ÜÇÜNCÜ MEKTÛB
Bu mektûb, yine büyük mürşidine yazılmışdır. Sevdiklerinin belli bir
makâmda kaldıklarını, birkaçının bu makâmı geçdiklerini ve tecellî-i
zâtî makâmlarına kavuşduklarını bildirmekdedir:
Yüksek makâmınıza sunulur ki, buradaki sevdiklerimiz ve oradaki
sevdiklerimizden her biri, bir makâmda kalmışlardır. Onları bu
makâmlardan kurtarıp çıkarmak güç oluyor. O makâmlara yakışan bir
kuvveti kendimde bulamıyorum. Yüksek teveccühleriniz ve merhametleriniz
ile Hak teâlâ ilerletiyor. Bu alçağın yakınlarından biri bu makâmdan
kurtulup geçdi. Allahü teâlânın zâtının tecellîleri başladı. Çok güzel
bir hâldedir. Ayağı, bu aşağı kölenizin ayağı üzerindedir. Başkalarının
da ilerlemelerini umuyorum. Oradaki sevdiklerimizden birkaçının
yaradılışı mukarreblere uygun değildir. Bunların hâli, ebrârın yoluna
uygundur. Hâlleri böyle iken, elde etdikleri yakîn de büyük ni’metdir.
Bu yolda olmalarına emr olunmaları uygundur. Fârisî mısra’ tercemesi:
Herkesi bir iş için yaratmışlardır.
Bunların ismlerini açıklamıyacağım. Çünki, yüksek varlığınıza gizli
değildirler. Çok yazarak saygısızlık etmekden çekiniyorum. Bu kâğıdı
doldurduğum gün, Mîr Seyyid Şâh Hüseyn, çalışırken şöyle gördüğünü
söyledi: (Büyük bir kapı önüne gelmişim. Bu kapı, hayret, şaşkınlık
kapısıdır dediler. İçeri bakdım, o yüksek zâtı ve seni gördüm. Ben de
gireyim diye çok uğraşdım ise de, ayaklarımı kaldıramadım.)