Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Tesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Tesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..! Empty
MesajKonu: Tesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..!   Tesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..! I_icon_minitimeÇarş. Kas. 04, 2009 4:10 pm

Çeyrek Tesettür Gerçek Tesettüre Karşı ya da Başörtülü Çıplaklar


Makyajın rengine uygun başörtüsü ya da başörtüsüne uygun renk ve
biçimde kıyafet; başörtüsü modası denilen yeni moda türedi. Her
dışarıya çıkmadan ütüden geçirilen, ayna karşısında yarım saat
uğraşılarak takılan, kendisine verilen para ile Afrika'da bir kadının
hayat boyu kendini tümüyle örtecek giysi alabileceği bir aksesuar.
Bu tavırlara bakarak "bu hanımlar kapanmak, Allah için örtünmek
istediklerinden, nâmahrem bakışlara dur demek için başörtüsü
takıyorlar" diyenler beri gelsin; Allah sorarsa bunlara olumlu şâhitlik
yapabilecek kaç kişi çıkar dersiniz? Cinsel çekiciliği/câzibeyi
kitabına/eşarba uydurup gözü açık safları kandırmak isteyen şeytan,
insana sağdan yaklaşırken başörtüsü şeklinde flama kullanıyor olmasın?
Yoksa bu yozlaşmış acınası başörtülüler, erkeklerin dikkatini bu
şekilde daha çok çekmek için başörtüsünü yem ve istismar aracı mı
görüyorlar?
Hayır, bin kere hayır! Medine'de Kaynuka Oğullarından Yahûdilerin,
yüzünü açmak istedikleri ve onu savunan müslümanın bu zulmü yapanı
öldürüp sonra şehid edilmesine sebep olan ve Rasûlullah'ın bu olay
akabinde uğrunda savaş verdiği hanımın örtüsü böyle değildi.
Maraş'ta savaş pahasına savunulan başörtüsü bu tip başörtüsü değildi.
Nur sûresi 31. âyette mü'min hanımlarının yakalarının üstüne örtmeleri
emredilen 'humurhımâr' bu başörtüsü değildir. Ahzâb sûresi, 59. âyette
mü'min hanımlara emredilen cilbâb; üstlerine giymeleri gereken dış
elbise bu değildir, hayır!
Hz. Âişe annemizin, ensar kadınlarının özelliği olarak anlattığı,
başörtüsü emrinin hemen ertesi sabahı, sanki başları üstünde karga var
gibi örtüler içinde sabah namazına gelen kadınların örtüleri değildir
bu.
Yirminci asrın ortalarına kadar dünyanın hiçbir yerinde ve Osmanlı'da
namaz kılan mü'mine hanımların örtülerinin benzeri değildir bu çeyrek
örtüler.
Doğuda, insanlar geniş/bol, uzun elbise giyerler, başlarını örterler
iken; Batıda tam tersi dar, kısa giyerler ve başları açıktır. Günümüz
dünyasında Batı ile Doğu özellikleri kaybolup dünya
globalleşir/küreselleşirken, Batı Doğuyu her konuda kendine benzetir,
kendi kültürünü dayatıp farklılıkları imhâ ettiği halde, yine de
giysilerdeki bu farklılar kısmen korunmakta, özellikle dinin bu
farklılıkları korumada özel konumu hâlâ direnci canlı tutmaktadır. Bir
köyün, bir şehrin Müslüman beldesi mi, Hıristiyan yerleşim yeri mi
olduğu daha uzaktan görünen minâresinden ya da çan kulesinden belli
olduğu gibi, elbise de bir kimsenin mü'min mi, kâfir mi olduğunu
zâhiren yansıtma özelliğini gösterebilir. Zâhirle bâtın, dış ile iç,
kalıp ile kalp arasında, zannedildiğinden çok fazla ilişki vardır. Bu
ilişki, eğer uyum içinde değilse; birinin tümüyle ötekine baskın çıkıp
aradaki uzlaşmazlığı kaldırıncaya kadar sürer. Elbisenin sadece dinle,
dinin emirlerine teslimiyetle değil; aynı zamanda dinin özü olan takvâ
ile de yakın irtibatı vardır. İnsan, takvâ adlı elbiseye bürünmemiş
ise, her tarafını çok kalın giysilerle tümüyle örtse bile bu giysi ona
yeterli gelmeyecek, kendisini ve muhâtaplarını haramlardan korumaya
yetmeyecektir. Edeb, hayâ, iffet gibi kelimelerle de ifâde edilen bu
durum, Arapça'da hicab kelimesiyle ifâde edilir. Bu özellik, giyinmenin
arka planını ortaya koyduğu için, "giysili çıplak" olmaya giden yolu
tıkayacak, sözgelimi kadının cinsel tahrik unsuru olarak ayakkabı veya
terliklerini kadınsı bir edâ ile tahrik edecek şekilde ses çıkararak
kullanmasına, tahrik edici parfümler kullanmasına engel olacaktır.
Haramlara dâvet edici şuh kahkahalar, kadınsı cilve, kırıtma ve aşırı
rahat/özgür tavırlar ile sadece dış giysinin kapatamadığı çirkinlikleri
ancak takvâ giysisi kapatır.
Takvâ giysisi, edeb, iffet ve hayâ günümüzün gençlerine doğal ortamda,
evde, çevrede çocukluğundan beri verilemediği için çeyrek
tesettürlüler, yani "örtülü ama tesettürsüz" kimseler ortalığı
kaplamaya başladı. Takvâ giysisinin önemsenmemesine, biraz da diğer
tamamlayıcı unsurlardan yalıtılmış şekilde, sadece "başörtüsü"
vurgusunun sebep olduğu değerlendirilmelidir. İş, bırakın takvâ
giysisini, fetvâ boyutunu bile hiçe sayan, sanki İslâm'ın tesettür
ve hicap emriyle dalgasını geçen bir tuhaflığa, hatta maskaralığa bile
dönüşebilmektedir. İşin sadece fıkhî/şekilsel boyutunu ele alan, ama
takvâ giysisinden soyunmuş bir bayan sözgelimi parmağını göstermenin
câiz olduğundan yola çıkarak yabancı bir erkeğe parmağıyla işaret
ederek parmağına "haydi gel!" dedirtebilir, gözünü göstermenin
câizliğinden yola çıkarak göz kırpabilir. Bu tür problemlerin ne kadar
yaygın olduğunu belki sokağıcaddeyi, okulu, gezinti yerlerini tanımayan
kişiler bilmeyebilir, ama iş gerçekten çığırından çıkmış vaziyettedir.
Sadece başörtülü olan, diğer giysileri ve tavırlarıyla takvâ giysisine
hatta düşman olan, ya da şeklen tesettürlü olduğu halde İslâmî edebe,
hayâ ve iffete yeterli derecede sahip olmadığı hemen belli olan kişinin
kapalı kıyâfeti de artık yadırganmamakta, her iki farklı, hatta
birbirine düşman tavır normal görülebilmektedir. Elbise de konuşur.
Evet, kişi, dili aracılığıyla konuştuğu gibi, elbisesi aracılığıyla da
konuşur. "Bana, benim dişiliğime bakma, ben Allah'tan korkan bir
müslümanım. Toplumun ve/veya kendimin ihtiyacından dolayı bulunduğum
sosyal hayatta şu anda ben bir dişi olarak değil, kişi olarak varım.
Sahip olduğumu düşündüğüm her şey gibi kendi vücudum da bana emânettir,
Allah'ın emâneti. Onu nasıl kullanmam, nasıl örtmem gerektiğini de
Sahibi bilir. Yanlış kıyafetim ve hatalı davranışım yüzünden de başka
erkekleri günaha dâvet ederek mülkün sahibine ihânet edemem! Kıyâfet
tercihimle ilân ediyorum ki, yabancı erkeklerin bana bakmasını
istemiyorum" şeklinde kibarca mesaj vermesi gereken başörtüsü, bugün
göz alıcı renk ve desenleri, diğer tamamlayıcı giysi ve tavırlarıyla
cıyak cıyak bağırıyor: "Hey erkekler, ben buradayım, baksanıza! Sizin
dikkatinizi ve ilginizi çekip kendime baktırmak için ben ne paralar
sarfettim, kaç mağaza gezdim, ne uğraşlar verdim. Nasıl, yakışmış mı
başörtüm, uyum sağlamış değil mi diğer giysilerimle. Karar veremedinse
tekrar bak, bir daha bak! Ha, nasıl olmuşum, güzel miyim, bu
giysilerimle daha güzelleşmiş miyim? Cevabını şimdilik gözlerinle ver e
mi?"
Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşrû
olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınması,
kadınların iffetini korumak içindir. Bir şey maksadından soyutlanarak
algılanırsa işte böyle sulandırılır, yozlaştırılır.
Tesettür, kadının kimliğini öne çıkaran
bir onurdur. Müslüman hanımın, toplumda dişiliğiyle değil, kişiliğiyle
yer edinmesini sağlayan, kadının sömürülmesine ve eziyet edilmesine
karşı koruyucu bir kalkandır. Kadının teniyle, derisiyle değil, insanî
özellikleriyle topluma katılmasıdır. Bir bilinçtir, bir cihaddır, bir
ibâdettir tesettür. İzzetine, iffetine,
şeref ve namusuna düşkün müslüman kızlarımızın bu erdemi bazı iki
ayaklı şeytanların gözüne batıyor. Hanımların dişiliğiyle değil;
kişiliğiyle toplumda yer alma isteklerine karşı kırmızı başörtüsü
görmüş boğa gibi saldıracak yer arıyorlar. Özellikle İmamHatip'te,
Üniversitede okuyan ve okumak isteyen müslüman kızın dünyaâhiret
tercihi ve cihadı da başörtüsü bayrağında ve onunla bütünleşen tesettür
ve müslümanca kişilikte düğümleniyor. İslâmî örtünme iman alâmetidir.
Ruhumuz gibi vücudumuz üzerinde de Allah'ın hâkimiyetini kabul edişin
belgesi olan bir ibâdettir. Örtünme, çağımızın zulüm egemenliğine karşı
kadınımızın cihadı, örtü de özgürlük bayrağıdır. Materyalist modern
insan; imajı, vitrini, kaportayı, yani madde cinsinden ve göz boyayacak
şeylerin özün yerine koydu. Bunun kadın açısından durumu da şu: Fark
edilip beğenilmek isteyen bir kadın, teniyle, çekici kıyâfetiyle,
dişiliğiyle bunu gerçekleştirecek, toplumda bu özelliklerle yer
edinecektir. İnsanî erdemlerle, hizmet ve hayırlı çalışmalarla kendini
ispatlamak, ancak kulluk şuuruyla ve İslâm kimliğiyle sözkonusu
olabilir. Kadın edilgenlikten, sömürüden, metâlaşmaktan,
nesneleşmekten, kendi nefsine veya kendine nefsine köle olanlara
kölelikten kurtulmak ve erkek egemen dünyada hak ettiği saygın yeri
almak istiyorsa, bunun yolunun kesinlikle tesettürden, hicaptan, Allah
korkusuna dayalı bir yaşayıştan, İslâmî bir aileden geçtiğini
unutmamalıdır. Kadının huzur ve mutluluğu sokaktan geçmemektedir.
Sokakta bulunanlar veya bulunduğu sanılanlar yine bir sokakta
kaybedilecek şeylerdir. O olmadan tesettürün de olmayacağı, ama sadece
kendisiyle bitmeyen başlangıç olan baş tâcı başörtüsü, dişiliğin
örtülmesi olarak görüleceği yerde, dişiliği öne çıkarmanın çarpık bir
aracı haline d(ön)üşmüşse, artık tesettürün bile bir parçası olmayan bu
bez parçasını başına koyan örtülü çıplak, Allah'ın değil;
hevâsının/hevesinin, ins ve cin şeytanlarının kulu olmuştur.
Sağduyu sahibi her insanın kabul edeceği gibi, İslâm'ın istediği gibi
örtünmemek ve bunun sonucunda karşı tarafı tahrik etmek bir eziyettir.
Bayanlara yönelik cinsel tâciz elbette bir eziyettir, zulümdür; ama
buna sebep olan cinsel tahrik de erkeklere yönelik bir eziyet ve
zulümdür. İslâm'ın istediği gibi tesettüre, hayâ ve edebe, takvâ
giysisine özen göstermeden toplum içine çıkan bayanlar, özellikle
nâmuslu müslüman erkeklere yönelik bir eziyet yapmakta, onların
vebalini almakta, günahlarına vesile olmaktadır. Gereği gibi tesettür
ve edep içinde olmayan bayanlar, kendilerini ister istemez gören
erkeklerin haklarını gasp etmektedirler; en doğal hakları olan namuslu
olma, Allah'a kulluk yapma, haram işlemeden yaşama hakkını
çiğnemektedirler. O yüzden tesettüre ve hayâya tam dikkat etmeyen
bayan, kendisine gözüktüğü tüm erkekleri taciz ederek kul hakkı suçu
işlemektedir.
Örtü bir kalkan oluyor. Karşı tarafı tahrik edecek unsurları
perdeliyor. Karşı tarafa karşı caydırıcı bir özellik taşıyor. Ve örtülü
bir kadın böylece çok yönlü bir eziyetten de kurtuluyor. Tâciz gibi
eziyetlerden, çirkin bakış ve düşüncelerden, teklif ve sataşmalardan
korunmak isteyen bir bayanın şöyle düşünmesi gerekir: "Başkasının bana
cinsî tâcizde bulunmasını istemiyorsam, bana ait güzellikleri allayıp
pullayarak teşhir etmemeliyim. Tahrik ederek başkalarının bana cinsî
tâciz yapmasına sebep olacak duygularını kabartmamalıyım."
Örtünmeden amaç korumak ve korunmaktır. Görüntü ile harekete geçen söz
dinlemez erkek duygularına karşı yine erkeği koruyoruz. Tabii
dolaysıyla erkeğin tahrik olup saldırmasına karşı kadın kendini de
koruyor. Örtü, erkeğe İlâhî sınırları hatırlatma ve onun günaha
girmesine engel olma fonksiyonunu yerine getirir. Erkeğin içindeki söz
dinlemez duygular, örtü karşısında sessiz kalıp tahrik olmadan
yuvalarına dönerler. Örtü erkeği kötü düşünceden korurken, kadını da
kötü düşüncenin fiile dönüşmesinden korur.
Günümüzde cilbâb, yani pardösü benzeri dış elbise önemsenmez hale
geldiği gibi, "başörtüsü zulmü" farklı bir tepkiyi aşırılaştırdı; tesettür
denince sadece başörtüsü akla gelmeye başladı. Bazı genç bayanlar da
sadece başörtüsüyle yetinmeye başladı. Giderek artan bir ucûbe olarak
boneli, başörtülü, fakat makyajlı; başörtülü, ama eteği dizlerine kadar
yırtmaçlı; başörtülü fakat üstünde sadece tişörtlüetekli kıyafetler boy
göstermeye başladı. İslâm kadınının sadece tesettürü bile yeterli
görmesi mümkün değilken, yani aynı zamanda takvâ elbisesi olan iffet,
hayâ, saygın kişilik özelliklerini kuşanmak,
tavır/yürüyüş/konuşma/gülme/aşırı serbest hareket vb. davranışlarda fitne unsuru olabilecek tüm hususlardan sakınmak mecbûriyetinde olduğu halde, sadece giysi olarak tesettür
konusu bile uygulamada büyük çapta dejenereye uğramaya başladı. Kala
kala sadece bir başörtüsü kaldı; o da zora gelinince, sözgelimi
üniversite uğruna, öğretmenlik vb. amaçlar için çıkarılabilecek; pazarlık ve tâviz konusu olabilecek; türbanla, şapkayla, peruklaTesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..! Nokta. değiştirilebilecek bir ucuzluğa düştü. "Artık televizyonlarda ve halka açık salonlarda tesettür
defileleri yapılıyor' deyin, gerisini onlar anlar" diyecek Bekri
Mustafa'lara kaldı iş. Biraz alaylı, biraz da gerçeğin düşmanları
tarafından müslümanların yüzüne tokat gibi vurulması kabilinden, boyalı
basın buna "çeyrek tesettür" adını taktı. "Tesettür ya vardır, ya yoktur; bunun yarımı, çeyreği, ekmekarası olur mu?" demeyin, uygulamaya bakarsanız oluyormuşTesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..! Nokta.
Başörtüsü, bir aksesuar gibi değerlendiriliyor bazı kızlarımızın
gözünde. Kadınsı çekiciliğini yabancılar karşısında en aza indirmesi
gereken tesettür, bir moda gibi düşünülüyor. "Tesettür(!)
defilesi" denilen ucûbeler, bir taraftan talebe/isteğe cevap verirken,
daha çok da arzı körüklüyor. Dışarıya çıkarken erkek bakışlarını
üzerine çekmemeye gayret etmesi gereken müslüman bayan, kocasının
karşısında belki bu kadar süslenip kıyâfetine özen göstermezken en az
yarım saat ayna karşısında kendine çeki düzen vermeye çabalıyor,
başörtüsünün rengine uygun olmayan pardösü ve ayakkabıyı giysiden
saymıyorTesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..! Nokta. Akşam olunca da evinde, Filistin'li kızların dramını, Irak'taki kadınlara yapılan zulmü gözünden yaşlar akıtarak seyrediyor.
Bütün bunlar, câhil bırakılmış ve okullar başta olmak üzere düzen ve
onun tüm kurumlarıyla, gayrı İslâmî çevre şartlarıyla yozlaştırılıp
bilinçsizleştirilen, çok kimliklileştirilen/kimliksizleştirilen,
Batının ve bâtılın değersiz değerlerine özendirilmeye çalışılan toplum
kurbanı şuursuz müslüman kızlarımıza kızmamıza ve suçu sadece onlara
yüklememize sebep olmamalı. Zaten onlar da erkeklerin aynası, elmanın
diğer yarısı. Müslüman erkeklerdeki dünyevîleşme, takvâyı hatta
haramhelâl sınırlarını geri planlara atmayı dışarıdan hemen tespit
etmek mümkün olmuyor; eğer kadındaki tesettür
gibi dıştan hemen belli olan bir ölçüt olsaydı veya varsa, hemen bu
diğer yarımda da benzer dejenerasyon aynı oranda sergilenecektir. Zaten
bu bayanların da çoğu, bu çeşit şuursuz müslümanların eşleri, kızları,
kardeşleri değil mi? Bunlara kızmaktan, hatta acımaktan da öte, kadın
ve erkek hepimize bu yozlaşmanın sebeplerini doğru teşhis edip çareler
üretmek için gece gündüz çalışmamız, fedâkârlıklarda bulunmamız, güzel
örnek olmamız, fesat ortamını salâh ortamına çevirmek ve insanları
ıslah için hilâfet görevimizi yerine getirme gayretiyle ha bire
koşturmamız gerekiyor.
Eğer başörtülüler, gerçekten Allah rızâsı için ve O'nun emri olduğundan
dolayı başörtüsü örtüyorlarsa, Peygamber ihtarları; modadan, yabancı
erkekler tarafından beğenilme arzusundan ve hevâya uymaktan, şeytanı ve
şeytanlaşanları da râzı etme çabasından daha etkili olacaktır. O yüzden
insanımıza, özellikle başörtülü tesettürsüzlere şu hadisi şerifleri
hatırlatalım:
"Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup
vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla (coplarla) insanları
döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen
(örtülü çıplak) ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve
başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete
giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesâfeden hissedilen kokusunu bile
alamazlar." (Müslim, Cennet 52, 53, h. no: 2857, Libâs 125, hadis no:
2128)
"Ümmetimin son zamanlarında açık ve çıplak kadınlar bulunacaktır.
Başlarındaki saçlarının kıvrımları develerin hörgücü gibi olacaktır.
Siz onları lânetleyin. Çünkü onlar mel'un kadınlardır." Başka bir
rivâyette aynı hadise şu ibâre de ilâve edilmiştir: "Onlar cennete
giremezler. Cennetin kokusunu alamazlar. Onlara cennet kokusu şu kadar
şu kadar fersah mesafeden ulaşır." (Taberânî, Mu'cemu's-Sağîr; Müslim)
"Rasûlullah (s.a.s.), hafif bir elbise giyip tamamen vücut hatlarını
örtmeyen elbiseler giyen kadınlara "Onlar adı örtülü ama gerçekten
çıplaktırlar" buyurmuştur (Süyûtî, Tenvîru'l-Havâlif, c. 3, s.103).
"Kadın, örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker." (Tirmizî, Radâ 18)
Hz. Âişe'den rivâyete göre, bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ ince bir
elbise ile Allah Rasûlünün huzuruna girmişti. Rasûlullah (s.a.s.) ondan
yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esmâ! Şüphesiz kadın ergenlik çağına
ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun
değildir." Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret
etmişti." (Ebû Davûd, Libâs 31, 34, h. no: 4104)
Yüce Peygamberimiz, zevceleri Ümmü Seleme ve Meymûne vâlidelerimizle
oturuyorlarken ashâbı kirâmdan görme özürlü Abdullah ibn Ümmi Mektûm
çıkagelince Peygamberimiz eşlerine: "Bu zâttan korunun, ona karşı
örtünün" buyurdu. Ümmü Seleme annemiz de: "Yâ RasûlTesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..! Allah!
Bu zât a'mâ değil midir? O bizi görmez, tanımaz ki (ondan sakınalım)!"
deyiverdi. Bu söz üzerine Peygamberimiz mü' min kadınlara ölçü olan şu
cevabı verdiler: "Evet (o a'mâdır, görmüyor), ama siz de mi körsünüz?
Siz de mi onu görmüyorsunuz? (Gözlerinizi koruyun ve tesettüre uyun)."
(Ebû Dâvud, Libas 37, hadis no: 4112; İbn Kesir, Tefsîr, 3/283)
"Allah, peruk takana ve taktıran kadına lânet etsin!" (Buhârî, Libâs
86, Tıbb 36; Müslim, Libâs 119, hadis no: 2124; Nesâî, Ziynet 25)
Rasûlullah (s.a.s.) kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen
kadına lânet etti." (Ebû Dâvud, Libâs 28; Ahmed bin Hanbel, II/325)
"Allah'ın en çok sevdiği yerler mescidlerdir. Allah'ın en fazla nefret
ettiği yerler de çarşı ve pazarlardır." (Müslim, Mesâcid 288, hadis no:
671)
"Gözler de zinâ eder; onların zinâsı (bakılması haram olan kimselere
şehvetle) bakmaktır." (Buhârî, İsti'zân 12; Müslim, Kader 20)
Cerîr (r.a.) şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.s.)'a ansızın görmenin hükmünü
sordum. "Hemen gözünü başka tarafa çevir!" buyurdu. (Müslim, Âdâb 4;
Ebû Dâvud, Nikâh 43; Tirmizî, Edeb 28)
"Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamazTesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..! Nokta." (Müslim, Hayz 74; Tirmizî, Edeb 38; İbn Mâce, Tahâret 137)
"Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın."
(Buhârî, Nikâh 11, Cihâd 140; Müslim, Hacc 424; Tirmizî, Radâ' 1; Fiten
7)
"Kim dünyada şöhret için elbise giyerse Allah ona kıyâmet gününde
zillet elbisesi giydirir. Sonra da onu cehennemin alevli ateşlerinde
yakar." (Ebû Dâvud, Libas 5, h. No: 4029, 4030). Şöhret elbisesinden
maksat, başkalarına câzip görünmek ve fors satmak için giyilen
elbisedir (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, c. 2, s. 94). İbnü'l-Esir ise şöhret
elbisesinden maksat insanların arasında göz alıcı elbiseler giyerek
büyüklük taslamak, kibirli tavra bürünmektir diye belirtir.
"Kim (dünyada, dikkatleri üzerine çeken) şöhret elbisesi giyerse,
Allah, alçaltacağı gün alçaltıncaya kadar, o kimseden yüz çevirir
(rahmet nazarıyla bakmaz)." (Kütübi Sitte Tercüme ve Şerhi, İ. Canan,
c. 17, s. 465)
"Cennette bir kadının nasifı, dünyadan ve bir o kadar daha şeyden de hayırlıdır." Dedim ki: 'Ya RasûlTesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..! Allah, nasif nedir?' "Başörtüsüdür" buyurdular." (Ahmed bin Hanbel, II/483)
Ve bir âyeti kerime: "Ey Âdem oğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek
giysi, süslenecek elbise indirdik. Takvâ elbisesi (takvâ ile kuşanıp
donanmak) ise daha hayırlıdır. İşte bunlar, Allah'ın âyetlerindendir.
Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi)." (7/A'râf, 26). Daha
hayırlı olan "takvâ elbisesi" nedir? Takvâ (din örtüsü) ile kişi,
kendini korumaya, dinî hayatına zarar verecek şeylerden sakınmaya
çalışır. O örtü ile korunur, o örtü ile temiz fıtratını savunur, o örtü
ile edep dışı işlerden kendini muhâfaza eder. O örtü onun için zırh
gibidir, sağlam bir kale gibidir, çevresinde onu tehlikelerden saklayan
nöbetçiler gibidir. İşte takvâ elbisesi budur. İnsanın rûhunu giydiren
ve doyuran elbise. İnsanın mânevî dünyasını kollayan, yüzünü kızartacak
bütün yanlış hareketlerden koruyan bir mânevî giysi, bir örtünüş ve
davranış biçimi. Mü'minin onuruna, kişiliğine, inancı, ahlâkı ve
namusuna zarar verecek davranışlardan onu koruyan bir giysidir takvâ
elbisesi.
Takvâ elbisesi, sırf Allah rızâsı için ve emredildiği gibi, şuurla
sevgi dolu teslimiyetle örtünmektir. Takvâ elbisesi, takvâ hissi veya
takvâ duygusu ile giyim, yani hayâ duygusu ve Allah'a karşı sorumluluk
bilinci ile giyilen ve Allah'ın izniyle maddîmânevî ayıptan,
çirkinlikten, zarar ve tehlikeden koruyacak olan bu elbise daha
güzeldir, sırf faydadır. Takvâ duygusu olmayanlar ne kadar kalın
giyseler de çıplaklıktan kurtulamazlar. Asıl hayır takvâ elbisesidir
ki, örtülmesi gereken yerlerin örtünmesini sağlar, kişiyi maddî ve
mânevî hayâsızlıklardan korur.
Vahye dayalı gerçek ilimden uzaklaştırılmış, tefekkür nedir bilmez hale
getirilmiş, Kur'an'ı okuyup anlamayı ve ona göre yaşamayı tek çıkar yol
olarak düşünemeyen, imanı çalınarak ibâdet zevkinden mahrum bırakılmış,
kısacası çağdaşlaştırılmış insanın şu veya bu oranda cinselliğinin ya
da cinsî isteğinin istismârına yönelik kapitalist tuzaklara kapılmaması
imkânsız gibi bir şeydir. Bunlara ahlâkî nasihatlerin pek bir fayda
vereceği düşünülmemelidir. İman olmadan ahlâkın da olmayacağını, gerçek
ahlâkın Kur'an'ı yaşamak olduğunu bu çevre ve düzen kurbanlarına
anlatmak, inandırmak, benimsetmekten başka çıkar yol gözükmüyor.
Tevhidî anlamda gerçek bir iman olmadan insanın ahlâklı, nâmuslu ve
şerefli olması da mümkün değildir. Çünkü izzet; ancak Allah'ın,
Rasûlünün ve mü'minlerindir (63/Münâfıkun, Cool.
Hanımların dişiliğiyle değil; kişiliğiyle toplumda yer etmesi,
erkekleri tahrik edecek veya onların dikkatlerini üzerine çekecek
kıyafet, davranış ve tavırlarda bulunmaması gereklidir. Bazı müslüman
kadın ve kızların gayri müslim bayanlardan toplum içinde sadece
başörtüsüyle ayrıldığı, onun dışında davranış ve hatta giysi yönüyle
pek farklı olmadıkları görülen bir vâkıadır. Şuh kahkahalar, yabancı
bir erkekle samimi tavırlar, aşırı serbest hareketler, müslüman bir
hanıma yakışmayacak basitlikler içinde toplum içine çıktıkları giderek
çokça görülen bir şahsiyet problemidir. Bu davranışların hem
kendilerini küçülttükleri, hem örtülü bayanlar hakkında yanlış ve
kasıtlı yargıda bulunanlara koz verdikleri ve hem de dini yanlış
tanıttıkları yönüyle fitneye sebep olan "çeyrek tesettürlü" bayanlar
gittikçe daha artmaktadır. Ama, bunu toplumdaki tüm müslüman bayanlara
şâmil kılmak veya böyle davrananlar yüzünden diğerlerini de toplumdan
tümüyle uzaklaştırmak doğru olmasa gerektir.
Tesettür, hanımlar için Allah'ın
emirlerine uygun olarak örtünme demektir, iman alâmetidir, İslâm
şiarıdır. Ruhumuz gibi, vücudumuz üzerinde de Allah'ın hâkimiyetini
kabul edişin belgesi olan bir ibâdettir tesettür.
Örtünme; çağımızın zulüm egemenliğine karşı bayanların cihadı,
başörtüsü de özgürlük bayrağıdır. Başörtüsü ve onunla beraber İslâmî tesettür,
hicap ve iffet/hayâ, müslüman bayanların şiarıdır. Başörtüsü, Allah'ın
emri olması yanında, nice hikmetleri de olan, müslümanın
vazgeçemeyeceği bir semboldür. Bunu bilen İslâm düşmanları başörtüsüne,
al görmüş boğa gibi saldırmaktan vazgeçmiyor, onu kamusal alanlardan
uzaklaştırmak için bütün güçlerini kullanıyorlar.
Başörtüsünün tek başına ele alınıp öyle anlatılması ve anlaşılması,
onun yozlaştırılmasına sebep olabilmektedir. Başörtüsü dinin
emirlerinden bir emirdir. Birçok dinî görevin yerine getirilmesiyle
başörtüsü İslâmî bir anlam kazanır. Dinin emirlerini yerine getirmeyen
ya da diğer giysi ve davranışları başörtüsünün ruhuyla bağdaşmayan
insanının başında ise o sadece bir bez parçasıdır.
Bir ev düşünün onun üzerinde bulunduğu arâzinin toprağı gevşekse, yağan
yağmur, esen rüzgâr onun toprağını oradan alıp götürüyorsa; bu durum,
ev içinde oturanlara güven vermeyecektir. İşte aynen bunun gibi, iman
da sağlam bir zemindir. Ameller ise bu zemin üzerinde yükselen binadır;
başörtüsü ise bu binanın çatısı, tesettür/örtü ise onun dış cephesidir.
Temeldeki çürüklük binanın her yerine yansıyacaktır.
Sağlam bir iman olmadan, başta duran başörtüsü ne kadar sıkı bağlanırsa
bağlansın, temsil ettiği değerler; nefis, şeytan veya onların dıştaki
temsilcilerinden gelen en ufak bir rüzgârda uçup gidecek veya başörtülü
ama çıplak denilecek tip oluşacaktır.
İçinde olması gereken iman esaslarını taşıyanlar için başörtüsü, "başı
gitmeden başından gitmeyecek" kadar değer ifâde ederken, içinde olması
gereken imanî değerleri olmayan veya zayıf olanlar için ise, o hizmet
için, üniversite için tâviz verilebilecek bir teferruattır, olmasa da
olur; ya da haram bakışları uzaklaştırmak yerine çekiciliği artıracak
şekilde istismar edilebilecek bir oyuncak haline gelir.
Tesettür modası, başörtünün aksesuar
görevi gibi kullanılması, üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir
konudur ve takvâ elbisesini bürünmeyen bayan, tesettürü de bazen
istismar edip kirletebilmekte, düşmanlardan daha zararlı
olabilmektedir.
Sadece insan elbise giymez, giysi de insanı giyer, yönetir,
yönlendirir. Dış, için aynasıdır. Dışı İslâm'ın anladığı anlamda temiz
olmayanın içinin de çok temiz olmasına imkân yoktur. Kıyâfetin insan
rûhuna etki ettiği de bir vâkıadır. O yüzden kadın giysisi giyen erkek
artık kadın gibi tavırlar takınır. Bunun tersi de geçerlidir. O yüzden
Peygamberimiz, çok küçük yaştaki çocukların bile karşı cinsin
elbiselerini giyinmelerini yasaklar, hatta karşı cinsi çağrıştıracak
renklerdeki giysileri de. İşte giysinin insan rûhuna bu etkisi,
İslâm'ın uygun görmediği tarzda kıyâfetin imana da zarar vermesine
sebep olabilecektir. Aynen gerçek imanın tam tesettürü, takvâ giysisini
zorunlu kıldığı gibi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Tesettürde Moda Arıyan Kardeşim!..Evet Sen İyi oku ALLAH(c.c)ın Rızası adına..!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» BaSkaSinin Adina Hac Etmek
» Meal okumayı moda görenlere.
» ALLAH C.C Baba" Denilir mi? SAKIN ALLAH'A BABA DEMEYİN
» Fatiha Kardeşim olurmusun Fatiha kardeşliği yapıyoruz
» Allah'im

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: Hanımlara Özel :: İslamda Tesettür ve Başörtüsü-
Buraya geçin: