Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Sahabe Sevgisinin Dinimizdeki Yeri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Sahabe Sevgisinin Dinimizdeki Yeri Empty
MesajKonu: Sahabe Sevgisinin Dinimizdeki Yeri   Sahabe Sevgisinin Dinimizdeki Yeri I_icon_minitimeSalı Kas. 03, 2009 5:10 pm

Ashâb-ı
kirâmın dinimizdeki yerini, onlara muhabbetin önemini ve Müslümanların
ashap arasındaki ayrılıklara nasıl bakması gerektiğini açıklamakta
zorunluluk vardır.

Sahabe-i Kirâm Efendilerimiz, Resul-i Ekrem Efendimize (asm.) hakkıyla
vâris ve vekil oldular. Sağa ve sola meyletmeden sadece ve sadece doğru
yol üzerinde yürüdüler, Allah’a ulaştıran yollarda her biri birer
önder, birer rehber oldular. Hangisinin ardından gidilse doğru yola,
saâdet ve selâmete çıkılmış olur. Zira, Cenâb-ı Hak onlara, insanları
hidayete çeken birer hassa, birer çekicilik vermiştir. Onlar Cenâb-ı
Hakk’ın ruhlar meclisinde sevip, peygamberimiz etrafında bir hâle
teşekkül ettirdiği, seçkin, gayretli ve yüksek seciyeli insanlardır.

Sahabelerin hepsi istisnasız Resulullah Efendimizin sohbetiyle müşerref
oldular. Onların ruhları, akılları, kalp ve vicdanları ve nihayet bütün
hissiyatları, Peygamber terbiyesinden geçti, onun feyziyle büyüdüler.
Başka bir ifadeyle, onlar dağın güney yamacındaki çiçekler gibi,
güneşten doğrudan doğruya istifade ettiler ve onun zâtıyla görüştüler.
Onlardan sonra gelen bütün Müslümanlar ise, dağın kuzey yamacındaki
çiçekler gibi, güneşin zâtından değil, ancak aydınlığından
faydalandılar.

Kendilerinden sonra gelen hiçbir evliyanın onlara yetişememesinin
sırrı, işte bu büyük farkta aranmalıdır. Onlar vahyin gelişine bizzat
şahit oldular. Dıhye sûretinde, defalarca Cebrâil’i (as.) gördüler.
Binlerce mucizeye şahit oldular. Bütün insanlık âlemini nura, hidayet
ve saâdete eriştirmek için gönderilen Kur’ân-ı Kerim’i ilk defa onlar
dinlediler. Onlar Kur ân-ı Azimüşşân’ın ilk talebeleri olma şerefine
eriştiler. Ondaki yüce hakikatleri Peygamber Efendimizden ders aldılar.
Kur’ân-ı Hakimi bütün kalplere, akıllara, vicdanlara ve dolayısıyla
hayata hâkim kıldılar. Kendilerinden sonra gelen hiçbir kimsenin
ulaşamadığı feyz ve berekete, ilim ve irfana, ihlâs ve sadakate,
feragat ve fedakârlığa eriştiler. Bakışları ibretle, fikirleri ilim ve
hikmetle, kalpleri ilâhi muhabbetle doldu. Onları ne dünya esir
edebildi, ne de Cennetin güzellik ve çekiciliği kayıt altına alabildi.
Onlar dünya ve ahiret nimetlerine değil, o nimetleri verene talip
oldular ve O’nu buldular. Sadece ve sadece Allah’a kul olmanın yüce
şeref ve izzetiyle yaşadılar.

Onların hepsi kurtuluşa erenler zümresindendir; hepsi “Sahabe” olma
şerefinde, ortaktır. Allah ve Resulü, onların hepsinden razı olmuş ve
onları överek yüceltmiştir.

Cenâb-ı Hak, Tevbe süresinde Ashâb-ı kirâmdan razı olduğunu ve onlar
için ebedi nimetler, saâdetler hazırladığını şöyle beyan ediyor:

“Muhacirlerden ve Ensardan İslam’a girmekte ilk önce geçenler ile
bunlara güzelce tâbi olanlar… Allah onlardan razı oldu, onlar da
Allah’tan razı oldular. Allah onlara altlarından nehirler akan
Cennetler hazırladı ki, içlerinde sonsuz kalacaklar. İşte büyük
kurtuluş bu.” (Tevbe Sûresi, 100)

Yine aynı sürede Cenâb-ı Hak sahabe-i Kirâmı överek onların İslâm
uğrunda can ve mallarıyla cihat ettiklerini ifade ediyor ve kendilerini
hayır ve ihsan ile şöyle müjdeliyor:

“Lâkin peygamber ve emrindeki müminler mallarıyla, canlarıyla cihat
ettiler. Bunları görüyor musun, bütün hayırlar işte onlar içindir. İşte
bunlar kurtuluşa erenlerdir. Allah onlara altından nehirler akan
Cennetler hazırladı. İçlerinde sonsuza dek kalacaklar. İşte o büyük
kurtuluş budur.” (Tevbe Sûresi, 88-89) Sahabe hakkında daha birçok
ayet-i kerime nâzil olmuştur. Numune olarak bu iki ayetle yetiniyoruz.

Resul-i Ekrem Efendimiz de Ashâb-ı kirâmı birçok hadis-i şerifleri ile
sena etmişler, onların Allah katında kabul edilmişliklerini ve
şereflerinin ulviyetini ümmetine telkin etmiş ve onlara dil uzatanları
tehdit etmişlerdir. Bunlardan birkaçını aşağıda takdim ediyoruz:

“Benim sahabelerim âdildirler.”

“Bir kimse sahabeyi severse beni sevdiği için sever. Onlara düşmanlık eden de bana düşmanlığından dolayı düşmanlık eder.”

Ashâb-ı kirâmın hiçbirisine düşmanlığın dinen mümkün olmadığı,
istisnasız hepsinin birer hidayet meşalesi olduğu, şu hadis-i şerifte
en veciz bir ifadeyle ortaya konmuştur:

“Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.”

“Yıldız” olma özelliğinde olan bütün yıldızlar eşit oldukları halde,
aralarında büyüklük ve küçüklük itibariyle farklılıklar bulunduğu gibi,
sahabeler arasında da fazilet ve mertebe noktasında elbette
farklılıklar olacaktır. Bazısı İslâmiyet’le daha önce şereflenmiş.
hizmette diğerlerini geçmiş, bir kısmı adalet ve idarede hepsinin
üzerine çıkmış, bir diğeri yumuşak huy ve cömertlikte daha ileri
gitmiş, bir başkası ilim ve kahramanlıkta diğerlerini geçmiştir.

Artık bu hidayet yıldızları hakkında ileri geri konuşmanın, onların bir
kısmına muhabbet edip, diğer bir kısmını kötülemenin, ne kadar büyük
bir cinayet olduğunu kıyas ediniz.

Şu da insafla nazara alınmalıdır ki, dinimizin gerek ibadete, gerekse
ahlâka ait birçok hakikati, o haksız hücumlara maruz kalan sahabelerden
ders alınmıştır. Onlara hücum etmek, İslâm’a hücum etmek hükmündedir.

Evet, İslâm’ın birinci safında olan ve “ Sebep olan işleyen gibidir.”
hükmünce kıyâmete kadar gelecek bütün Müslümanların kazandıkları
sevabın bir misli sevap kefelerine ilâve edilen, en aşağı mertebede
olanına dahi en büyük bir velinin yetişemediği bu seçkin kimselere,
Ahir zaman Peygamberi’nin o seçkin arkadaşlarına, o anlayışlı
muhataplarına gölge düşürme gayretleri, doğrudan doğruya İslâm’ın
kendisine hücumdur.

Hadlerini tecâvüz ederek İslâm’ın temeline kanlarını akıtan o seçkin
cemaati yargılamaya kalkanlar ve birini haklı çıkarıp, diğerini tenkit
edenler, o hidayet yıldızlarına hiçbir leke süremez, ancak kendi
felâketlerini hazırlamış olurlar.

Kaldı ki, o yargıladıkları kimseler, ashâbın ileri gelenleridir. Bir
kısmı Cennetle müjdelenmiştir. Dedikodusunu ettikleri o kişileri Kur’an
ve Peygamber Efendimiz medh ü senâda bulunmuştur.

Dâvamıza kuvvetli bir delil de şudur: Malûmdur ki, Sahih-i Buhari gerek
Ehl-i Sünnet ve gerekse şialar arasında Kur’an’dan sonra en büyük kitap
olarak kabul edilmiştir. Her iki taraf bu hususta aynı fikirdedir.
İşte, Buhari-i Şerifte, ayrılığa düşen o sahabelerin her iki kanadından
da itikat, ibadet ve ahlâka dair birçok hadis-i şerif rivâyet
edilmiştir. Fıkıh âlimlerimiz ve bütün ümmet bu rivâyetlerden birini
diğerine tercih etmeden bütününü birden kabul etmişlerdir. Hadisleri
rivâyet eden bütün muhaddisler de sahabe ayrılıklarını hiç nazara
almamışlar, “Şu hadis, Hz. Ali’ye veya Hz. Muâviye’yeSahabe Sevgisinin Dinimizdeki Yeri Nokta. karşı olan filân sahabeden rivâyet edildiği için sahih değildir.” dememişler, böyle bir hataya düşmemişlerdir.

Bu hâle göre, şu netice ortaya çıkıyor; Bütün müçtehitler, muhakkikler,
fakihler, muhaddisler bu ayrılıkları nazara almadan sahabenin hepsine
hürmet etmişler, muhabbet beslemişler ve onların rivâyet ettikleri
hadis-i şerifleri dinimize temel kabul etmişlerdir. Bizim ne haddimiz
var ki, bu muhterem kişilerin nazara almadıkları ayrılıkları sorun
hâline getirelim.

Bu vesile ile şu mühim hakikati de dikkate almak gerekiyor:

Hucürât sûresinde, müminlerin sû-i zandan sakınmaları şöyle emredilmektedir:

“Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi?” (Hucürât Sûresi, 12)

Cenâb-ı Hak bu ayet-i kerimede bir mümini gıybet etmenin ölü eti yemek
kadar çirkin ve mümine yakışmayan bir davranış olduğunu bize haber
veriyor. Ya gıybet edilen bu mümin, sahabelerden, hem de onların en
ileri gelenlerinden biriyse, artık meselenin tehlikesini siz takdir
ediniz.



Mehmet Kırkıncı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Sahabe Sevgisinin Dinimizdeki Yeri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sahabe Nedir?? Kime Sahabe Denir??
» Hadis Nedir?? Dindeki Yeri Ve önemi??
» Sahabe Şakaları
» Evlenmek isteyen sahabe
» <<Sahabe--Tabiin--Evliya>>

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: Hz. Peygamber Efendimiz :: Hayatüs Sahabe - Tabiin Hayatları-
Buraya geçin: