Âyet ve hadislerin ışığında, Hz. İsa’nın yeryüzüne tekrar gelişinin ne
gibi sebepleri olabileceğini sorguladığımızda, karşımıza pek çok
hikmetleri olduğu gerçeği çıkar. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir:
1. Hz. İsa’yı çarmıha gererek öldürdüklerini iddia eden Yahudilerin bu
iddiaları çürütülmüş olacaktır. Bunun ne kadar yaygın bir inanç
olduğunu bugün ‘haç’ın Hıristiyan inancının simgesi hâline geldiğini
düşünerek anlayabiliriz.
2. Hz. İsa’nın yeryüzüne bir insan olarak gelmesi ve normal bir insan
gibi eceli gelip ölmesi, Hıristiyanlarca ona isnat edilen ilâhlık
iddialarını da çürütecektir.
3. Hıristiyanlık bugün yeryüzünde en çok tâbisi bulunmasına rağmen,
tevhid inancından sapmış ve Hz. İsa’ya bir insan ve bir peygamber
olduğu halde ilâhlık isnat eden bir dindir. ALLAH tarafından çok çirkin
bir iddia olarak ifade edilen bu sapmanın bizzat o dinin peygamberi
tarafından ahirzamanda tashih edilecek olması son derece hikmetlidir.
Hz. İsa (a.s), büyük peygamberlerden biri olmasına rağmen, çok genç bir
yaşta, otuz üç yaşında düşmanlarının engellemeleri ve onu öldürme
planları yüzünden şânına lâyık bir görevi tam ifa etmeden dünyadan
göçüp gitti. Yani Yüce ALLAH tarafından göklere kaldırıldı. Dünyanın
yedi harikasından biri olan Zülkarneyn seddinin harap olması,
Ye’cüc-Me’cüc fitnesine karşı hâl diliyle insanları dikkate davet edip
kıyametin geleceğine bir alâmet olduğu gibi, Hz. İsa’nın da harika
şahsiyetine uygun olarak, ahirzamandaki Deccal fitnesine karşı insanlık
camiasını kâl diliyle uyaran büyük bir kıyamet alâmetidir. Ayrıca, İsa
aleyhisselam, İsevîlik din-i hakîkisine yeniden hizmet etmek ve hitam-ı
misk olsun diye iki büyük semavî din olan İslâmiyet ile hakikî İsevîlik
dinini gerçek tevhid ekseninde birleştirip insanlığı dünya hayatının
son demlerinde Yüce ALLAH’a kulluk etmeye davet etmek üzere yeryüzüne
yeniden merhaba diyecektir.
GELDİĞİNDE ONU NASIL TANIYACAĞIZ?
Bu sorunun cevabını da Bediüzzaman Said Nursî’nin Mektubat’ından okuyalım:
“Hz. İsa geldiği zaman herkes onu tanıyamaz. Yalnız onun yakınında
bulunanlar ve ferasetli bazı mü’minler iman nuru ve şuuru ile onu
tanıyacaklar.”