Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Empty
MesajKonu: Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri   Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri I_icon_minitimePerş. Kas. 05, 2009 11:25 pm

1-
Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları iddetleri
içinde boşayın ve iddeti de sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. Apaçık
bir hayasızlık yapmaları bir yana, onları evlerinden çıkarmayın,
kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın
sınırını aşarsa, şüphesiz kendisine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur
ki, Allah bunun ardından (gönlünüzde sevgi gibi) bir hal meydana
getirir.


işte ilk aşama ve işte Peygamber Efendimize yönelik bir ifadeyle açıklanan ilk hükümFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta. "Ey peygamber!Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta"
Sonra bu hükmün Müslümanlara özgü olduğu ve Peygamber Efendimizin şahsı
ile ilgili olmadığı anlaşılıyor: "Kadınları boşamak istediğiniz zaman Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta."
Böyle bir ifadenin arka planında meseleye verilen önem ve konunun
ciddiyeti vurgulanıyor. Burada kullanılan ifade tarzı oldukça
ilginçtir. Çünkü yüce Allah bu mesele ile ilgili emrini vermek üzere
Peygamberinin şahsına seslenirken, buyruğunu diğer Müslümanlar da
duyurmuş oluyor. Hiç kuşkusuz bunlar konuya verilen önemi ortaya
koymaları bakımından açık psikolojik mesajlar içeren ifadelerdir.
"Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları iddetleri içinde boşayın."
Bu ayetin ifade ettiği anlamı açık biçimde ortaya koyan sahih bir hadis
mevcuttur. Buhari'de yer alan bu hadisin metni şöyledir: Bize Yahya B.
Bükeyr anlattı. Ona da Leys anlatmış, o da Ukeyl'den duymuş, ona da
ibni Şihab anlatmış, o da Salim'den Abdullah B. Ömer'in şöyle dediğini
haber vermiş: Abdullah B. Ömer, karısını hayızlıyken boşamış, Hz. Ömer
gidip bunu ResulFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Allah'a
haber vermiş, bunun üzerine Peygamberimiz öfkelenmiş ve şöyle demiş:
"Gidip karısını geri getirsin, hayızdan temizlenene kadar yanında
tutsun. Sonra kadın tekrar hayız görüp temizlenince, şayet halâ boşamak
istiyorsa o zaman temizlenmiş halde ve kendisiyle ilişkiye girmeden
boşasın. işte yüce Allah'ın uyulmasını istediği iddet dönemi budur:'
Hadisin Müslim'deki metninde ise şu ifade geçer: "işte yüce Allah'ın
kadınların içinde boşanmasını emrettiği iddet dönemi budur."
Buradan anlaşılıyor ki, boşanmanın geçerli olabilmesi için belirli bir
zaman gereklidir. Dolayı siyle erkek karısını hayızdan temizlendiği ve
bundan sonra da aralarında cinsel ilişki olmadığı zaman ancak
boşayabilir. Bunun dışında dilediği zaman karısını boşayamaz. Başka
hadisler boşanmanın geçerli olduğu ikinci bir durumun da olduğunu ifade
etmektedirler. Bu da kadının açıkça hamile olduğunun belli olduğu
dönemdir. Boşanma için bu şekilde bir zaman belirlenmiş olması, boşama
eylemini kişide boşama isteğinin belirdiği anın bir süre sonrasına
erteleme amacına yöneliktir. Bu süre içinde şayet geçici nedenlere
bağlı ise kızgınlık dinebilir, karı koca arasında uzlaşma sağlanabilir.
Yine bu zaman ayarlamasında gebelik durumunun olup olmadığının
anlaşılması da amaçlanmıştır. Koca karısının hamile olduğunu öğrenirse
onu boşamaktan vazgeçebilir. Kadının hamile olduğu anlaşılır buna
rağmen adamın bu düşüncesi sürerse bu onun kararlı olduğunu gösterir.
Hayızdan temizlendikten sonra cinsel ilişkinin olmamasının şart
koşulması kadının hamile kalmaması içindir. Hamileliğin belli olmasının
şart koşulması ise bilerek hareket etmek içindir.
Bunlar aile binasında beliren çatlakları onarma amacı ile başlatılan
ilk girişimlerdir. Bu binaya yönelmiş yıkıcı balyozları önleme
çabalarıdır.
Bu, boşanmanın ancak söz konusu dönemde geçerli olacağı anlamına
gelmez. Boşanma her zaman için geçerlidir. Ancak Allah katında hoş
karşılanmaz, peygamberin öfkelenmesine neden oluşturur. Bu hüküm, bir
müminin zamanı gelene kadar kendini tutması ve yüce Allah'ın bu
meselede dilediği gibi karar vermesini beklemesi için yeterli bir
ağırlığa sahiptir.
"Ve iddeti de sayın."
Amaç, bekleme günlerinin sayılmaması sonucu boşanan kadının gereksiz
yere bekletilmesini önlemek, bu dönemden sonra evlenmesine engel
olmakla zarara uğramasına imkan vermemektir. Veya bu sürenin eksik
sayılmasını önlemektir. Ki bu durumda birinci amaç gerçekleşmemiş olur.
Söz konusu amaç, soyun karışmasını önlemek için boşanan kadının
rahminde ceninin olmadığının iyice anlaşılmasıdır. Ayrıca bu, meselenin
önemini, gökyüzünün konuyu gözettiğini, ilgili tarafların dikkatli
olmasını istediğini anlatan oldukça etkili bir kontrol mekanizmasıdır.
"Rabbiniz Allah'tan korkun. Apaçık bir hayasızlık yapmaları bir yana, onları evlerinden çıkarmayın. Kendileri de çıkmasınlar."
İlk seslenişin oluşturduğu şaşkınlığın ardından gelen ilk uyarıdır.
Kadınların evlerinden çıkmamalarını öngören emirden önce Allah'tan
korkmaları hatırlatılarak ilk kez konuya dikkatleri çekiliyor. Ayette
kadınların evlerinden söz edilirken kastedilen kocalarının evleridir.
Fakat boşanma sonrası bekleme dönemi içinde kadınların bu evlerde
oturma hakkına sahip olduklarını vurgulamak amacı ile böyle bir ifade
kullanılıyor.
Kadınlar bu evlerden kendi istekleri ile çıkmayacakları gibi
çıkarılmayacaklar da. Ancak açık-seçik bir edepsizlik yapmaları durumu
bu hükmün dışında tutuluyor. Burada söz konusu edilen edepsizliğin zina
sonucu olduğu söylenmiştir. Dolayı siyle böyle bir suç işlemeleri
durumunda taşlanarak öldürülmek üzere bu evlerden çıkarılacaklardır.
Burada kastedilen edepsizlik kocanın ailesini rahatsız etmesi veya
kocasına hakaret etmesi, boşanmış olsa bile kocasını incitecek
davranışlarda bulunması da olabilir. Çünkü kadının boşanma sonrası
bekleme döneminde kocasının evinde tutulmasının hikmeti tekrar
birbirlerine dönmelerine bir fırsat oluşturmaktır. Sevgi ve şefkat
duygularını yeniden harekete geçirmektir. Birlikte geçirdikleri
günlerin anılarını tazelemektir. Şöyle ki bu dönemde koca boşanma
gereği kadından uzak durur ama gözlerinin önünde dolaşır. Bu durum her
ikisinin de duyguları üzerinde derin etki bırakır. Ama kadın kocasının
evinde zina gibi iğrenç bir suç işlerse, veya kocasının ailesini
rahatsız ederse, ya da kocasına hakaret ederse, bu durumda temiz
duyguların canlanması, köşede kıyıda kalmış sevgi kırıntılarının
harekete geçmesi mümkün ol naz. Bu yüzden boşanma sonrası bekleme
döneminde kadını kocasının evinde tutmaya gerek yoktur. Çünkü böyle bir
durumda kadının kocasına yakın durması bağları güçlendirmez, aksine
kopartır:
"Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur."
Bu da konuyla ilgili ikinci uyarıdır. Buna göre yüce Allah koyduğu bu
hükmün gözetleyicisi, bekçisidir. Hangi mümin Allah'ın gözetlediği bir
sınırı aşmaya kalkışabilir? Buna kalkışanın sonu felakettir, yok
olmadır. "Kim Allah'ın sınırını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş
olur." Allah'ın koruyup gözettiği bir sınırı aşmaya kalkışmak suretiyle
kendini Allah'ın azabına atmakla kendine zulmetmiş olur. Aynı şekilde
boşadığı karısına haksızlık etmekle de kendine zulmetmiş olur. Çünkü
kadın ve erkek tek bir kişiden türemişler. Bu açıdan kadına haksızlık
eden kendine haksızlık etmiş olurFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta. Ve sonraFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta.
"Bilemezsin, olur ki Allah bunun ardından (gönlünüzde sevgi gibi) bir hal meydana getirir."
Son derece etkileyici ve derin anlamlar içeren bir mesajdır bu.
Boşandıktan sonra kadınların belli bir süre bekletilmesine ve boşanmış
kadınların bu süre içinde kocalarının evlerinde kalmalarına ilişkin
olarak yüce Allah'ın verdiği emrin arka planında gizli bulunan gaybı ve
takdiri kim bilebilir ki? Ayet-i kerime burada bir umut parıltısı
gönderiyor. Bir ışık yakıyor. Evet bu dönem baştan sona herkes için
hayırlı olabilir. Bütün durumlar değişebilir, karşılıklı uzlaşmaya,
hoşnutluğa dönüşebilir. Çünkü Allah'ın kaderi sürekli hareket
halindedir. Sürekli değişir ve sürekli olaylarla iç içedir. Şu halde
Allah'ın buyruğuna teslim olmak en iyisidir. Onun emrini korumak daha
uygun bir davranıştır. Ondan korkmak, onun gözetimini düşünmek burada
bir parça işaret edildiği gibi herkes için hayır kaynağıdır.
İnsan ruhu kimi zaman içinde bulunduğu anda kaybolur; bu anın ortaya
çıkardığı durumların, şartların arasında boğulur. Geleceğe açılan tüm
kapılar üzerine kapanır, içinde bulunduğu anın zindanına hap solur
kalır. Bu anın sonsuz olduğunu, kalıcı olduğunu düşünür. içinde
bulunduğu anda baş gösteren durumların, şartların peşini
bırakmayacağını, kendisini hep kovalayacağını sanır. Bu psikolojik
zindan sinirleri kilitler ve çoğu zaman bozulmalarına sebep olur.
Fakat aslında bu durum gerçek değildir. Çünkü Allah'ın kaderi sürekli
işliyor, sürekli değişiyor, başkalaşıyor. Daima insanın aklının ucuna
getiremediği durumları, şartları ortaya çıkarıyor. Sıkıntının ardından
rahatlık, zorluğun ardından kolaylık, darlığın ardından bolluk meydana
getirir. Çünkü Allah her gün kulları için değişik durumlar yaratır.
insanlar için perde gerisinde olan yeni durumlar ortaya çıkarır.
Yüce Allah bu gerçeğin bu şekilde insanların kafalarında yer etmesini
diliyor. Böylece yüce Allah'ın meydana getirdiği olaylara bakış açıları
sürekli ve taze olsun diye. Durumların değişmesine yönelik arzu
kapıları sürekli açık bulunsun diye. Ruhları arzuyla harekete geçsin,
umutla neşelensin, coşsun, giriş kapılarını kilitlemesin, şimdiki zaman
zindanında yaşamasın diye. Çünkü bir sonraki zaman diliminde insan
aklının ucundan geçmeyen şeyler meydana gelebilir: "Bilemezsin, belki
Allah bunun ardından bir hal meydana getirir."



2-
İddet müddetlerini doldurduklarında onları ya güzelce tutun, veya
onlardan uygun bir şekilde ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi
şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte bu Allah â ve ahiret
gününe inananlara verilen öğüttür. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona
bir çıkış yolu ihsan eder.


3- Ve ona beklemediği yerden rızk verir. Kim Allah'a güvenirse
kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her
şey için bir ölçü koymuştur
.

İşte boşanmanın ikinci aşaması ve işte bu aşama ile ilgili hüküm.
Boşanma sonrası bekleme süresinin sonuna doğru koca, boşadığı karısı bu
süreyi henüz tamamlamamışken -daha önce açıklandığı gibi bu sürenin
miktarı da tartışma konusudur- geri almalıdır. Sadece geri dönmesi
boşanmanın geçersizliği için yeterlidir ve bu davranış kocanın karısını
yanında alıkoyduğu yani ona tekrar eş olarak kabul ettiği anlamına
gelir. Ya da kocası bekleme süresinin bitmesini bekler. Bu ise kadının
kesinlikle, bir daha yeni bir evlilik sözleşmesi olmaksızın geri
dönmemek üzere boşanması demektir Koca ister karısını geri alsın, ister
ondan ayrılsın, her iki durumda da iyi davranmakla yükümlüdür. Geri
almak suretiyle karısına zarar vermeye kalkışması yasaktır. Yani
bekleme süresinin sonuna doğru karısını geri alması, sonra tekrar
boşaması, böylece evlenmeksizin ortada kalma süresini uzatmaya
çalışması, veya ortada bırakmak üzere geri alması, intikam almak üzere
kadını tuzağa düşürmesi yasaktır. Her iki durum da surenin indiği
dönemde fiilen yaşanmaktaydı. Ruhların Allah korkusundan uzaklaştığı
her zaman benzeri durumlara rastlamak mümkündür. Hiç kuşkusuz Allah
korkusu gerek ayrılık, gerekse birleşmekle ilgili hükümlerin
uygulanışının başta gelen garantisidir. Aynı şekilde ayrılma durumunda
da kocanın karısına sövmesi, hakaret etmesi, söz ve davranışla
incitmesi, kızması yasaktır. Çünkü evlilik bağı iyilikle kurulmuş
iyilikle son bulmalıdır. Kalpler de sevgiye yer kalmalıdır. Çünkü
yeniden birleşmek söz konusu olabilir. Bir kötülük, yersiz bir söz,
kırıcı bir işaret, incitici bir davranış, tekrar birleşme durumunda
tertemiz olması gereken hatıralarda kötü bir yer edebilir. Sonra bu,
İslam'ın diller ve kalpler için öngördüğü edep tavrının da bir
gereğidir.
Gerek ayrılık, gerek yeniden birleşmek için iki adil şahidin tanıklığı
gereklidir. Bununla güdülen amaç zihinlerde yer edebilecek kuşkuları
gidermektir. İnsanlar boşanmayı duymuş ama yeniden uzlaşma sağlandığını
duymamış olabilirler. Dolayı siyle çeşitli dedikodular, kuşkular etrafa
yayılabilir. İslam bu tür ilişkilerde, insanların dillerinde ve
vicdanlarında temizliğe ve netliğe önem verir. Bazı fıkıhçılar
ayrılığın da, birleşmenin de şahit olmadan da olabileceği
görüşündedirler. Bazıları da gerek ayrılığın gerekse birleşmenin ancak
şahitlerin huzurunda olabileceği düşüncesindedirler. Fakat üzerinde
birleşilen görüş, ayrılıktan sonra veya ayrılık esnasında yahut yeniden
birleşme anında iki şahidin kesinlikle bulunmasını öngörmektedir.
Bu aşamayla ilgili hüküm açıklandıktan sonra peş peşe gelen mesajlar ve direktifler yer alıyor:
"Şahitliği Allah için yapsın."
Çünkü mesele Allah'ı ilgilendiriyor, bu mesele ile ilgili olarak
yapılacak şahitlik te Allah içindir. Bu şahitliği emreden O'dur. Doğru
olup olmadığını o gözetliyor ve O bu şahitliğin karşılığını verecektir.
Bu konuya el atılırken, karı-koca veya insanlarla değil Allah ile
ilişki halindedir insan.
"İşte bu Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür."
Bu hükümlerle muhatap olanlar ahiret gününe inanan müminlerdir. Burada
yüce Allah onlara özellikleri gereği kendilerine öğüt verdiğini
söylüyor. Eğer gerçekten Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa şu
halde öğüt alacak, Allah'ın sözlerinden ders alacaklardır. Bu onların
imanlarının mihengidir, mümin olduklarına ilişkin iddianın ölçüsüdür.
"Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızk verir."
Dünyada ve ahirette uğrayacağı sıkıntılardan kurtulmasını sağlayacak
bir çıkış yolu gösterir. Beklemediği yerden, değerlendiremediği kadar
rızk verir. Hiç kuşkusuz bu, genel bir kuraldır, kalıcı bir gerçektir.
Fakat bu kuralın burada boşanmanın hükümleriyle bağlantılı olarak
hatırlatılması, özellikle bu meselede muttakiler Allah'tan korktukları
zaman bu hükümleri özenle gerçekleştireceklerini, uygulayacaklarını ima
etme amacına yöneliktir. Bu durumla ilgili olarak bilinç ve vicdan
mekanizmasından daha duyarlı, daha dikkatli bir kontrol olamaz. Çünkü
bu konuda karşı tarafa oyun oynamak için geniş bir imkan vardır. Allah
korkusundan ve vicdan duyarlılığından başka bir şey de bunun önüne
geçemez.
"Kim Allah'a güvenirse O, kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir."
Bu tür ilişkilerde karşı tarafa tuzak kurmak için geniş imkanlar ve
sayısız yollar vardır. Bazen tuzaktan korunma girişimleri bir başka
tuzakla sonuçlanabilir. işte burada bu tür girişimlerin terk edilmesi,
sadece Allah'a dayanılıp güvenilmesi mesajı veriliyor. Hiç kuşkusuz
Allah kendisine güvenip dayanana yeterlidir. Allah işini kesinlikle
sonuçlandırır. Neyi planlarsa o, kesinlikle meydana gelir. Neyi dilerse
o da olur. Şu halde O'na dayanıp güvenmek her şeye güç yetiren, ezici
güce sahip dilediğini yapan, istediği işi sonuçlandıran bir kudrete
dayanıp güvenmektir.
Aslında bu ilke geneldir. Ama burada güdülen amaç, kalpte Allah'ın
iradesine ve takdirine ilişkin iman esasına dayalı doğru bir düşünce
oluşturmaktır. Şu da var ki bu ilkenin boşanma hükümleri Dolayı siyle
hatırlatılması özel bir anlam ve derin etkili bir mesaj taşıyor.
"Allah her şey için bir ölçü koymuştur."
Şu halde her şey miktarı, zamanı, yeri, şartları, sebep ve sonuçları
ile, bir ölçüye göre belirlenmiştir. Tesadüfle meydana gelen hiçbir şey
yoktur. Gerek bütün evren içinde, gerekse insanın iç aleminde ve
hayatında olup biten hiçbir şey gereksiz ve boşuna değildir. Hiç
kuşkusuz bu, iman esasına dayalı İslam düşüncesinin önemli bir yönünü
oluşturan büyük bir gerçektir. (Furkan suresinin "O her şeyi yaratmış
ve bir ön tasarıya göre düzenlemiştir" ayeti ile Kamer suresinin "Biz
her şeyi bir ön tasarıya göre yaratmışız" ayetini sunarken bu gerçeği
ayrıntılı olarak açıkladık.) Fakat bu genel gerçeğin burada
hatırlatılması yüce Allah'ın boşanma ve boşanma devresi, boşanma
sonrası bekleme ve süresi, şahitlik ve şahitliğin yerine getirilmesi
ile ilgili koyduğu ölçüleri, bu gerçeğe bağlama amacına yöneliktir.
Böylece boşanma hükümleri her zaman yürürlükte olan ilahi yasa, genel
evrensel kanun niteliğini kazanıyorlar. Bu sayede insanın kafasında
meselenin yüce Allah'ın yarattığı tüm varlıkların varlığına esas
oluşturan bir ölçüye göre belirlenmiş evrensel düzen kadar ciddi olduğu
düşüncesi uyanıyor. , .



4-
Kadınlarınızın içinden adetten kesilmiş olanlarla, henüz adetini
görmemiş bulunanlardan eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç
aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları, doğum
yapmalarıdır. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık
verir.


5- Bu Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah'tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükafatını büyütür.


Boşanma sonrası bekleme döneminin süresine ilişkin bu sınırlandırma
hayız görmeyen, bir de hamile olmayan kadınlar içindir. Hayız görmeme
durumu hem hayızdan kesilmiş kocamış kadınlar hem de yaşının
küçüklüğünden veya bir hastalıktan dolayı henüz hayız görmeyen
kadınları kapsıyor. Buna göre daha önce Bakara suresinde açıklanan süre
hayız gören kadınlar içindir (Bu da üç hayız görme dönemidir veya üç
defa hayızdan temizlenmedir. Bu farklılık fıkhi görüş ayrılıklarından
kaynaklanır.) Fakat adetten kesilmiş olanlar ve hiç adet görmeyenlerle
ilgili hüküm biraz karışıktı. Bu süre neye göre ve nasıl
hesaplanacaktı? işte bu ayet indi ve meselenin üzerindeki kuşku
havasını ve karışıklığı giderdi. Ve her ikisinin de bekleme süresini üç
ay olarak belirledi. Çünkü her ikisi de ötekilerin bekleme sürelerinde
esas alınan hayızı görmüyorlardı. Fakat hamile kadınların bekleme
süreleri doğumla sınırlandırıldı. Boşanmadan sonra bu surenin uzun veya
kısa olması fark etmez. Doğumdan sonra kırk gün loğusalıktan temizlenme
dönemi olsa da doğum boşanmış kadının bekleme süresinin sonu olarak
kabul edilir. Çünkü doğumla birlikte ana rahminin boş olduğu kesinlik
kazanmıştır, Dolayısıyla beklemeye gerek yoktur. Doğumla birlikte
boşanan kadın boşayan kocasından kesin olarak ayrılır. Bundan sonra
beklemenin bir gerekçesi yoktur. Çünkü kadın yeni bir evlilik
sözleşmesi (nikah) olmaksızın artık kesinlikle kocasına dönemez.
Kuşkusuz yüce Allah her şey için bir ölçü belirlemiştir. Şu halde onun
koyduğu her hükmün bir gerekçesi, bir hikmeti vardır.
İşte mesele ile ilgili hüküm budur. Şimdi de uyarı amaçlı mesajlar ve değerlendirmeler yer alıyor:
"Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir."
İşlerinin kolayca çözümlenmesi her insanın beklentisidir, içinde
taşıdığı umududur. Hiç kuşkusuz yüce Allah'ın herhangi bir kulunun
bütün işlerini kolaylaştırması; zorlanmadan, sıkılmadan, meşakkat
çekmeden, daralmadan işlerinin kolayca hallolması, bilinç ve doğa
tasarımda işleri kolayca ele alması, hareket ve davranışta kolayca
üstesinden gelmesi, sonuçlarını, akıbetlerini kolayca ve hoşnutlukla
elde etmesi ve Allah'a kavuşana kadar kolay, rahat, esenlik dolu bir
hayat yaşaması büyük bir nimettir. Dikkat edin! Bu ifade, hayatın diğer
alanlarında her işin kolayca çözümlenmesi için kişiyi boşanma işinde
kolaylaştırıcı bir rol üstlenmeye teşvik ediyor.
"Bu Allah'ın size indirdiği buyruğudur."
Biraz önceki ile birlikte yer alan ve aynı amaca yönelik bir diğer
mesaj. Bu mesaj insanın dikkatini emrin kaynağına çekiyor ve emrin
ciddiyetle ele alınmasını ima ediyor. Kuşkusuz bu emri Allah
indirmiştir. Ve müminlerin uyması için indirmiştir. Şu halde bu emre
uymak imanın anlamının gerçekleşmesidir, onlarla Allah arasındaki
iletişimin gerçek mahiyetiyle ortaya çıkmasıdır.
Ve tekrar takvaya, bu meselede sürekli gündeme getirilen Allah korkusuna dönülüyor:
"Kim Allah'tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükafatını büyütür."
Birinci de işlerin kolaylaştırılmasıFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta. İkincide kötülüklerin silinmesi, ardından verilecek ödülün daha da büyütülmesiFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta. Hiç kuşkusuz bu insanı teşvik eden bir lütuf, coşturan bir öneridirFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta.
Ve bu genel bir hüküm, tüm durumları kapsayan bir vaaddir. Fakat bu
vaadin gölgesi boşanma konusuna yansıtılıyor, bu sayede insan kalbi
Allah bilinci ile, onun engin lütfu ile dolup taşıyor. Öyleyse Allah
kendisini kolaylıkla, bağışlanma ve büyük ödüllerle bürüdüğü halde
neden kendisi işi zorlaştırsın, içinden çıkılmaz hale getirsin?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Empty
MesajKonu: Geri: Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri   Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri I_icon_minitimePerş. Kas. 05, 2009 11:25 pm

6-
Boşadığınız kadınları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde
oturtun, onları sıkıştırıp, gitmelerini sağlamak için zarar vermeye
kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını
verin. Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretini verin, aranızda
uygun bir şekilde anlaşın. Eğer güçlüğe uğrarsanız çocuğu, başka bir
kadın emzirecektir.


7- İmkanı geniş olan, nafakayı imkanlarına göre versin. Rızkı daralmış
bulunan da nafakayı, Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah hiç
kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez. Allah daima bir
güçlükten sonra bir kolaylık yaratır.


Boşanan kadınların boşanma sonrası bekleme dönemi içinde kocalarının
evlerinde kalmaları, ayrıca müddeti tartışma konusu olan bu süre içinde
kendilerine ödenecek nafaka meselesini çözüme bağlayan son açıklama
budur. Emredilen, kocalarının boşadıkları karılarını boşanma sonrası
bekleme süresi içinde kendi evlerinde tutmalarıdır. Kendilerinin
bulunduğu yerden aşağı veya güçlerinin ve maddi durumlarının
elverdiğinden daha düşük bir yerde oturtmamalıdırlar. Gerek yerlerini
daraltmak, gerek kalacakları yerin iç düzenini bozmak, gerekse ev
içinde kötü muamelede bulunmak suretiyle onlara zarar vermemelidirler.
Nafaka konusu da özellikle hamile kadınlarla ilgili bir meseleymiş gibi
sunuluyor. -Oysa bütün kadınlara boşanma sonrası döneminde nafaka
ödemek zorunludur-. Ama bunun özellikle hamilelerle birlikte gündeme
getirilmesi, hamilelik durumunun normal bekleme süresini aşınca bu
dönemde nafaka verilmeyeceğini veya bir süreden az olması durumunda
kadına ek ödemede bulunulması gerekeceğini öngören yanlış bir düşünceye
meydan vermeme amacına yöneliktir. Buna göre hamile kadına verilecek
zorunlu nafakanın süresi doğumla sınırlıdır. Hamile kadın için doğum,
yasal uygulama için yeterli açıklık bulunması açısından boşanma sonrası
bekleme döneminin sonudur.
Ardından doğan çocuğun emzirilmesi meselesinin çözümüne sıra geliyor.
Ve bu iş karşılıksız bir görev olarak anneye yüklenmiyor. Mademki
ikisinin ortak çocuğunun emzirilmesi söz konusudur. Şu halde hayatını
sürdürmesi ve küçük yavrunun besleneceği sütü sağlaması için annenin
belli bir ücret alması yasal hakkıdır. Bu da İslam şeriatında annenin
en son noktaya kadar özenle korunduğunun belgesidir. Aynı zamanda anne
ve babaya küçük yavrunun durumu ile ilgili olarak işbirliği yapmaları,
çocuğun yararı için birbirlerine danışmaları emrediliyor. Çünkü çocuk
ikisine birden verilmiş bir emanettir. Şu halde ikisinin hayatlarını
birbirinden ayırmalarının kötü sonuçları ikisinin yaptıklarından
sorumlu olmayan çocukcağızın omuzlarına yıkılmamalıdır.
İşte bu yüce Allah'ın anne-babayı uymaya çağırdığı kolaylaştırmadır.
Fakat anne-baba zorluk çıkarır, çocuğun emzirilmesi ve verilecek ücret
konusunda aralarında uzlaşma sağlanamazsa bile çocuğun hakları
garantiye alınmıştır. Bu durumda "Çocuğu, başka bir kadın
emzirecektir." Anne çocuğun bir başkası tarafından emzirilmesine itiraz
edemez ve anne-baba ayrılmalarından sonra birbirlerine çıkardıkları
zorluklardan dolayı çocuğun haklarını göz ardı edemezler.
Sonra boşanma sonrası bekleme döneminde kadına verilecek nafakanın
miktarı konusu çeşitli yönlerden ayrıntılı olarak ele alınıyor. Bu da
kolaylık, yardımlaşma ve adalet olarak nitelendiriliyor. Bu konuda
erkek zorbalık yapmamalı kadın da zorluk çıkarmamalıdır. Yüce Allah'ın
bol rızk verdiği kimse bu zenginliği oranında nafaka vermelidir. Gerek
kalacak yer, gerek geçim nafakası gerekse emzirme ücreti konusunda
cömert davranmalıdır. Ama eli dar olan da zorlanmamalıdır. Çünkü yüce
Allah kişiye ancak gücünün kaldırabileceği bir nafaka yüklemiştir.
Çünkü rızk veren Allah'tır. Hiç kimse Allah'ın vermediği bir şeyi elde
etme gücüne sahip değildir. Allah'ın dışında rızk verecek bir kaynak,
onun hazinelerinden başka bir hazine yoktur:
"Allah hiç kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez."
Bunun ardından, karı-kocaya karşılıklı hoşnut bırakmayı, ücret ve süre
bakımından birbirlerine toleranslı davranmalarını tavsiye eden ve her
ikisinin duyarlı tellerine dokunan bir mesaj yer alıyor:
"Allah, daima bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratır."
Şu halde, darlıktan sonra genişlik, zorluktan sonra kolaylık meselesi
yüce Allah'ı ilgilendirmektedir. Dolayı siyle karı-kocanın bütün
meseleyi Allah'ın öngördüğü şekilde çözüme bağlamaları, bu meseleyi ele
alırken hep ona yönelmeleri, onun gözetimini hissetmeleri, ondan
korkmaları ve tüm meseleyi ona bağlamaları gerekir. Çünkü veren de alan
da O'dur. O'dur rızkı daraltıp genişleten. Darlık-genişlik,
zorluk-kolaylık, sıkıntı ve bolluk O'nun elindedir.
Buraya kadar boşanma ve boşanma sonrası meydana gelen sorunlara ilişkin
hükümler ele alınmış oluyor; boşanmanın ortaya çıkardığı tüm meseleler
kesin bir çözüme bağlanıyor; yıkılan evden geriye bir enkaz, ruhları
dolduran, kalpleri bürüyen bir toz-duman bırakılıyor. Bu yıkımdan sonra
merhem sürülmemiş bir yara, dindirilmemiş bir ağrı, ızdırap veren dert
bırakılmıyor.
Aynı şekilde buraya kadar kalplerde geçebilecek olumsuz düşünceler,
vesveseler giderilmiş; karşılıklı hoşgörü, kolaylaştırma ve meseleyi
iyilikle ele alma sayesinde bunların önüne geçilmiş oluyor. Böylece
boşadığı karısını evinde barındırdığı, bol nafaka ödediği ya da
çocuğunu emziren kadına fazla bir ücret verdiği zaman kocanın kalbinden
fakirlik korkusunu, malın azalıp yok olması düşüncesini gideriyor. Yine
kısıtlı bir nafakadan dolayı kadının içinde baş gösteren sıkıntıyı veya
daha fazla nafaka koparmakla eski kocasının malına zarar verme arzusu
atılıyor. Ayrıca Allah'tan korkanlar için zorluktan sonra kolaylık,
sıkıntıdan sonra genişlik ve beklenmedik yerden rızk geleceği
vurgulanıyor. Bunun yanı sıra dünyada verilecek rızkın ötesinden
ahirette de bol rızk verileceği, işlenen hatalar silindikten sonra
büyük ücretler bahşedileceği pekiştirilerek ifade ediliyor.
Yine buraya kadar ki açıklamalarda, boşanma ile sonuçlanan çekişme ve
geçimsizliğin geride bıraktığı kin, öfke, duygu ve vicdanı bürüyen
toz-duman gibi kalıntılar gideriliyor, kalpler huzura kavuşturuluyor.
Şefkat ve güzellikle bütün bunlar bir kenara atılıyor ve bu kalplere
ilahi rahmet meltemleri estiriliyor Allah'a yönelik umutla
dolduruluyor. Allah korkusu, ona yönelik umut ve ,onun hoşnutluğunu
beklemeye ilişkin mesajlarla kalplere sevgi ve iyilik pınarlarından
duygular akıtılıyor.
İşte bu kapsamlı ve çok yönlü tedavi bu derin etkili psikolojik uyarılar, sık sık vurgulanan bu pekiştirilmiş ifadelerFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta.
Evet bu meselede belirlenen kuralların uygulanışının tek güvencesi
budur. Çünkü vicdanların duyarlılığından ve kalplerin takvasından başka
bir kontrol mekanizması söz konusu değildir. Çünkü ortada tek engel
kanun olursa karı ve kocanın her biri duygularını bastırmak için
ötekine çeşitli zararlar verme imkanına sahip olur. Bu yüzden bazı
emirler bütün bunları kapsayacak şekilde erdemliliğe yöneliktir. Çünkü
karı-kocanın karşılıklı olarak birbirlerine zarar vermemeleri
emrediliyor: "Onlara zarar vermeyin." Bu emir karı-kocanın birbirlerine
vereceği her türlü zararı kapsıyor. Bir kanun maddesi ne kadar geniş
kapsamlı olursa da bu etkinliği sağlayamaz. Bu mesele vicdani
duyarlılığı uyandıran etkenlerle, takva duygusunu coşturmakla, bütün
sırlardan haberdar olan, her şeyi ilmiyle kuşatan Allah korkusu ile ele
alınıyor. Buna karşılık yüce Allah'ın dünya ve ahirette muttakiler için
vaad ettiği nimetler özellikle de değişik açılardan gündeme getirilen
rızk bağışı hatırlatılıyor. Çünkü meseleyi kolaylaştırmak ve boşanma
durumunun neden olduğu sert havayı yumuşatmak için gerekli olan en
önemli etken budur.
Bu hükümler ve direktiflerin ışığında eşler birbirlerinden
ayrılabilirler. Ama içlerinde ölmemiş sevgi tohumları kalır. Bu
tohumlar yerde bir yağmur çisin tisi ile canlanır yeniden
yeşerebilirler. Bu, aynı zamanda İslam'ın Müslüman toplumun yaşam
biçimine egemen kılmak ve toplumun her tarafında yaygınlaştırmak
istediği güzel ve üstün bir edep tavrıdır.

İNANMIŞ AKIL SAHİPLERİ

Surenin akışı bütün bunları sunduktan sonra, ders alınacak son ibret
tablosunu, Rablerinin ve onun gönderdiği elçilerin emirlerini çiğneyen,
kendilerine okunan ayetleri dinlemeyen, olumlu karşılık vermeyen
toplumların bu suçlarından dolayı başlarına gelen acıklı akıbetten
örnekler sunarak çiziyor. Bu ibret tablosunu, Allah'tan korkmayan, ona
itaat etmeyen kimseyi bekleyen acı akıbeti, aynı şekilde bu sureye ve
surenin içerdiği hükümlere muhatap olan müminlere yönelik Allah'ın
nimetlerini hatırlatacak şekilde başlarının üzerine asıyor:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Empty
MesajKonu: Geri: Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri   Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri I_icon_minitimePerş. Kas. 05, 2009 11:26 pm

8-
Nice şehirler var ki Rabbinin ve elçilerinin emirlerine baş kaldırdı,
biz de onu çetin bir hesaba çektik ve ona görülmemiş şekilde azab ettik.


9- Onlar yaptıklarının karşılığını tatmışlardır. işlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur.


10- Allah onlara şiddetli bir azab hazırlamıştır. Ey inanan akıl
sahipleri. Allah'tan korkun. Allah size gerçekten bir uyarıcı kitab
indirmiştir.


11- İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak
için size Allah'ın apaçık ayetlerini okuyan bir peygamber göndermiştir.
Kim Allah â inanır ve faydalı iş yaparsa Allah onu, altlarından
ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allah
böylesine gerçekten güzel bir rızk vermiştir.


Burada uzun bir uyarı, sahneleri ayrıntılı biçimde gözler önüne serilen
bir sakındırma yer alıyor. Bunun yanı sıra yüce Allah'ın iman ve nur
şeklinde beliren nimetine ve rızkın en güzeli ve onur vericisi olan
ahiret ödülüne ilişkin vaadini hatırlatan derin etkili bir mesaj
sunuluyor.
Şu halde yüce Allah'ın, kendi emrine karşı çıkan ve peygamberlerine
teslim olmayan toplumları cezalandırması her zaman yürürlükte olan bir
yasadır: "Nice şehirler var ki Rabbinin ve elçilerinin emirlerine baş
kaldırdı, biz de onu çetin bir hesaba çektik ve ona görülmemiş şekilde
azab ettik." Yüce Allah'ın bu toplumları cezalandırması ayrıntılı
olarak anlatılıyor. Sonra çetin hesaplaşma ve görülmemiş azap sahnesi
detaylı olarak sunuluyor. Ardından akıbet ve başa gelen kaçınılmaz
musibet tasvir ediliyor: "Onlar yaptıklarının karşılığını tatmışlardır.
İşlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur." Hüsranla noktalanan acı
akıbeti yansıtan tablonun sunuluşu ise bir sonraki ayete erteleniyor:
"Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır." Bütün bunlara sahneyi
biraz daha uzatmak, adımları ve aşamaları daha çok açmak amacıyla
başvuruluyor. Hiç kuşkusuz bu, duyguda derin etki bırakmak, sinirler
üzerindeki etkiyi uzun süreli kılmak için Kur'an-ı Kerim'in başvurduğu
ifade yöntemlerinden biridir.
Bu uyarı karşısında bir süre duruyoruz ve yüce Allah'ın, emirlerine
karşı çıkan gönderdiği peygamberlere başkaldıran şehirleri birer birer
cezalandırdığını görüyoruz. Ayrıca bu uyarının burada boşanma ve
boşanma hükümleri Dolayısıyla yer aldığını da görüyoruz. Böylece
boşanma ve boşanma hükümleri bu genel yasaya bağlanıyor. Boşanma ile bu
evrensel yasa arasında kurulan bu bağlantı boşanma sorununun aile veya
eşlerin dar sınırları içinde bir olay olarak algılanmadığını, aksine
bütün Müslüman ümmeti ilgilendiren bir bir sorun olarak ele alındığını
gösteriyor. Şu halde bu konuda Müslüman ümmet sorumludur. Bu konuda
Allah'ın şeriatına uymakla yükümlüdür. Müslüman ümmetin bu konuda
Allah'ın şeriatına ters düşmesi -tıpkı bu düzenin hükümlerinden
herhangi birine yahut insan hayatına egemen olması için gönderilen bu
eksiksiz sistemin herhangi bir ilkesine ters düşmesi gibi- Allah'ın
emrinin dışına çıkmaktır, O'na baş kaldırmaktır. Bu durumda sadece bu
suçu işleyenler cezalandırılmaz. İçinde bu tür bir başkaldırı yaşanan,
hayatla ilgili meselelerde Allah'ın sisteminden sapan, onun emrine ters
düşen tüm şehir cezalandırılır. Çünkü Allah'ın dini itaat edilsin,
eksiksiz uygulansın, tüm hayata egemen olsun diye gelmiştir. Bu yüzden
fertleri ilgilendiren kişisel meselelerde bile- Allah'ın dininin
ilkelerine ters düşen biri daha önce böyle bir suç işleyipte sorumlu
tutulan şehirlerin tabi tutuldukları değişmez ilahi yasaya muhatap
olacaktır.
İşte adı geçen şehirler durumlarının gerektirdiği cezayı çekmiş ve
sonunda da zarar etmişlerdir. Son hesaplaşma gününden yani kıyamet
gününden önce daha bu dünyadayken cezalarını çekmişlerdir. Evet, bu
cezayı yüce Allah'ın yeryüzüne egemen olması için gönderdiği hayat
sisteminden sapan, ilkelerini çiğneyen bütün şehirler, bütün milletler
ve bütün halklar çekmişlerdir. Biz ve bizden önceki kuşaklarda bu
durumu gözlerimizle gördük. Allah'ın koyduğu sistemi rafa kaldıran,
onun ilkelerini çiğneyen toplumların bir sosyal bozulma ve çözülme
sürecini yaşadığına, yoksulluk ve kıtlık çektiğine, zulüm ve baskı
altında inim inim inlediğine, can güvenliğinden, barıştan, istikrar ve
huzurdan yoksun korkulu bir hayat yaşadığına şahit oluyoruz. Her gün bu
uyarıyı doğrulayan olaylarla karşılaşıyoruz!
Bütün bunların yanı sıra yüce Allah'ın koyduğu hayat sistemini
tanımayanları bekleyen çok şiddetli bir azap vardır. İşte yüce Allah
buyuruyor: "Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır." Ve Allah en
doğrusunu söyler.
Bu din -Saff suresinde değindiğimiz gibi- toplumsal bir hayat
sistemidir. Kendine özgü bir hayat düzeni olan Müslüman bir toplum
meydana getirmek için gelmiştir. Bu toplumun tüm hayatını yönlendirmek
için gelmiştir. Bu yüzden toplumun tümü bu dine karşı sorumludur.
Hükümlerinden sorumludur. Bu hükümlere ters düştüğü zaman, geçmişte
Allah'ın emrine ve Allah tarafından kendilerine gönderilen
peygamberlerin sunduğu mesaja karşı çıkan, baş kaldıran şehirler gibi
bu uyarının gerektirdiği cezayı hakkeder.
İşte bu uyarılar ve uyarıları somut olarak gözler önüne sunan
sahnelerin karşısında ayet-i kerime iman eden akıllı kimselere,
akıllarının yol göstericiliği ile imanı algılayanlara sesleniyor.
Onları, kendilerine uyarıcı bir kitap indiren Allah'tan korkmağa
çağırıyor: "Allah size gerçekten bir uyarıcı kitap indirmiştir." Ayet-i
kerime bu uyarıyı somutlaştırıyor, Peygamber Efendimizin şahsı ile
birleştiriyor. Onun saygın kişiliğini uyarının kendisi veya canlı bir
ifadesi olarak sunuyor: "Allah apaçık ayetlerini okuyan bir peygamber
göndermiştir."
Bu ayet, çeşitli anlamlara gelen doğru, derin etkili, olağanüstü bir
ifade tarzı ile sunulan ve dikkatlerimizi önemli bir nokta üzerinde
toplayan bir mesaj içermektedir.
Allah katından gelen bu uyarı, bu kitap Hz. Peygamberin dosdoğru
kişiliği aracılığı ile onlara ulaşmış ve sanki bu uyarı doğrudan
onların içlerine girmiştir. Peygamberin şahsı bu uyarının içerdiği
hiçbir gerçeğe perde olmamıştır.
Bu ayetin işaret ettiği gerçeği bir de şu şekilde ele almak mümkündür:
Hz. Peygamberin şahsı doğrudan doğruya bir uyarı niteliğine
bürünmüştür. Hz. Peygamber bu uyarının somut bir örneğidir. Sözlü
olarak bu uyarıyı ifade etmiş ve kendisi de bu uyarının gerçekliğini
yansıtmıştır. Dolayı siyle Hz. Peygamber Kuran'ın içerdiği gerçeklerin
canlı bir tercümesidir. Doğrusu Peygamberimiz böyleydi. Nitekim Hz.
Aişe onu şu şekilde tanıtmaktadır: "O'nun ahlâkı Kuran'dı."
Peygamberimiz hayatın sorunları karşısında Kuran'ı bu şekilde
algılamıştı. Bizzat kendini canlı bir Kur'an olarak sorunları ele
almıştı.
Yüce Allah'ın bahşettiği uyarıcı kitap, aydınlatıcı nur, yol gösterici
ve yapıcı mesaj şeklinde somutlaşan nimetin ötesinde bir de içinde
sonsuza dek kalınacak cennet nimetleri vaad ediliyor. Bu rızkın en
güzel olduğu hatırlatılıyor. Yeryüzünde bahşedilen diğer rızklarla
karşılaştırılamayacağı vurgulanıyor: "Allah böylesine gerçekten güzel
bir rızk vermiştir."Allah hem dünyada hem de ahirette rızk verir ama bu
her türlü rızktan daha iyi bir rızktır. Ve bunu en güzel bir rızk
olarak seçmesi gerçeğe dayalı ve onurlandırıcı bir seçimdir.
Böylece rızk konusuna bir kez daha değiniliyor. Bu işaretle cennette
verilecek rızk karşısında dünya rızkının önemsizliği, basitliği
vurgulanıyor. Bununla birlikte surenin ilk bölümlerinde dünya rızkının
da bollaştırılacağı vaad edilmişti.

ALLAH HER ŞEYE KADİRDİR

Ve surenin sonunda şu dehşet verici evrensel mesaj sunuluyor. Böylece
surenin konusu, surede yer alan yasal düzenlemeler ve direktifler
Allah'ın uçsuz bucaksız evrene egemen kaderine, tüm evreni kontrolünde
tutan gücüne ve tüm evreni kuşatan bilgisine bağlanıyor.



12- Allah yedi kat göğü ve yerden bir o kadarını
yarattı. Allah':n buyruğu bunlar arasında iner ki, böylece Allah'ın her
şeye kadir olduğunu ve her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.


Yedi kat göğün ne anlama geldiğini, boyutlarının ve alanının ne kadar
olduğunu bilmiyoruz. Yedi kat yer de öyle. Şu anda üzerinde yaşadığımız
dünya bu yedi kat yerden biri olabilir ve ötekiler de yüce Allah'ın
bilgisinin kapsamında olabilirler. Ayette geçen "Mislehunne - bir o
kadarı" ifadesi ile bu yeryüzü-nün de yapısı ve özellikleri bakımından
göklerle aynı türden olduğuna işaret edilmiş olabilir. Her halükârda bu
ayetleri pozitif bilimlerin verilmesine göre yorumlamak diye bir
zorunluluğumuz yoktur. Çünkü beşeri bilimler tüm evreni kuşatamamıştır
ki biz de kesin olarak "İşte Kur'an-ı Kerim bunu demek istiyor"
diyelim. Ne var ki insanoğlu kesin olarak evrenin yapısının bütünüyle
öğrenmediği sürece böyle bir şey söyleyemeyiz Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta Bu ise uzak hem de çok uzak bir temennidir.
Biz bu işaretin vurgulamak istediği gerçeğin psikolojik boyutundan ve
iman esasına dayalı, doğru ve evrensel düşüncenin inşasına yönelik
mesajından yararlanıyoruz.
"Allah yedi kat gök ve yerden bir o kadarını yarattı." şeklinde ifade
edilen akıllara durgunluk veren evrene yönelik bu işaret karşısında
insan duygusu donakalıyor. Kalp Allah'ın gücünü uçsuz bucaksız mülkünü
gözler önüne seren sahnelerden birinin karşısında buluyor kendini.
Bırakın dünya mülkünün bir kısmını bırakın dünyada olup biten bazı
olayları, bırakın kocanın ödediği veya kadının indirim yaptığı birkaç
kuruş parayıFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta. Bütün yeryüzü bu uçsuz bucaksız mülk karşısında küçülüveriyor, önemsizleşiyorFizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri Nokta.
İşte şu yedi kat gökyüzü ve yedi kat yer veya yerler arasında iner
Allah'ın emirleri. Şu anda bu surede onlara yöneltilen emir de
bunlardan biridir. Şu halde bu emir, insanların güçleri oranında zaman
ve mekana ilişkin düşüncelerinden kaynaklanan ölçüler bakımından da
oldukça önemlidir, olağanüstüdür. Bu emre karşı çıkmak, gökler ve
yerler arasında yankılanıp duran, yüceler aleminin ve göklerde ve
yerlerde yüce Allah'ın yarattığı diğer varlıkların dinlediği emre karşı
gelmektir. Bu öylesine ağır bir cürümdür ki, akıl sahibi hiçbir mümin
buna yeltenemez. Kendisini karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için
kendisine Allah'ın açık ve anlaşılır ayetlerini okuyan, göklerle yerler
arasında yankılanan bu emri bildiren bir elçi gelmiş bulunan hiçbir
mümin bu iğrenç suçu işleyemez.
Göklerle yer arasında inen bu emir, müminin kalbine Allah'ın her şeye
gücünün yettiğine, hiçbir şey O'nun iradesini engelleyemeyeceğine,
O'nun bilgisiyle her şeyi kuşattığına, bu uçsuz bucaksız mülkünde olup
biten veya kalplerin derinliklerinde gizlenen hiçbir şeyin onun
bilgisinden kaçamayacağına ilişkin inancı yerleştirir. Bu mesaj iki
açıdan önemlidir.
Birincisi: Her şeyi ilmiyle kuşatan Allah, boşanma ile ilgili
hükümlerin uygulanmasını emrediyor. Çünkü yüce Allah onların içinde
bulunduğu şartları, yaşadıkları ortamı, onların çıkarını ve
kapasitelerini göz önünde bulundurarak bu hükümleri indirmiştir. Şu
halde bu emre uymak ve en ufak bir konuda bile bu emrin dışına çıkmamak
yapılacak en uygun davranıştır. Çünkü bu hükümleri koyan, her şeyi
ilmiyle kuşatan yüce Allah'tır.
İkincisi: Bu hükümler doğrudan doğruya vicdanların duyarlılığına
bırakılmıştır. Çünkü yüce Allah'ın bilgisinin ve her şeyden haberdar
olduğunun bilincinde olmak, göğüslerde geçen her türlü duyguyu bilen
Allah'tan korkmaktan başka bir şey düşünülmeyen bir mesele karşısında
vicdanların daha da duyarlı olmalarının garantisidir.
Böylece sure, kalpleri boyun eğmeye, itaat etmeye zorlayan bu dehşet
verici, bu ürpertici mesaj ile son buluyor. Kalpleri yaratan, onların
kıvrımlarını, gizli açık bölmelerini bilen Allah yücedir, noksan
sıfatlardan uzaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Fizilalil Kuran Mülk Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Tahrim Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Tekvir Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Naziat Suresi Tefsiri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: Rehberimiz Kur'ani Kerim :: Tefsir-
Buraya geçin: