece yerdekileri sever, sadece
yerdekilerden korkarlar. Boş yere gök’lülerin kendi sevdiklerini
sevmelerini bekler, kendi saydıklarına saygı duymalarını umarlar. Boş
yere gök’lülerin de, yer’lilerin korktuklarından korkmalarını
beklerler. En çok da gök’lülerin yer’dekileri kaale almamalarından
korkarlar.


Önlerine yüksek yüksek kapılar diker, ayaklarına yer’li ve yersiz
yasalardan tuzaklar kurarlar. Bakarlar ki, onlar kalblerini üniversite
kapısının üzerindeki ‘fetih ayeti’ne satmışlar. Ve ellerinin ayası ve
gözlerinin ucu hep göğe bakıyor. Kapının arkasında koltuklarına sıkı
sıkıya yapışmışlar, kalın perdelerin karanlığına gömülmüş, süngüden
ödünç alınmış iktidarlarına yaslanmışlar; çaresiz, ecellerini beklemeye
devam ediyorlar. Kapı önündekiler ise gök’lü olmanın keyfiyle
bakıyorlar yer’lilere. Yer’lilerin yuvalandıkları çukurları görüyorlar,
battıkları batakları bir kanat çırpışıyla geçiyorlar.


Kapının arkasındakiler kapının önündekileri kıskanıyorlar. Evet,
kıskanıyorlar. Yer’liler gök’lülerin kanatlarını kıskanıyorlar.
Kendilerini bu dünyaya razı etmişken, onların bu dünyadan da fazlasını
ve ötesini istemelerini anlamıyorlar. Tepine tepine yer’liliklerine
ağlamak istiyorlar.


Gözyaşları bile yok yer’lilerin; hatta gözleri deMavi Kuş Göğü Sırtında Taşır Nokta.
Gök’lülerin gözlerine değen ışık onlara karanlıklar getiriyor,
göklülerin kanatlarını yıkadığı bulutlar yer’lilerin yüreğine
kuraklıklar indiriyor. Gök’lüler yerin ve yer’lilerin engebelerinden
azade, vadilerin ve dağların kıvrımlarından bağımsız kanat çırpıyorlar.
Dünyanın iniş çıkışları onları ilgilendirmiyor. Kendilerini ‘kader
kalemi’nin ucunda bir noktada var ediyorlar. Kanatlarının telekleri
‘kader’in çizgilerine vuruyor. Kaderden kanatları var hepsinin.


Hepsi birer mavi kuş. Ama illâ da maviMavi Kuş Göğü Sırtında Taşır Nokta.
Çünkü, mavi kuş kendini göğün rengine vermiştir. Gökten ayrı bir varlık
iddiasında değildir. Gökyüzünün renginde fani olmuş ve mavi gökyüzünden
kanatları olmuştur. O hürdür. Ve o gökyüzüdür. Yoluna taşlar durmaz,
uçurumlar seferine mani olmaz.




Şimdi kapılar önünde bekleşenler aramıza inmiş mavi kuşlardır. Evet,
görünüşte yer’lilerin yürüdüğü sokakları adımlarlar, yer’liler gibi
sancı çekerler, tenleri yağmurda ıslanır. Dünya halleri onları da
bağlar. Keder-sevinç, hüzün-neşe, başarısızlık-zafer, musibet-saadet,
hastalık-sıhhat arasında onlar da konar göçer. Bu dünyada yaşarlar,
fakat istedikleri zaman mavi kanatlarını açıp, ister bir dağın
tepesinden, ister bir uçurumun dibinden havalanıp göğe karışırlar.
Sanki yeryüzünde konakladıkları yerler onlar için bir bahanedir,
ciddiye alınası değildir. Nihayet kanatları olan için bir vadinin loş
kuytusu da, dağın aydınlık zirvesi de gökyüzüne eşit uzaklıkta değil
midir?


Yer’liler bilmiyorlar. Tesettür göğe yakın olma telaşıdır. Tesettür, kadınlık izzetini örtüler ardında, mahremiyet bahçesinde inşa etme gayretidir. Tesettür,
kendini sıradan ve ucuz şehvetler içinde yağmalatmaktan firar etmektir.
Yer’liler bilmez bu saklı savaşı. Bilmezler ve anlamazlar gök’lülerin
neden kendilerine kılıç çekmediğini. Gök’lüler başlarını göğe değdirme
telaşındadır da, yer’liler yarına erişemeyen nabızlarında kan yerine
kin dolaştırırlar.


Bu hayatın iniş çıkışları göklüleri hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
İlgilendikleri, içinde bulundukları halin nasıl ubudiyete
dönüştürüleceği, hangi duaya vesile kılınacağı.


Sözgelimi, eğer hastalık haline giriftar olmuşlarsa, sıhhat haline olan
ihtiyaçlarını ikrar ile birlikte, bu halin veriliş hikmetini düşünür ve
o halde kaldıkça o halin ubudiyetini ve duasını yaparlar. Niyeti
ubudiyet ve dua olan için, hastalık hali de, sıhhat hali de Mavi Kuş Göğü Sırtında Taşır Iccon04'a
kul olmaya eşit uzaklıktadır. Aynı şey fakirlik ve zenginlik için de
söylenir. Ne zenginlik, ne de fakirlik kul olmanın vazgeçilmez şartı
değildir. Fakirlik halimizi zenginlik haline çevirmek, eğer hikmeti
gerektiriyorsa, Rabbimizin vazifesidir; ama zenginlik ya da fakirlik
halini ubudiyet haline ve duaya çevirmek kulun vazifesidir.


Abd olmak, yani başını göğe değdirmek, içinde bulunduğumuz hale bağlı
değildir. Her hal içinde abd olunabilir, her halin bir ubudiyeti
vardır. Bu niyetledir ki, İbrahim’e (a.s.) ateş gül bahçesi olmuş,
Yunus’a (a.s.) balığın karnı gemi olmuş, Eyyub’un (a.s.) pek çok yara
ve beresi âfiyet vesilesi olmuş, Yusuf (a.s.) zindanı medreseye
çevirebilmiştir. Onlar gök’lülerdi ve hayatları ile her hal içinde kul
olmanın imtihanını verdiler ve Rableri de onların hallerini değiştirdi.


Şükür ki, bizim imtihanımız onlarınki kadar çetin değil. Çok engebeli
değil hayatımız. Küçük küçük pürüzler üzerinde ine çıka yürüyoruz. Bir
vadinin en derin yerinden alınıp, hemen bir dağın zirvesine
çıkarılmıyoruz. Bir zindan mahkûmu iken, hemen ardından bir vezir
yapılmıyoruz. Bir gün neşeli, diğer gün biraz karamsar oluyoruz; o
kadar. Mevsimlerimiz yumuşak geçişli; yazın ortasından alınıp hemen
zemherire atılmıyoruz. İniş çıkışlarımız o kadar derin değil. Hepsi
hepsi bir gün kapılar açılıyor, öbür gün kapı önüne koyuluyoruz. Ama
dizlerimizde bir yokuş yorgunluğu, dilimizde şikayetlerMavi Kuş Göğü Sırtında Taşır Nokta.


Yoksa yer’lilerin en çok kıskandığı şeyleri, yani mavi kanatlarımızı mı
unuttuk? Kader semâsının kuşu olduğumuz hatırımızdan çıktı mı yoksa?


Kendisini kaderin mahkûmu bilen, kimsenin mahpusu olmaz. O,
parmaklıkların arkasında da olsa, kapının önünde de bekletilse,
parmaklıkların önünde olanların, kapıları kapatanların mahpusluğunu
görür. Böyle olmasaydı, Eskişehir’de bir cumhuriyet bayramında gülerek
rakseden ‘lise mektebinin büyük kızları,’ okul bahçesinden görülen
karanlık hapishane penceresinin ardındaki ihtiyar adam için ağlarlardı.
Öyle olmadı; seksenlik Said Nursî yirmilik genç kızlar için ağladı.
‘Kaderin mahkûmu’ ‘nefislerin mahpusu’ olanlara ağladı. O gök’lüydü,
kızlar da yer’de ve yer’lilerin elinde kalmışlardı. O göğü sırtında
taşıyan mavi kuştu; yer’lilerin takıldıklarına takılmadı.


Şimdiyse kapının önünde beklemek düştü genç kızlara. Okul avlusunda
gülerek raksetmedikleri için kapı önündeler. Başlarını göğe değdirmek
için kapı önündeler. Ama asla yer’lilerin eline düşmeyecekler, yer’li
olmayacaklar, ‘cumhuriyet bayramı’ geldi diye sevinemeyecekler deMavi Kuş Göğü Sırtında Taşır Nokta. Hem, ‘ihtiyar adam’ onlar için ağlamayacak; zira ağlaması gerekmeyecekMavi Kuş Göğü Sırtında Taşır Nokta.


Yeter ki, mavi kanatlarını hiç unutmasınlar. Mavi kuşlar olsunlar. Göğü sırtlarında taşısınlar.


Senai demirci
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Mavi Kuş Göğü Sırtında Taşır
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: Hanımlara Özel :: İslamda Tesettür ve Başörtüsü-
Buraya geçin: