Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Empty
MesajKonu: Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri   Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri I_icon_minitimeSalı Kas. 03, 2009 6:27 pm

1- Gök yarıldığı zaman.
2- Yıldızlar saçıldığı zaman.
3- Denizler patladığı zaman.
4- Kabirlerin içi dışına çıktığı zaman.
5- Herkes neyi öne, neyi geriye aldığını öğrenir.
Geçen surede yüce Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın
kudret eli ile değiştirmeye kalktığı ve onu köklü bir değişim
sarsıntısı ile sarstığı ve bu koca evrende hiçbir şeyin kendi hali
üzerinde kalmasına imkan bırakmadığı, kainatın bu manzarasının insanın
duyguları üzerinde meydana getirdiği etkiden söz etmiştik ve demiştik
ki; bu mesaj, gönüllerin bu varlık dünyasında dayandıkları her şeyden
kurtulup arınmaları ve bu varlıkları yaratan, her varlığım yok
olmasından sonra baki kalacak olan Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'a
yönelmelerine ilişkin bir mesajdır. Değişmeyen ve yok olmayan, sabit ve
sürekli olan tek gerçeğe yönelmelidir ki bu değişim, çalkantı, sarsıntı
ve yıkılış karşısında kalpler bu tek gerçeğe dayanarak huzur ve güven
içinde kalabilsin! İnsanın sabit, değişmez, sağlam ve ebedilik imajı
veren bir şekilde düzenlenen Alışılmış tüm şeylerin yıkıldığı sırada bu
kalb yıkılmaz. Çünkü sonsuzluk sadece yaratıcı Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'a mahsustur.
Değişimin görünümlerinden biri olarak burada göğün parçalanması yani
yarılması verilmektedir. Nitekim başka surelerde de göklerin
yarılmasından söz edilmiştir. Rahman suresinde deniliyor ki: "Gök
yarılıp, gül kızardığı, yağ gibi eridiği zaman." (Rahman 37) Hakka
suresinde deniyor ki: "Gök yarıldı. O gün onun hiçbir düzeni kalma."
(Hakka 16) İnşikak suresinde ise şöyle deniyor. "Gök yarıldığı zaman."
(İnşikak 1) Demek ki göğün yarılışı bu zorlu günün temel gerçeklerinden
biridir. Göğün yarılmasından amacın kesin bir şekilde belirlenmesi
hayli zordur. Bu yarılmanın şeklini düşünmekte o kadar zordur. Bu
konuda duygularımıza yerleştirilen şudur ki göz ile görülen bu evrenin
şekli, çetin bir şekilde değişecek, Alışılan bu düzenin sona ereceği,
bağlarının çözüleceği, bu ince hesaplı düzen içindeki tüm dengesinin
bozulacağı sahnesidir.
Bu sahnenin oluşturulmasında dağılan yıldızlardan söz edilmesi de
katkıda bulunmaktadır. Çünkü bunlar kendi burçlarında korkunç ve dehşet
verici hızla akıp gitmekte fakat onlar yörüngeleri içinde birbirine
bağlı bulunmaktadır. Sınırlarını aşmamaktadır. Kimsenin haddini,
hesabını ve sonunu bilemediği uzay boşluğunda rastgele yuvarlanıp
gitmemektedir. Eceli geldiği gün başına geleceği gibi eğer dağılsalar
ve onları birbirine bağlayan ve koruyan, görülmeyen sağlam bağlarından
boşalsalar uzay boşluğunda gidip yok olacaklardı. Tıpkı bağlarından
kurtulan atom zerrecikleri gibi.
Denizlerin patlaması, onların dolmaları, nehirlerin yataklarına doğru
akın etmeleri ve karaların tümünü kaplamaları anlamına gelebilir. Suyun
hidrojen ve oksijene ayrılması şeklinde de olabilir. Bu durumda denizin
suları iki gaza dönüşür. Birleşmelerinden ve denizleri oluşturmadan
önceki hallerine dönerler. Aynı şekilde bu iki gazın atomlarının
parçalanması şeklinde de gerçekleşebilir. Tıpkı bugünkü atom ve
hidrojen bombalarında atomların parçalandığı gibi. Bu durumda patlama
müthiş büyüklükte ve dehşet verici bir şekilde gerçekleşmiş olur. Bu
patlamanın yanında insanları korkutan bugünkü bombalar, onun yanında
basit çocuk oyuncağı gibi kalır. Veya insanların şu ana kadar
görmediği, bilmediği başka bir şekilde gerçekleşebilir. Bu gerçekten
hiçbir durumda insanın duygu sisteminin Alışmadığı büyük kaygılara yol
açmaktadır.
Kabirlerin açılması, içindekilerini dışa vurması ise ya burada sözü
edilen büyük olayların sebebi ile meydana gelecek, ya da kendi başına o
uzun günde, pek çok olaya ve tabloya sahne olan günde meydana gelecek
bir olaydır. Bu günde Yüce Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın
tıpkı ilk yarattığı gibi tekrar yarattığı cesetler kabirlerden çıkacak
ve sorguya çekilecek, mükafatını veya cezasını görecektir.
Bu sahnelerin ve olayların sergilenmesinden sonra "Herkes neyi öne neyi
geriye aldığını öğrenir" ayetinin gelmesi de bunu pekiştirmekte ve
onunla uyum içine girmektedir. Ayetin anlamı herkes ilk yaptığını ve
son yaptığını bilecektir demektir. Veya dünyada yaptıkları ile ardından
bıraktıklarının tesirleri görülecektir. Yahut yalnız dünyada
yararlandıkları ile dünyadan sonraki ahirete hazırladıklarını
öğrenecektir.
Hangisi olursa olsun herkes bu büyük korkularla birlikte kendi
yaptıklarını öğrenecektir. Bütün bu olayların ve tabloların kendisini
korkuttuğu gibi kendi yaptıklarını öğrenmesi de onu o derece
korkutacaktır.
Kur'an'ın eşsiz ifadesi diyor ki; "Kişi öğrenir." ifade anlam yönünden
herkes öğrenir demektir. Fakat bu ayetteki ifade daha etkili ve daha
vurguludur. Öte yandan iş onun ilk yaptığı ile en son yaptığına
varıncaya kadar herşeyi öğrenmesi ile bitmiyor. Bu öğrenmenin devrilen
evrenin sahnelerindeki korkuyu ve dehşeti andıran zorlu bir etkisi de
bulunmaktadır. Kur'an ifadesi bunu açıkça söz konusu etmemekle beraber
bu havayı vermektedir. Böylece ifade daha etkili ve daha vurgulu bir
şekle dönüşmektedir.
İnsanların duyu organlarını, hislerini, akıllarını ve vicdanlarını
uyaran, harekete geçiren bu girişten sonra insanın bugünkü durumuna,
pratiğine yönelmektedir. Birde bakıyorsunuz ki insan aldırmaz,
vurdumduymaz ve düşünmez bir haldedir. Burada insanın kalbine hoş bir
sitem içeren bir dokunuş ile dokunmak-tadır. Ayrıca burada gizli bir
tehdit te yer almaktadır. Ayrıca Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın
ilk nimeti yani insanı böyle düzgün bir şekilde yaratması da
hatırlatılmaktadır. Halbuki Rabbi onu dilediği şekilde yaratabilirdi.
Fakat O insanı böyle düzgün, dengeli ve güzel bir şekilde yaratmayı
tercih etmiştir. Buna rağmen insan bu nimeti takdir etmemekte ve
Rabbine şükretmemektedir.
"Ey insan seni engin kerem sahibi Rabbine karşı aldatan nedir? O, seni
yaratan belini doğrultan seni dengeli kılan, dilediği biçimde sana
şekil veren Rabbine." "Ey insan" diye başlayan bu hitap insanın
bünyesindeki en değerli özelliğine seslenmektedir. Bu onu diğer
canlılardan ayıran, en yüce makama çıkaran Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın ikramına ve bol keremine vesile olan "insanlığıdır."
Onun hemen ardında şu tatlı güzel sitem yer Alıyor: "Seni engin kerem
sahibi Rabbine karşı aldatan nedir?" Ey Rabbinin kendisine ikramda
bulunduğu, koruduğu ve eğittiği insan. Ey insan; seni Rabbine karşı
aldatıp O'nun hakkında kusur yapmana, emrini hafife almana ve O'na
karşı edebsizlik yapmana yol açan nedir? Halbuki Rabbin engin kerem
sahibidir. ikramın, bağışın ve iyiliğin kapılarını ardına kadar
açmıştır. İşte onun bu bol ihsanından biri de seni diğer yaratıklardan
ayıran insanlığını sana lütfetmesidir. Ona karşı neyin doğru, neyin
yanlış olduğunu kavramamızı, düşünüp anlamamızı ve iyiyle kötüyü
birbirinden ayırmamızı sağlayan bu insanlık özelliğidir.
Ardından derin anlamlı, etkili ve ifadenin tüm gizli işaretlerini
içeren bu seslenişte özlü olarak anlatılan bu ilahi ikramı biraz
açıklıyor. Ayetin başında insan olmasından dolayı kendisine çağrıda
bulunulan, insana bahşedilen engin ilahi kerem biraz izah ediliyor. Bu
izahta insanın yaratılışına, ayağa kalkışına ve dengede duruşuna dikkat
çekiliyor. Halbuki Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah
insanı dilediği şekilde kalıba dökebilirdi. Fakat O sırf engin
kereminden lütuf ve ihsanından, feyz ve bağışından kaynaklanan tercihi
ile insanı bu şekilde yaratmıştır. Her şeye rağmen bu insan Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın nimetlerini takdir etmemekte, şükretmemektedir. Aldanmakta ve aldırmamaktadır.

6- Ey insan, seni engin kerem sahibi Rabbine, karşı aldatan nedir
7- O, seni yaratan, belini doğrultan ve seni dengeli kılan.
8- Dilediği biçimde sana şekil veren Rabbine.

Bu hitap insanın bünyesindeki bütün hücreleri harekete geçirmektedir.
Yeter ki insan insanlığının bilincinde olsun. Kalbinin derinliklerine
ulaşması için perdeleri ve kılıfları geçebilsin. İşte insanın engin
kerem sahibi olan Rabbi onu bu güzel sitemle uyarmaktadır. Bu
güzellikle ona hatırlatmaktadır. Fakat buna rağmen insan yanlış şeylere
dalmaktadır. Kendisini yaratan, belini doğrultan ve dengede tutan
Rabbine karşı edepsizlik yapmaktadır.
İnsanın bu kadar güzel, düzgün, dengeli, şekil ve görev açısından
mükemmel biçimde yaratılması gerçekten uzun uzun düşünmeyi, çok çok
şükretmeyi, son derece edepli terbiyeli davranmayı ve kendisine bu
güzel yaratılışı lütfunun, ihsanın ve korumasının gereği olarak
bahşeden engin kerem sahibi rabbine derinden sevgi beslemeyi
gerektirir. Çünkü yüce Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah
insanı dileseydi başka bir şekilde de yaratabilirdi. Fakat O herşeye
rağmen insan için bu güzel, düzgün ve dengeli şekli seçmiştir.
Şüphesiz insan, yapısı gerçekten güzel ve düzgün, özü itibariyle
dengeli bir yaratıktır. İnsanın bünyesindeki yaratmanın Hayret verici
güzellikleri onun anlama kapasitesinin çok üstündedir. İnsanın
etrafında gördüğü her şeyden daha Hayret vericidir.
Bu güzellik, düzgünlük ve denge insanın hem bedensel yapısında, hem
akli yapısında hem de ruhsal yapısında gözlenebilmektedir. Ve bütün
bunlar insanın bünyesinde şahane bir güzellik ve düzgünlük içinde
dizilmiştir, uyum içine girmiştir.
İnsanın organik yapısının mükemmelliğini, inceliğini ve sağlamlığını
ortaya koymak amacı ile yazılmış çaplı kitaplar vardır. Bu yaratığın
bünyesindeki Hayret verici güzellikleri burada geniş biçimde verme
imkanımız yoktur. Biz burada yalnız bazılarına değinmekle yetineceğiz.
İnsanın bedensel yapısını meydana getiren en genel sistemlerin her biri
Hayret verici güzelliktedir. İnsanların karşılarında durup dehşete
kapıldığı insan yapısı ile sanat ve sanayi güzelliklerinin bütün Hayret
verici ürünleri asla karşılaştırılamaz. Bunlar: İskelet sistemi, kas
sistemi, cild sistemi, sindirim sistemi, kan dolaşımı sistemi, solunum
sistemi, üreme sistemi, bezler sistemi, sinir sistemi, boşaltım
sistemi, tad alma sistemi, koklama, işitme ve görme sistemleridir.
İnsanlar insan yapısı sanatlara yönelmekte fakat incelikleri,
derinlikleri ve büyüklükleri her türlü takdirin üstünde olan bu
sistemleri unutmaktadırlar! "İngilizce yayınlanan Bilimler Dergisinde
deniyor ki: İnsan eli eşsiz, Hayret verici doğal güzelliklerin başında
yer almaktadır. Sadeliği, gücü ve hızlı uyum sağlaması yönünden insan
elinin işlevini görecek bir makinayı yapmak gerçekten çok zordur, hatta
imkansızdır. Mesela bir kitap okumak istediğinde onu elinle rahatlıkla
alıyorsun. Sonra onu okumaya en uygun biçimde indiriyorsun. İşte onu
doğru biçimde ve otomatikmen yerleştiren bu eldir. Kitabın bir
sayfasını çevirmek istediğinde parmaklarını yaprağın altına koyuyor ve
üzerine basıyor. Hem de kağıdı çevirerek derecenin ne altında ne de
üstünde bir biçimde. Sonra yaprağın çevrilmesiyle baskıya son veriyor.
Kalemi tutan ve onunla yazı yazanda eldir. İnsanın günlük hayatında
kaşıktan bıçağa ve daktiloya varıncaya kadar tüm adet ve edevatı
kullanan. Pencereleri açıp kapatan ve insanın her istediğini kaldırıp
taşıyan da eldir. her iki el yirmiyedi kemikten ve onyedi kas
sisteminden oluşmaktadır."
"İnsan kulağının (orta kulak) küçük bir kesimi yaklaşık dört bin kadar
ince ve karmaşık kıvrımdan meydana gelen, şekil ve hacim bakımından
Hayret verici bir düzene sahip bir kompleksten oluşmaktadır. Bu
kıvrımların bir musiki aletini andırdığını söylemek mümkündür. Öyle
anlaşılıyor ki bunlar gök gürültüsünden, ağaç hışırtısına kadar meydana
gelen her sesi ve gürültüyü herhangi bir şekilde Alıp beyine aktaracak
biçimde hazırlanmıştır. Ayrıca orkestradan veya kendi düzenli bütünlüğü
içinde her müzik aletinin çıkardığı tüm sesleri birbirinden şahane
biçimde ayarlayacak yapıdadır."
"Gözdeki görme duyusunun merkezi, ışığı karşılayan yüz otuz milyon
sinir uçlarından meydana gelmiştir. Kirpiklerle beraber göz kapakları
onu, gece gündüz korumaktadır. Göz kapağının hareketi refleks
halindedir ve gözü topraktan,mikroplardan ve yabancı maddelerden
korumaktadır. Kirpikler meydana getirdikleri gölge ile güneş
ışınlarının keskinliğini kırmaktadırlar. Göz kapaklarının hareketi, bu
korumanın yanında gözün kurumasını da engellemektedir. Gözü kuşatan ve
gözyaşı adı verilen salgıya gelince bu göz için en güçlü en etkili
temizleyicidir."
"İnsandaki tat alma cihazı dildir. Dilin bu eylemi içinde epitelyum
hücreleri bulunan tat alma, hücrelerinin dilin üzerinde oluşturduğu
kaygan dokularla gerçekleşir. Bu dokuların değişik şekilleri vardır.
Bunların bir kısmı ipliksi, bir kısmı mantarsı, bir kısmı ise
mercimeksidir. Bu dokular, tad alma sinirlerini ve dilin damarlarını
beslemektedir. Yeme esnasında tat alma sinirleri etkilenmektedir ve bu
etkiyi beyne iletmektedir. Bu cihaz ağzın girişindedir. Böylece insanın
zararlı olduğunu hissettiği bir şeyi hemen dışarı atması mümkün
olmaktadır. İnsan bu cihazla acı ve tatlıyı, soğuk ve sıcağı, tuzlu ve
tuzsuzu, zehirli ve benzeri şeyleri hissetmektedir. Dil, küçük, ince
tad alma hücrelerinden dokuz binini ihtiva etmektedir ve bu hücrelerin
herbiri birkaç sinirle beyine bağlıdır. Buna göre sinirlerin sayısı
kaçtır, hacimleri nedir, tek olarak nasıl çalışırlar, beyinde duyuyu
nasıl toplayıp oluştururlar, bilmiyoruz."
Vücudun her tarafını bütünüyle kuşatan sinir sistemi, vücudun her
tarafından geçen ince ve kendisinden daha çok başkalarına bağlı olan
ince, küçük duyarlılık hücrelerinden oluşmaktadır. Bunlarda, merkezi
sinir sistemine bağlıdırlar. Vücudun herhangi bir tarafı etkilendiğinde
isterse bu etkilenme insanı kuşatan havanın sıcaklığında ufak bir
değişme olsun bu durumda sinir hücreleri bu duyguyu vücuda yayılmış
olan merkezlere iletirler. Bunlar da duyuyu beyne iletirler. Böylece
beynin gerekli tepkiyi göstermesi sağlanır. Sinirlerdeki işaretlerin ve
uyarıların hızı saniyede yüz metreye ulaşır."

"Sinir
sistemine baktığımızda onun bir kimya labaratuarındaki bir işlemi
andırdığını görürüz. Yediğimiz yemeklere baktığımızda onların Hayret
verici maddelere dönüştüğünü farkeder ve orada meydana gelen işlemin
gerçekten Hayret verici olduğunu kesin anlarız. Çünkü burada midenin
kendisi dışında hemen hemen herşey yenir.
Önce bu kimya lâboratuarına bir kaç çeşit basit yiyecek maddelerini
koyalım ve bu konuda lâboratuarın kendisine ait düzenini hiç göz önünde
bulundurmayalım. Sindirme kimyasının onları nasıl ayrıştırdığını
düşünmeyelim. Biz birkaç et parçası, fasulye buğday ve kızartılmış
balık yiyoruz. Sonra da bir miktar su içiyoruz.
Mide bu karışımın arasındaki yararlı maddeleri seçip almaktadır.
Yemeğin her çeşidini ezmekte ve onları kimyasal bölümlerine
ayırmaktadır. Geri kalanını yeni proteinlere dönüştürmektedir. Bunlar
değişik hücrelerde gıdalar haline gelmektedir. Sindirim sistemi bu
sırada kalsiyum, kükürt, iyot, demir ve diğer bütün zaruri maddeleri
seçmektedir. Ve bu sırada öz maddelerin zayi olmamasına özen
göstermekte, hormonların üretilmesine imkan sağlamakta ve hayat için
gerekli olan tüm ihtiyaçların düzenli ölçüler içinde ve her zaruri
ihtiyacın hazır hale gelmesine dikkat etmektedir. Açlık gibi herhangi
bir geçici durumu karşılamak amacı ile yağ ve diğer ihtiyati maddeleri
depo etmektedir. Bütün bunları insan düşüncesinden ve onun yorumundan
habersiz yapar. Biz sayılamayacak derecede çok olan bu maddeleri bu
kimyasal lâboratuara döküyoruz ve yaklaşıl; olarak bütünü ile
yaptığımız işlerden sarfınazar ediyor gerisine karışmıyoruz. Böylece
hayatımızın devamı için gereken otomatik bir işlem saydığımız bu
faaliyete sırtımızı dayamış oluyoruz. Bu yiyecekler sindirilip ve
yeniden hazırlanıp sürekli olarak milyonlarca hücreye dağıtılır. Bu
hücrelerin sayısı yeryüzündeki bütün insanların sayısından fazladır.
Her hücreye ulaştırılması gereken bu kesin maddelerin sürekli ve tek
tek her hücreye ulaştırılması gerekmektedir. Ve bu belli düzenin
ihtiyaç duyduğu maddelerin dışında başka şeylerin ona götürülmemesi
gerekir. Bu kesin maddelerinde kemik, tırnak, et, saç, göz ve diş
yapacak olan her hücreye kendisine has besinlerin ulaştırılması
gerekir.
Demek ki burada insan zekasının icat ettiği en mükemmel labaratuvarda
daha çok maddelerin elde edildiği bir kimya lâboratuarı bulunmaktadır.
Yine burada şu ana kadar dünyanın tanıdığı nakil ve dağıtım
düzenlerinin çok ilerisinde bir dağıtım düzeni vardır. Burada herşey
son derece düzenli bir şekilde gerçekleşmektedir."
İnsanın diğer bütün cihazları hakkında da çok şey söylenebilir. Fakat
bu cihazlar açık seçik olmalarına rağmen herhangi bir şekilde
hayvanların da sahip olduğu cihazlardır. İnsanın kendisine has
özellikleri ise eşsiz olan akli ve ruhi özellikleridir. İşte bu surede
özellikle üzerinde durulan konu budur. Şöyle ki "Ey insan" çağrısından
sonra, "O, seni yaratan, belini doğrultan ve seni dengeli kılan"
demektedir.
İşte bu mahiyetini bilmediğimiz, kavramadığımız özel akli kavrayış.
Çünkü akıl anladığımız şeyleri anlamamızı sağlayan araçtır. Fakat akıl
kendisini kavrayamaz. Nasıl kavradığını da idrak edemez.
Bütün bu algılanan imajların ince ve dakik bir şekilde dizilmiş olan
sinir sistemi yolu ile beyne ulaştığını varsayıyoruz. Fakat bunlar
nereye saklanmaktadır? Eğer bu beyin doğru bir bant şeridine benzetilse
insan ortalama ömrü olan altmış senede onca tabloları, kelimeleri,
olguları, duyguları yığınlarca malumatı kaydetmek için milyarlarca
metre şeride ihtiyaç duyacaktı. Ancak bu durumda onları bir süre sonra
hatırlayabilirdi. Nitekim insan bu olayları onlarca sene sonra, niye
yıllar geçtikten sonra rahatlıkla hatırlayabilmektedir! Sonra akıl tek
tek kelimelerden, tek tek olgulardan, tek tek olaylardan ve tek tek
tablolardan bütün bir kültürü oluşturmak için nasıl onları bir bütünlük
içine sokuyor. Sonra onları malumat yığınından sistemli bilgiye nasıl
dönüştürüyor. Anlaşılabilecek şeylerden anlayışa, deneyimlerden kesin
bilgiye nasıl ulaşıyor?
Bu, insanın en belirgin özelliklerinden biridir. Fakat bununla beraber
bu özellik insanın en büyük özelliği değildir. En üstün ayırıcı vasfı
olmadığı gibi. İnsanda Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın
ruhundan gelen, Hayret verici bir ateş parçası da vardır. Bu insanın
kendine has olan ruhudur. Bu ruh insanı varlığın güzelliğine ve varlığı
yaratanın güzelliğine götürür. Ve ona hiçbir sınırı olmayan mutlak
varlık ile temasa geçişinden kaynaklanan güzel ve mutlu anlar bağışlar.
Tabi ki bu, evrendeki güzelliğin kaynakları ile temasa geçtikten sonra
gerçekleşebilir.
Bu, insanın mahiyetini anlayamadığı ruhtur. İnsan kavrayabileceği somut
gerçekleri daha yeterince kavrayamadığı halde bunu nasıl kavrayabilir,
nasıl tanıyabilir? İnsan bu ruh sayesinde yeryüzünde yaşadığı halde
sevincin ve üstün saadetin kaynağına erişebilir. Bu ruh onu yüceler
alemi ile temasa geçirir. Onu cennetlerdeki sonsuz hayata kendisi için
belirlenen güzel hayata hazırlar. Bu mutlu dünyada ilahi güzelliğe
bakmaya hazırlar.
İşte, bu ruhFizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Nokta. Yüce Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın insana en büyük hediyesidir, bağışıdır. İnsanı insan yapan da budur. Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın
adı ile kendisine hitab ettiği de budur. "Ey insan". Utandırıcı şekilde
kendisini kınaması da bu özelliğinden kaynaklanmaktadır. "Engin kerem
sahibi Rabbine karşı seni aldatan nedir?" İşte bu yüce Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'tan insana doğrudan yöneltilmiş bir sitemdir. Çünkü yüce Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah ona seslenmekte, o ise kendisinin önünde günahkar, kusurlu ve gururlu bir şekilde durmaktadır. Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın yüceliğini takdir etmemekte ve O'nun huzurunda edebini takınmamaktadır. Sonra Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah ona büyük,nimetini hatırlatmakta sonra da bu konudaki eksiklerini, edebsizliğini ve gururunu dile getirmektedir.
Bu gerçekten karşısında ezilinmesi gereken bir sitemdir. İnsan kendi
gerçeğini, gerçek bilgi kaynağını ve Rabbinin huzurundaki gerçek
konumunu düşündüğünde bu sitemin dehşetini kavrayacaktır. Rabbi ona bu
şekilde seslenmekte ardından ona bu şekilde serzenişte bulunmaktadır:
"Ey insan! Seni engin kerem sahibi Rabbine karşı aldatan nedir? O, seni
yaratan, belini doğrultan ve seni dengeli kılan, dilediği biçimde sana
şekil veren Rabbine: '
Ardından bu gururun ve kusurların sebebi ortaya konuyor. Bu ise hesap gününü yalanlamaktır. Yüce Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah
hesabın gerçek mahiyetini bildirmekte ve her işin karşılığının farklı
olacağını, pekiştirici ve kesin bir biçimde ortaya koymaktadır.

9- Hayır! Aksine siz dini yalanlıyorsunuz.
10-Şüphesiz başınızda bekçiler vardır.
11- Şerefli katipler.
12- Yaptıklarınızı bilirler.
13- Şüphesiz iyiler cennettedirler.
14- Kötüler de cehennemdedirler.
15- Din günü oraya sürülürler.
16- Oradan bir daha çıkamazlar.
Ayet-i kerimelerin başındaki "kella" (Hayır) kavramı, onların
içinde bulunduğu tutumu red ve çürütmektedir. Hatta o zamana kadar ki
konuşmayı kestirip atmaktadır. Yeni bir söz türüne giriş yapmaktadır.
Bu açıklama, bildirme ve pekiştirme üslubudur. Bu üslup; tasvir,
hatırlatma ve sitemde bulunmaktan farklıdır.
Hayır! Aksine siz dini yalanlıyorsunuz."
Hesaba çekilmeyi, sorgulanmayı ve cezalandırılmayı inkar ediyorsunuz.
İşte asıl gururunuzun ve görevlerinizdeki kusurunuzun temel nedeni
budur. Bir kalb hesaba çekilmeyi ve cezalandırılmayı inkar ettiği halde
hidayet, iyilik ve itaat yolunu dosdoğru takip edemez. Bazen kalbler
arınıp yücelir, berraklaşır. Sırf sevdikleri için Rabblerine itaat edip
ona kulluk ederler. Azabından korkarak değil, mükafatını umarak değil.
Buna rağmen bu kalbler kıyamet gününe inanır ve onun endişesini
gönüllerinde taşırlar. Onu görmek isterler. Sevdikleri ile
karşılaşmayı, arzu ettikleri ve görmek istedikleri Rabblerinin huzuruna
çıkmak arzusunda olurlar. İnsan bu günü bütünü ile yalanladığında ise
artık hiçbir ahlak kuralı tanımaz. Bağlılık kabul etmez. Aydınlığa
yanaşmaz. Artık onda kalb, canlılığını yitirmiştir. Vicdan
hassasiyetini ve duyarlılığını kaybetmiştir.
Din gününü yalanlıyorsunuz. Halbuki adım adım ona yaklaşıyorsunuz.
İşlediğiniz her şey orada aleyhinize kayda geçmektedir. Hiçbir şey zayi
olmamakta ve hiçbir şey unutulmamaktadır. "Şüphesiz başınızda bekçiler
vardır. Şerefli katipler. Yaptıklarınızı bilirler."
Bu kaydedenler insanın başına verilmiş olan ruhlardır. Meleklerden olan
bu ruhlar insana eşlik etmekte ve onu gözetlemektedir. "Şüphesiz
başınızda bekçiler vardır." Biz tüm bunların nasıl meydana geldiğini
bilemiyoruz. Bunların nasıl meydana geldiğini öğrenmekle yükümlü de
değiliz. Çünkü yüce Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah
bunları öğrenmek için gereken yeteneğimiz olmadığını ve bunları
öğrenmemizin bize bir yararı olmadığını bilmektedir. Çünkü bu konular
bizim görevimiz ve varlık amacımız kapsamına girmemektedir. Dolayısı
ile bizler bu gayb konusunda Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın
bize açıkladıklarının dışında öte bilgiler elde etmeye uğraşmak zorunlu
değiliz. İnsanın kalbini başı boş bırakılmadığını hissetmesi
yeterlidir. İnsanın kendi başına herşeyi kayda geçen, yaptığı herşeyi
bilen onurlu katiplerin başına dikildiğini hissetmesi, ürpermesi,
irkilmesi, uyanması ve edebini takınması için yeterlidir. Zaten asıl
verilmek istenen de budur.
Surenin havası onur ve ikram havası olduğundan başımıza dikilen
meleklerin "şerefli" melekler olduğu belirtilmektedir. Böylece
gönüllerde utanma ve bu onurlu melekler huzurunda kendisine çeki düzen
verme duygusu gönüllerde harekete geçirilmek istenmektedir. Çünkü
insan, değerli insanların huzurunda söz, hareket ve iş olarak açık
vermekten, yanlış yapmaktan haya eder ve çekinir. İnsan her an ve her
durumda "onurlu" meleklerden bir grubun huzurunda olduğunu düşünüp
hissettiğinde durumu nice olur. Dolayısıyla bu meleklerin, insanın
güzel özellik ve işleri dışında başka şeylere şahit olmamaları gerekir.

Kur'an bu gerçeği, canlı ve insanın kolayca anlayabileceği bu düşünce
ile insanın kalbinde duyguların en yücelerini harekete geçirmektedir.
Ardından hesaba çekildikten sonra iyilerin ve kötülerin varacakları son
durağı dile getirmektedir. Tabii ki bu son durak değerli kâtibelerin
kayıtları esas Alınarak belirlenecektir.
"Şüphesiz iyiler cennettedirler. Kötüler de cehennemdedirler. Din günü oraya sürülürler. Oradan bir daha çıkamazlar."
Bu kesin bir sondur. Belirlenmiş bir akıbettir. İyiler cennete
gideceklerdir, kötüler cehenneme. İyiler sürekli iyi iş yapan, bunu
Alışkanlık haline getiren ve vazgeçilmez sıfatı haline getiren
kişilerdir. İyi işler, bütün hayırlı işleri kapsamına alır. Bu sıfat
bütün çağrışımları ile kerem ve insanlıkta uyum sağlamaktadır.
Bunun karşısında olan "kötüler" sıfatı ile de uyum içine girmektedir.
Bu da edepsizlik, günah ve isyanın her çeşidini içine almaktadır.
Cehennem ise bu`kötülüklerin karşılığıdır. Sonra onların hallerini daha
da açığa çıkarmaktadır. Din günü oraya sürüleceklerdir." Bu da onu bir
daha pekiştirip sağlamlaştırmaktadır. "Oradan bir daha çıkamazlar."
Başta kaçıp kurtulamazlar! Belli bir süreye kadar dahi olsa oraya
girdikten sonra artık kurtulamazlar. Böylece iyiler ile kötüler cennet
ile cehennem arasındaki karşılaştırma açıklanmaktadır. Cehenneme
gireceklerin durumu daha açık ve daha kesin biçimde vurgulanmıştır!
Yalanlama konusu din günü olduğundan orada meydana gelecek olaylar
ifade edildikten sonra tekrar ona dönülüyor. Böylece bu günün gerçek
dehşetini ve büyüklüğünü ortaya koymak, onun gerçek mahiyetinin,
korkunçluğunu bilinmezlikle ön plana çıkarıyor, o gün insanları
kuşatacak olan sınırsız acizliğin yardım ve yardımlaşma konusundaki her
türlü umudun kırılması dile getiriliyor. Ayrıca bu zor günün tek yetki
mercinin Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah olduğunu vurgulanıyor.

17- Din gününün ne olduğunu bilir misin sen?
18- Hem din gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?
19- O gün kimsenin kimseye faydası olmaz. O gün yetki sadece Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ındır.

İnsanların bilgisizliğini ortaya koymak için soru sormak, Kur'an'ın
ifade üslubunda kullandığı bilinen bir yöntemdir. Bu soru ile insanın
gönlüne ve hissine, işin insanın anlama kapasitesinin ve sınırlarının
çok ötesinde bir büyüklüğe ve korkunçluğa sahip olduğu
yerleştirilmektedir. Yani o tüm düşüncelerin tüm beklentilerin ve
Alışılagelen herşeyin çok üstünde çok ötesindedir.
Sorunun tekrar edilmesi ise bu korkuyu daha da artırmaktadır.
Sonra bu tasvirle uyum sağlayan açıklama gelmektedir. "O gün kimsenin
kimseye faydası olmaz." Bu tam bir acizlik, tam bir yıkılmışlıktır. Bu
gerçekten kuşatma altına alınma ve ezilip büzülmedir. Kendi acısı ve
yükü ile uğraşan insanların tanıdıkları herkesten ayrılmalarıdır. El
etek çekmeleridir. "O gün yetki sadece Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ındır." Yalnız yüce Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'ın elinde. Aslında hem dünyada hem de ahirette hüküm ve yetki sahibi zaten Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri Allah'tır.
Fakat bu günde yani kıyamet gününde bu gerçek gafil ve gururlu
insanların bu dünyada kendisinden habersiz kalabildikleri bu gerçekle
kesinlikle yüzyüze gelecekler. Hiçbir gizli taraf kalmayacak,
aldatılmış ve saptırılmış hiç kimsenin gözünden kaçmayacaktır.
Surenin girişindeki dalgalı, coşkun, hareketli korku atmosferi ile
surenin sonundaki bu sessiz, durgun, heybetli korku birbirini
bütünlemektedir. His bu iki korku arasında sıkışıp kalmaktadır. Her
ikisi de korkutucu, titretici ve insanın aklını başından alacak
niteliktedir. Bu ikisinin arasında ise insanı mahcup düşüren, eriten
yüce sitem yer almaktadır!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Fizilalil Kuran Müddessir Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Müzzemmil Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Mülk Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Tahrim Suresi Tefsiri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: Rehberimiz Kur'ani Kerim :: Tefsir-
Buraya geçin: