Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Empty
MesajKonu: Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri   Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri I_icon_minitimeSalı Kas. 03, 2009 8:51 pm

1- Birbirlerine neyi soruyorlar?


2- O büyük haberi mi?


3- Ki onlar onda ayrılığa düştüler.


4- Hayır yakında bilecekler.


5- Yine hayır, yakında bilecekler.


Bu ayetler, müşriklerin öldükten sonra dirilmeyi birbirlerine
soruşturmalarını yadırgayan ve bu işin soruşturmaya konu edilmesinin
Hayrete değer olduğunu belirten bir giriştir. Çünkü onlar, öldükten
sonra dirilme ve kıyamet gününün olup olmayacağını bu konudaki
görüşlerinin ne olduğunu birbirlerine sorup duruyorlardı. Bu konu
aralarında en şiddetli tartışmaların geçtiği ana konuydu. Müşrikler o
günün geleceğini bir türlü akıllarına sığdıramıyorlardı. Oysa bu
meydana gelmesi akla en yatkın konu idi.
"Birbirlerine neyi soruyorlar."
Hangi şeyden sözediyorlar? Sonra cevap veriyor: Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın
onlara bu soruyu yöneltmesi verecekleri cevabı öğrenmeye yönelik
değildir. Aksine sorulan sorunun amacı, birbirlerine sorup durdukları
olgunun gerçek yüzünü ortaya koyarak ne olduğunu ve nasıl olacağını
açıklayarak onların durumlarının Hayrete değer olduğunu belirtmek, olur
mu olmaz mı diye kıyamet gününü birbirlerine sormalarının ne kadar
garip olduğuna dikkatleri çekmektir.
"O büyük haberi mi?" Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah,
onların birbirlerine sorup durdukları olgunun adını vererek
belirlememiş, yaptıkları hareketin Hayrete değer çok büyük bir inkar
olduğunu belirtme üslubunun bir uzantısı olarak olguyu büyük bir haber
diye nitelemekle yetinmiştir. Anlaşmazlık, görüş ayrılığı, hesap
gününün geleceğine inananlarla, bunu inkar edenler arasında idi. Oysa o
günün geleceğini kesin olarak inkar edenlerle bundan kuşku duyanların
bunu birbirlerine soruşturması sadece müşriklerin arasında meydana
gelen bir olaydı.
Sonra yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah,
onların birbirlerine sordukları sorulara cevap vermiyor, sorulan
haberin gerçek yüzü hakkında bir açıklama da bulunmuyor. O haberin
niteliğini belirterek açıklamayı bir yana bırakıyor. Sadece "Büyük
haber" demekle yetiniyor ve üstü kapalı bir tehdid ile hesap gününe
işaret etmeye başlıyor:
Çünkü böylesi hem açık cevaptan daha etkili, hem de korkutma açısından
daha etkileyicidir. "Hayır, yakında bilecekler. Yine hayır, yakında
bilecekler." Ayet metninde geçen (Kella) kelimesi "bir kişiyi
engellemek ve azarlamak" içindir. Bu nedenle bu sözcük burada verilmesi
istenilen çağrışım ve atmosfer için son derece uygundur. "Kella"nın ve
başında bulunduğu cümlenin tüm olarak tekrarlanması öyle bir tehdid
havası sağlıyor ki sözcüklerle ifadesi mümkün değildir.

KAİNATTAN DERİN UYARILAR

Sonra yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah,
onların üzerinde görüş ayrılığına düştükleri bu büyük haber konusunu
biraz sonra ele almak üzere şimdilik bir yana bırakıyor ve onların
gözleriyle gördükleri olgulara değiniyor. Ve gözle görülen şu kainatta
yapılan bir gezinti çerçevesinde insan kalbi iyiden iyiye düşünüp
incelerse insanın benliğini kökünden sarsacak yığın yığın varlıklar,
olgular, gerçekler ve tablolar sergiliyor.



6- Yeryüzünü bir beşik,


7- Dağları da onun için birer direk kıldık.


8- Ve sizi çift çift yarattık.



9- Uykunuzu dinlenme vakti yaptık.


10- Geceyi bir örtü yaptık.


11- Gündüzü geçiminiz için çalışıp kazanma zamanı yaptık.



12- Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik.


13- Oraya parlak kandiller astık.


14- Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl su indirdik ki,



15-16- Onunla taneler, bitkiler ve birbirine sarmaş dolaş olmuş ağaçlı bahçeler çıkaralım.

Bu engin ve alabildiğine geniş kainatın her yöresinde akıllara
durgunluk veren yığın yığın tablo ve sahnelerde yapılan gezinti, dar
bir çerçevede yoğun sözcük ve ifadelerle yapılmaktadır. Bu özellik
yapılan gezintinin insanın duygularına bıraktığı etkiye keskinlik ve
ağırlık kazandırmaktadır. Sanki sözcükler ve ifa
deler ardı arkası kesilmeyen ve bir an gevşeklik göstermeyen sürekli
vurulup duran çekiç darbeleridir. Ayetlerde dinleyenlere yöneltilen
soru kipi özellikle getirilmiştir. Bu kip arap dilinde sorulan kişiye o
konuyu kabul ettirme amaçlıdır. Ayetler sanki, gaflet uykusuna
dalmışları uyandırmak için sarstıkça sarsan güçlü bir eldir. Çünkü
ayetler onların kalplerini ve bakışlarını, gerilerinde herşeyi bir
planlayanın ve idare edenin (yönetenin) bulunduğuna, yaratmaya ve
yeniden diriltmeye gücü yeten bir güçlü ilahın bulunduğuna, yaratıkları
hesaba çekilmeksizin ve yaptıklarına karşılık vermeksizin başıboş
bırakmayacak bir hikmetin olduğuna işaret eden yığın yığın olgulara ve
yaratıklara çeviriyor. Ve İşte bu noktada yapılan gezinti onların
üzerinde görüş ayrılığına düştükleri büyük haberle kucaklaşıyor.
Bu gezintide ilk dikkat çekilen nokta, yeryüzü ve dağlardır.
"Yeryüzünü bir beşik, dağları da onun için birer direk kıldık."
Ayet metninde geçen "Mihad" sözcüğü, "üzerinde yürümeye elverişli düz
ve alçak arazi" demektir. Toprağı yumuşak düz arazi tıpkı beşik
gibidir. Bu iki sözcük birbirine yakın anlamlıdır. Bu gerçek, insan
için hangi bilgi ve medeniyet aşamasında olursa olsun gözle görülür ve
elle tutulur bir gerçektir. Yeryüzünü bu bulunduğu biçimi ile
kavrayabilmek için derin bir bilgiye ihtiyaç yoktur. Dağların yere
çakılmış birer kazık gibi oluşan, ilkel insandan bu yana herkesin
çıplak gözle gördüğü bir olgudur. İnsan gerek buna gerekse yeryüzü
olgusuna dikkatle eğildiği zaman duygulara etki eden olgulardır bunlarFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Ne var ki bu gerçek, ilkel insanın çıplak duyu organları ile ilk anda
duyduklarından çok daha büyük ve çok daha geniş boyutlu bir gerçektir.
insanlığın bilgi seviyesi yükselip bu kainatın yapısı ve geçirdiği
aşamalar hakkında bilgisi arttıkça, bu gerçek insanın ruhunda daha da
büyür. Ve insan, bu gerçeğin arkasında gizli olan büyük ve ilahi
planlamayı, hikmetli ve hassas yönetimi, şu varlık alemindeki canlılar
arasında yaratılan koordinasyonu ve onların ihtiyaçlarım, bu yeryüzünün
insanın yaşamasına ve hayata beşiklik etmeye elverişli olarak
hazırlandığı, insanın çevre ile uyumlu ve onlarla anlaşabilecek
yetenekte yaratılmasını kavrar.
Yeryüzünün yaşamaya -özellikle insanın yaşamasına- elverişli kılınması,
şu görülen varlık aleminin gerisinde herşeyi yöneten bir mantalite'nin
olduğuna sağlam bir delildir. Yeryüzünün yapısında var olan ve bu
biçimi ile ve tüm şartları ile görülen oranlardan herhangi birinde
meydana gelecek en ufak bir dengesizlik veya yeryüzünde sürmesi için
yaratılan hayatın yapısında var olan oranlardan birisinin bozulmasıFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Kısacası, yeryüzünde ya da orda süren hayatta meydana gelecek en büyük
dengesizlik, yeryüzünü yaşamaya elverişli olmaktan çıkarır ve herkesin
kendi bilgisine ve kapasitesine göre kavraması için Kur'an'ın kısaca
değinmiş olduğu bu gerçekten ortada hiçbir eser kalmaz.
Dağların kazıklar kılınması da insanın çıplak gözle görüp biçimsel
olarak kavrayabileceği bir olgudur. Dağlar bu biçimleri ile çadırların
bağlandığı kazıklara en çok benzeyen nesnelerdirler. Ama işin içyüzüne
gelince dağların gerçek fonksiyonlarını bizler Kur'an'dan alıyoruz. Ve
dağların yeryüzünü sallanmaktan koruduklarını ve oranın dengesini
sağladıklarını Kur'an'dan anlıyoruzFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Dağların böyle fonksiyonlarının olması akla uzak bir ihtimal değildir.
Çünkü dağların zirveleri denizlerin dibindeki derin çukurları
dengeliyor olabilir. Evet bu fonksiyonun olması akla uzak değildir,
çünkü yeryüzünün derinliklerinde oluşan çekilmeler, büzülmeler ve
sarsıntılarla, yer yüzeyindeki sarsıntılar arasında bir denge olması
uzak bir ihtimal değildir. Çünkü yeryüzü belirli noktalarda dağlar
nedeni ile ağır basıyor ve depremlerden, yanardağlardan ya da iç tabaka
sarsıntılarından bu sayede etkilenip de sarsılmıyor olabilir. Dağların
yeryüzünü sarsıntı dan kurtarması ve yeryüzünün dengesini sağlaması
henüz keşfedilmemiş bir başka nedene de dayalı olabilir. Çünkü
Kur'an'ın işaret etmiş olduğu ve insanlığın yüzlerce yıl sonra ancak
bir kısmını öğrendiği nice nice gerçekler ve fizik kanunları vardır.
Yapılan bu gezintide ilk dikkat çekilen nokta yeryüzü ve dağlardı.
ikinci değinilen nokta da değişik yönleri ve çeşitli gerçekleri ile
nefislerin bizzat kendileridir.
"Ve sizi çift çift yarattık."
Bu olgu da her insanın kolayca ve güçlük çekmeden kavrayabileceği bir olgudur. Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah,
insanı erkek ve dişi olarak yaratmış, bu türün hayatını ve tür olarak
devamını iki ayrı cinsin farklılığına ve birbirleri ile birleşmelerine
bağlamıştır. Bu olguyu her insan kavrar ve bunun gerisinde, rahatlığın,
lezzetin, doyumun ve yenilenmenin olduğunu derin bir bilgiye ihtiyaç
duymadan hisseder. Dolayısı ile Kur'an-ı Kerim bu olgu ile hangi
toplumda olursa olsun insana seslenir ve insan da bunu kavrar,
düşüncesini bu gerçeğe çevirip yoğunlaştırdığı zaman bundan etkilenir
ve bu gerçeğin içindeki saklı olan iradeyi, koordinasyonu ve yönetmeyi
hisseder.
Bu gerçeğin değerinin ve derinliğinin belli belirsiz hissedilmesinin
gerisinde insanın bilgi ve duygu basamaklarında yükseldiğinde
hissedeceği başka değerlendirmeler de vardır. iki sperm arasında gözle
görülür bir fark olmamasına rağmen, bir spermden erkek, bir diğerinden
dişi meydana getiren planlayıcı güç ve kudret düşünülmeye değerdir.
Çünkü bu kudret, bir spermi sonunda erkek olsun diye yola koyarken bir
diğerini de dişi olsun diye yönlendirmektedir. Bütün bunları, yaratıcı
kudretin iradesine, gizli yönetimine ve latif yönlendirmesine bağlamak
gerekir. Ve yine bütün bunlar, o yaratıcı kudretin bir sperm için
erkeklik, bir diğeri için dişilik özelliklerini istemesi ve vermesinden
başka bir şey değildir. Çünkü yaratıcı kudret onlardan hayatın
kendileri ile geliştiği ve yükseldiği iki çift yaratmayı hedeflemiştir.

"Uykunuzu dinlenme vakti yaptık. Geceyi bir örtü yaptık. Gündüzü geçiminiz için çalışıp kazanma zamanı yaptık."
Uykunun insanoğlunun başına gelen bir alıkoyucu olması, insanı belirli
bir süre zihinsel ve bedensel etkinliklerden alıkor. İnsanların
vücutlarını ve sinirlerini dinlendirir. Uyanıkken çalışıp didinirken ve
hayatın problemleri ile uğraşırken vücutlarının ve sinirlerinin
harcadığı gücü onlara yeniden kazandırır. Ölüme ve hayata benzemeyen
bir konuma yani uyku durumuna sokulmaları yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın
planlamasının ürünüdür. Ve bütün bunlar insanın gerçek yüzünü
kavrayamadığı, kendisinin iradesinin zerre kadar rol oynamadığı ve
kendi benliğinde nasıl olup da meydana geldiğini gözlemlemesinin
imkansız olduğu Hayret verici bir olgudur. insan uyanıkken uyku halinde
nasıl olduğunu bilmez. Uykuda iken de, uykuda olduğunu kavrayamaz ve
uyku durumunu gözlemleyemez. Bu durum, canlının oluşum sırlarından
birisidir ve bu sırrı ancak bu canlıyı yoktan var eden, kendisine bu
sırrı veren ve hayatın ı bu sırra dayalı kılan yaratıcı bilebilir.
Belirli bir süre hariç hiçbir canlı uykusuz kalmaya dayanamaz. uyanık
kalsın diye dıştan gelen baskıları bunalan canlı uykusuz kalmaya
dayanamaz ve kesinlikle ölür.
Uykuda vücudun ve sinirlerin ihtiyaçlarım karşılamaktan başka sırlar da
vardır. Uyku ruhun girmiş olduğu şiddetli hayat mücadelesinde, yapmış
olduğu ateş-kestir. Öyle bir ateşkes ki, insanın başına gelir gelmez
ruh, ister-istemez silahını ve kalkanını bir yana bırakır, kendini
güvenli bir esenliğin, su ve ekmek gibi muhtaç olduğu esenliğin
kucağına bir süre atar. Bazı durumlarda bu olay mucizeye benzer şekilde
gerçekleşir. Şöyle ki, ruh yorgundur, sinirler yıpranmıştır, ruh
huzursuzdur, gönül korku içindedir. İşte tam bu esnada gözlere uyku
çöker. Bazen birkaç dakikayı aşmayan bu uyku, bu kişinin benliğinde tam
bir değişim meydana getirir ve sadece gücünü değil, hatta tüm benliğini
yeniler. Öyle bir yenilenme ki insan uykudan uyandığında adeta yeni bir
canlıdır. Bu mucize açık olarak Bedir ve Uhut savaşlarında yorgun düşen
Müslümanların başına gelmiştir. Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah, onlara bu mucizeyi anlatarak kendilerine verdiği nimeti hatırlatmaktadır:
"Hani Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah korkunuzu gidermek için sizi hafif bir uykuya daldırmıştı." "Sonra o kederin ardından Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah,
üzerinize içinizden bir grubu saran bir güven duygusu bir uyuklama
indirdi." (Ali İmran 154) Birçok kimse buna benzer olaylarda bu durumu
yaşamıştır.
Ayetin deyimi ile bu "sübat" yani uyku ile zihinsel ve bedensel
etkinliklere ara verme, canlı varlıkların oluşumları için gerekli
elemanlardan birisi, yaratıcı kudretin sırlarından bir sır ve ancak Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın
verebileceği nimetlerden bir nimettir. Kur'an'ın uyguladığı bu metod
ile bakışların bu nimete çevrilmesi, insanın dikkatini kendi varlığının
özelliklerine, bu özellikleri kendi benliğine yerleştiren kudret eline
çekmekte ve insanda düşünce, tefekkür ve etkilenme uyandıracak bir
dokunuşla ona dokunmakta ve etkilemektedir.
Kainatın hareketinin canlıların hareketlerine uygun olarak yaratılmış olması da yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın planlamasının ürünüdür. Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah
nasıl insana çalışıp çabaladıktan sonra uyku ve çalışmaya ara verme
sırrını bahşetmiş ise, kainata da içinde uyuyup dinlenmenin ve bir
köşeye çekilmenin oluştuğu, insanı örten bir elbise gibi olması için
gece olgusunu ve içinde hareket ve çalışmanın meydana geldiği kazanç
sağlama zamanı olsun diye de gündüz olgusunu bahşetmiştir. Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın
yaratıkları İşte böylece birbirlerine uyum sağlar ve ahenkli olurlar.
Bu alem canlılara verilen özelliklere cevap verecek uygun bir ortamdır.
Buna karşın canlılara da hareketleri ve ihtiyaçları kainata bahşedilmiş
özelliklerle ve şartlarla uyum gösteren bir yapı bahşedilmiştir.
Canlılar ve kainat; benzersiz yaratan, yöneten ve yönetimi en hassas
bir ahenk içinde olan, kudret elinden çıkmıştır.
Baştan beri yapılan bu gezintide üzerinde durulan üçüncü nokta
gökyüzünün yeryüzü ile ve canlılar ile ahenkli bir biçimde
yaratılmasıdır.
"Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik. Oraya parlak kandiller astık.
Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl su indirdik ki, onunla taneler,
bitkiler ve birbirine sarmaş dolaş olmuş ağaçlı bahçeler çıkaralım."
Ayet metninde geçen ve Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın
yeryüzündeki canlılar üstüne kurduğu "yedi sağlam"dan maksat , yedi kat
gökyüzüdür. Başka bir yere göre, yedi tabakadır. Tam olarak neyin
kastedildiğini ancak yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah
bilir. Ayette geçen "yedi sağlam" yedi galaksi grubu olabilir. Bir
galaksi yüz milyon yıldızın bir araya geldiği yıldız topluluğudur. Bu
durumda bu yedi galaksi kümesi bizim yeryüzümüzle ve güneş sistemimizle
ilişkisi olan kümedir. Belki de kastedilen yedi kat gökten ve yedi
galaksi kümesinden başka, bu kainatın yapısını oluşturan nesnelerden
birisi olan ve ancak yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın bildiği insanoğlunun ise pek azını bilebildiği bir şeydir.
Ayetin kesin olarak işaret ettiği birşey varsa o da, bu "Yedi sağlam"m
yapısının, çok sağlam, kuruluşunun çok güçlü olduğu, kendisini
dağılmaktan ve eğilmekten koruyan bir güçle birbirine bağlı
bulunduğudur. Bizler gökyüzü sözcüğünü kullandığımız zaman herkesin
anladığı manada yıldızların ve yörüngelerin yapısı üstüne bildiğimiz ve
gördüğümüz budur. işaret edilen bir başka nokta da bu " edi sa lam"ın
yeryüzü ve insan dünyası ile uyumlu olduğudur. Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın
insan n ve yeryüzünün hayatını planladığı ve yönettiği sunulurken "yedi
sağlam"dan da söz edilmesi İşte bundan dolayıdır. Bu yargımızın
doğruluğuna ayetin devamı tanıklık etmektedir. Çünkü ayetin devamında:
"Oraya parlak kandiller astık" buyurulmaktadır. Ayet metninde geçen
"sirac" sözcüğü ile kastedilen dünyayı aydınlatan, yeryüzünün ve
içindeki canlıların yaşaması için gerekli ısıyı sağlayan, yeryüzünde
engin okyanuslardan ısısı ile suların buharlaştırıp onları atmosferin
yüksek tabakalarına çıkararak ayetin deyimi ile "Mu'sırat"m yani
bulutların oluşmasında rol oynayan güneştir. "Sıkışan bulutlardan şarıl
şarıl su indirdik: ' Bulutlar sıkıştırıldığı zaman içindeki sular damla
damla düşmeye başlar. Kimdir bulutları sıkıştıran? Rüzgarlar olabilir.
Atmosferin tabakaları arasında bulunan elektrik akımlarının boşalması
da olabilir. ister rüzgar olsun, ister elektrik akımlarının boşalması
olsun, kainata bu etkileyicileri bahşeden, bunların gerisinde gizli
olan kudret elidir. Kandil deyince yanma, ısı ve ışık akla gelir. Bu
özellikler güneşte de bol, bol vardır. Kur'an'da "Kandil" sözcüğü
rastgele değil, aksine son derece özenli bir seçimin ürünüdür.
Tutuşmuş kandilden yani güneşten ve ondan kaynaklanan ışıktan ve ısıdan
sonra sıkışmış bulutlardan ve bulutlardan sıkışma sonucu dolu dolu akan
sulardan, arka arkaya elektrik yükü boşaldıkça ayetin deyimi ile Seccac
dan yani sağanak sağanak akan yağmurlardanFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Evet kısacası İşte bu sudan ve şu güneş ışınlarından, daneleri yenilen
taneli bitkilerle bizzat kendisi yenilen sebzeler biter. Ayet metninde
yer alan "cennatün elfaf" ise ağaçlarının sık dalları birbirlerine
geçmiş çok ağaçlı bahçeler demektir. Kainatın tasarımındaki bu ahenk
ancak ve ancak kendisini böylesine uyuma sokan bir el, planlayan bir
hikmet ve yöneten bir iradenin eseridir. Duyularını bu gerçeğe bu
biçimde yönelten herkes, kalbi ve hissi ile onu kavrar. insan bilgi ve
marifet basamaklarında yükselince önünde kainattaki bu ahenk üstüne
akılları yerinden oynatan ve kalpleri dehşete düşüren yepyeni ufuklar
ve bilimsel ilerlemeler açılacaktır. Ve bu ilerlemeler, bütün bunların
sırf bir tesadüfün sonucu olduğunu ileri süren görüşü üzerinde
tartışmaya bile değmeyecek kadar basit bir görüş durumuna düşürdüğü
gibi, bu kainattaki koordinasyonun ve ahengin bir irade ve bir
yönetimin sonucu olduğu görüşünden kaçmayı üzerinde durmaya değmez kör
bir inat durumuna getirir.
Gerçek şu ki bu kainatın bir yaratıcısı vardır. Ve bu kainatın
gerisinde kainatı yöneten, planlayan ve koordine eden bir yaratıcı
vardır. Bu gerçekler ve sahneler bu ayetlerde şu biçimde peşi peşine
sıralanmaktadır. Yeryüzünün üzerinde gezip yaşamak için elverişli bir
beşik, dağların yeryüzünün kazıkları olarak yaratılması, insanların
bedensel ve zihinsel etkinliklerden ve hareketlerden sonra uykularının
bu etkinliklere ara vermesi ve bununla birlikte gecenin herşeyi örtmek
ve bir köşeye çekilmek için elbise gibi kılınması, gündüzlerin zihinsel
ve bedensel etkinliklerle geçim sağlama zamanı kılınması, arkasından
"yedi sağlam''ın kurulması, parıl parıl yanan kandilin (güneşin)
yaratılması, taneli bitkilerle sebzelerin ve otların yerden bitip
çıkması, bahçelerin yeşerip gelişmesi için sıkışmış bulutlardan şarıl
şarıl suların indirilmesiFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Bu gerçeklerin ve sahnelerin bu biçimde arka arkaya sıralanışı ortada
çok hassas bir ahengin, yönetimin, planlamanın olduğunu ilham etmekte
ve herşeye gücü yeten hikmet sahibi bir yaratıcının olduğunu insana
hissettirmektedir. Ve insan kalbine, gaflet uykusundan uyarıcı
dokunuşlar yapmakta ve bu hayatın gerisinde bir irade ve bir hedefin
olduğunu ilham etmektedir. İşte bu noktada ifadenin akışı onların
üzerinde görüş ayrılığına düştükleri büyük haberle kucaklaşıyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Empty
MesajKonu: Geri: Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri   Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri I_icon_minitimeSalı Kas. 03, 2009 8:59 pm

Bütün
bunlar, amel ve nimetle ilgili idi. Bütün bunların arkasında bir hesaba
çekilme ve yapılanlara verilecek bir karşılık vardır. Ayet metninde yer
alan "Fasıl günü" herşeyi hükme bağlamak için vakti belirlenmiş hesap
günüdür.



17- Muhakkak ki hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir.


18- Sur â üflendiği gün, bölük bölük Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'a gelirsiniz.



19- O gün gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur.


20- Dağlar yürütülür, serap haline gelir.


Gerçek
şu ki insanlar boş yere yaratılmamışlardır ve asla başıboş kendi
hallerine bırakılacak da değillerdir. Onların hayatlarını geçen
ayetlerin değindiği gibi planlayan ve onu ifade edildiği gibi üzerinde
yaşadıkları kainat ile ahenkli kılan Yaratıcının hiç müdahale etmeden
onları kendi hallerine yaşamaya bırakması ve kendi başlarına ölmeye
terk etmesi mümkün değildir. Kimi dünyayı düzeltsin,kimi orda
bozgunculuk etsin sonra da bunların tümü yaptıklarına hiçbir karşılık
görmeden toprakta çürüyüp gitsin. Kimi dünya hayatında doğru yolu
bulsun o yolda yürüsün, kimi de sapıtsın sonra da her iki zümre aynı
akıbeti paylaşsın. Kimi adil olsun, kimi zulümden ayrılmasın sonra da
adalet de zulüm de heba olup gitsin. Ve yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah
da buna müdahale etmesin, bu asla mümkün değildir. Elbette ahirette,
tüm yapılanların hükme bağlanacağı, iyi ile kötünün birbirinden
ayrılacağı, her davanın görülüp hükme bağlanacağı bir gün vardır. Bu
gün, çizilmiş, va'dedilmiş ve yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın katında belirli ve bilinen bir süreye bağlanmış bir gündür.
"Muhakkak ki hüküm günü belirlenmiş bir vakittir."
O gün, bu kainatın düzeninin alt-üst olacağı ve bu sistemi birbirine bağlayan bağların darmadağın olacağı bir gündür.
"Sur'a üflendiği gün, bölük bölük Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'a gelirsiniz. O gün gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur."
Ayet metninde geçen "Sur" boru demektir. Bizler sur adına, ancak onun
adını ve kendisine üfürüleceğini biliyoruz. Bunun nasıl bir şey
olduğunu öğrenmek için uğraşıp didinmek, bize düşmez, zaten bu,
imanımıza iman katmayacağı gibi, yeni elde edeceğimiz bilgi de daha
fazla etkilenmemizi sağlamaz. Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah
gücümüzü, ne olduğunu araştırmak amacı ile bilmediğimiz bilinmezlerin
peşine takılıp da dağılmaktan korumuştur. Ve bize bilinmezlerin
bilgisinden yararlı olacak kadarını vermiştir. O halde bunun daha
ötesine geçmek bize düşmez. Biz ancak insanları yeniden dirilten ve
insanların kendisine doğru bölük bölük geleceği, herkesi toplayıcı olan
üfürmeyi kafamızda canlandırabiliyoruzFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Şu sahneyi ve varlıkları nesil nesil kaybolan ve sınırlı yeryüzü
kendilerine dar gelmesin diye orayı kendinden gelen nesillere bırakan
insanları canlandırabiliyoruz. Bütün bu yaratıkların sahnesini
canlandırabiliyoruz. Bölük bölükFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Yeniden dirilmiş, ayağa kalkmış, her yoldan toplanacakları yere akan
insan kalabalıklarını kafamızda canlandırabiliyoruz. Açılmış kabirleri
ve bunca yaratıkların orada ayağa kalktıklarını düşünebiliyoruz. ilk
giden nesillerin, kendilerinden sonra gelenleri tanımadığı, biraraya
gelmiş yığın yığın insan topluluklarını hayal edebiliyoruz. Bugünden
başka hiçbir vakitte ve hiçbir zamanda bir araya gelmemiş olan şu yığın
yığın kalabalıkların verdiği dehşeti kafamızda canlandırabiliyoruz. Ama
ne zaman? Bunu bilemiyoruz. Bildiğimiz şu kainatta büyük olayların ve
muazzam korkunç değişikliklerin olacağıdır.
"O gün gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur. Dağlar yürütülür, serap haline gelir."
Sağlam yapılı gökyüzü, başka surelerde ve başka yerlerde değinildiği
gibi, bizim daha önce bilmediğimiz bir biçimde açılacak ve kapı kapı
olacaktır. Gök yarılıp birbirinden ayrılacaktır. Birer kazığı andıran
köklü sabit dağlar yerlerinden yürütülecek ve birer serap birer hayal
olacaktır. Dağlar ufalanmış, hurda haş olmuş, aşınmış, başka surelerde
ve başka yerlerde değinildiği gibi havanın hareket ettirdiği uçuşan
toz-toprak zerrecikleri haline gelmiştir. Bundan dolayı dağların gerçek
olmayan serap gibi varlığı kalmıştır. Ya da dağlar birer toz
zerrecikleri halinde iken kendilerine ışık vuracak ve serap gibi
görüneceklerdir. Gözle görülen kainatta olacak değişikliklerden ortaya
çıkacak korku, sura üfürüldükten sonra toplanma günü belirecek korku
gibidir. İşte bir hikmet ve yönetim uyarınca planlanmış olan "hesap
günü" budur.

İNKARCILARA LAYIK SON

İfadenin akışı sura üfürülmesinin ve mahşere toplanmanın ardından bir
adım daha atıyor ve azgınlarla, zalimlerle; muttakilerin akıbetlerini
sergiliyor. Buna ilk gruptan yani o günü yalanlayanlardan ve o büyük
haberi birbirine soranlardan başlıyor.



21- Cehennem de suçluları gözetleyip durmaktadır.


22- Orası azgınların varacağı yerdir.



23- Orada sonsuza dek kalacaklardır.


24- Orada ne bir serinlik ne de içilecek bir şey tadarlar.


25- Yalnız kaynar su ve irin içerler.



26- Yaptıklarına uygun bir ceza olarak


27- Çünkü onlar bir hesab görüleceğini ummuyorlardı.


28- Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı.



29- Biz de herşeyi sayıp yazmıştık.


30-Şimdi tadın, artık size azabtan başka bir şeyi artırmıyacağız.


Gerçek şu ki cehennem yaratılmış ve var edilmiştir ve azgınları bekleme
yeridir. Gerçekten cehennem onları beklemekte ve gözetmektedir,
azgınlar oraya vardıkları zaman bir de ne görsünler cehennem kendileri
için hazırlanmamış mı! Bir de ne görsünler? Kendilerini karşılamak için
hazır değil mi! Sanki azgınlar ve zalimler, yeryüzünde bir yolculuğa
çıkmışlar sonra da asıl barınaklarına geri dönmüşlerdir. Sanki onlar
yıllarca sürecek, upuzun yeni bir yerleşim için yuvalarına ve
barınaklarına geri gelmektedirler.
"Yaptıklarına uygun bir ceza olarak orada ne bir serinlik ne de içilecek bir şey tadarlar. Yalnız kaynar su ve irin içerler."
Sonra yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah bu yargının yani hiçbir şey tadamayacakları yargısının istisnasını getiriyorFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta. Aman Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ım istisna daha da acı daha da felaket. "Yalnız kaynar su ve irinFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta."
Ancak boğazlarını ve karınlarını yakıp kavuracak kaynar suyu
tadacaklar. Serinlik namına bulacakları budur İşte. Ve yine ancak
yananların vücutlarından akan ve damlayan irini tadacaklar. içecek
namına bulacakları da budur.
"Yaptıklarına uygun bir cezaFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta." Amel birikimlerine ve yaptıklarına uygun ceza budurFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
"Çünkü onlar bir hesab görüleceğini ummuyorlardı." Ve cehennem gibi bir
barınağa varacaklarını beklemezlerdi. "Ayetlerimizi de tamamen
yalanlamışlardı." ifadede yer alan sözcüklerin tonundaki şiddet,
onların yalanlamalarının şiddetini ve bunda ne kadar ısrarlı
olduklarını ilham ediyor.
Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah
onlara yaptıkları herşeyi hiçbir harfi dışarda bırakmaksızın inceden
inceye sayarken ve "Biz de herşeyi sayıp yazmıştık." derken tam bu
sırada belki verilen ilahi kararda bir değişiklik olabilir ya da
yapılan azap hafifletilebilir şeklinde doğacak her ümidi boşa çıkaracak
kınama geliyor. Ve "Şimdi tadın artık size azaptan başka birşeyi
artırmayız." buyuruyor.

İNANANLARA LAYIK OLDUKLARI MÜKAFAT

Sonra, cehennemdeki azgınların ve zalimlerin sahnelerinin ardından,
karşı sahne, nimetler içinde yüzen müttakilerin sahnesi gelmektedir.



31- Takva sahipleri içinde başarı ödülü vardır.


32- Nice bahçeler, bağlar,


33- Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve


34- Dolu dolu kadehler


35- Orada ne boş bir söz ve ne de yalan işitirler.


36- Bunlar Rabbinin katından yaptıklarına karşılığı verilenlerdir.


Ahiret yurdunda cehennem azgınlar ve zalimler için bir gözetleme yeri
ve barınak olduğuna göre, oradan asla kurtulamayacaklarına ve başka bir
yere gidemeyeceklerine göre, müttakiler de buna karşın (Bahçeler ve
üzüm bağları) şeklinde simgelenen kurtuluş yerine ve barınağa
gideceklerdir. Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın
bunca meyvenin arasından üzümü seçmesi ve onu belirlemesi, Kur'an'ın
ilk kez seslendiği o günkü Arap toplumunun, üzümü tanımış
olmalarındandır. Ayet metninde yer alan "Kavaib" memeleri büyüyüp
tomurcuklanmış genç kızlar "etrab" ise bir yaşta ve aynı güzellikte
"Ke'sen dihaka" ise, dolu kadehler demektir.
Burada sıralanan nimetler insanın kavrama yeteneklerine
yaklaştırıldıkları için duyu organları ile dış yüzleri kavranabilir
somut nimetlerdir. Ama tatlarının gerçek niteliklerine ve bunlarla
doyuma ulaşmaya gelince yeryüzü sakinleri bu yeryüzünün kavrama
yeteneklerine ve düşünce yapısına bağlı kaldıkları sürece, bunun nasıl
olacağını asla kavrayamazlar.
Bir de bu nimetlere ek olarak, kendilerine, vicdanın tadına vardığı ve
aklın kavrayabildiği bir atmosfer sağlanmıştır. "Orada ne boş bir söz
ve ne de yalan işitirler." Orada yaşadıkları hayat, boş sözlerden ve
tartışmanın eşlik ettiği inkarcılıktan korunmuş bir hayattır. Çünkü
gerçek, üzerinde tartışmaya ve inkar etmeye ve içinde hiçbir yarar
olmayan boş söze yer olmayacak kadar apaçık ortadadır. Bu öyle bir
yücelik öyle bir doyumdur ki tam edebiyat yurduna layıktır.
"Bunlar Rabbinin katından yaptıklarına, karşılığı verilenlerdir."
Burada, ifadede güzelliği ve ayette yer alan "ceza" ve "atâ"
sözcüklerinin birbirinden ayrılarak sağlanan müzikal ahengi
sezebiliyoruzFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Nitekim hemen hemen surenin ayet sonu kafiyelerine yerleştirilmiş olan
etkiyi de görüyoruz. Zaten bu, tüm cüzde kısaca göze batan apaçık bir
olgudur.

RAHMANIN HUZURUNDA

Yukarda sıralanan tüm bu olayların olduğu, soranların birbirlerine
sordukları ve bazılarının üzerinde görüş ayrılığına düştükleri o günün
sahnelerini tamama erdirmek için surede son sahne gelmektedir Bu
sahnede Cebrail (a.s.) ile Melekler Rahmanın huzurunda boyunlarını
eğmiş korku içinde saf tutarak ayakta beklemektedirler. O yüce ve
heybetli huzurda ancak Rahmanın izin verdiği kimseler
konuşabilmektedir.



37- O, göklerin yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. O, önünde kimsenin konuşamayacağı Rahman olan Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'tır.


38- Cebrail ve meleklerin dizi dizi durdukları gün, Rahman olan Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın izni olmadan kimse konuşamayacaktır. Konuştuğu zaman da doğruyu söyleyecektir.

Geçen bölümde anlatılan bu karşılık, yani azgınların ve zalimlerin
cezaları ile müttakilerin mükafatları evet bu karşılık "Senin
Rabbindendir." Evet tüm bu karşılıklar "Göklerin, yerin ve ikisi
arasında olanların Rabbinden"dir. Bu ifadeler, biraz sonra değinilecek
büyük gerçek ve dikkat çekilecek nokta için hazırlanmış uygun bir
ortamdır. Bu gerçek, tüm insanları kapsadığı gibi, gökleri, yeryüzünü
dünyayı ve ahireti kapsayan bir tek ilahın olduğu gerçeğidir. Bu
gerçek, her zulüm ve azgınlığa ve her takvaya hak ettiği karşılığı
verecek olan ve dünyanın da ahiretin de sonunda varıp kendisine
dayanacağı bir tek ilahın olduğu gerçeğidirFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Sonra o yüce ilah "Rahman"dır. Azgınlara ve müttakilere verecek olduğu
bu karşılık rahmetinin gereğidir. Dahası azgınlara ve zalimlere
vereceği azab bile yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'ın rahmetinin eseridir. Kötülüğün cezasını bulması ve sonunda akıbetinin iyilikle aynı olmaması da, O'nun rahmetinin eseridir.
Rahmetin yanısıra büyüklük ve ululuk vardır. Çünkü, o korkunç ve
dehşetli günde, Cebrail'in ve diğer meleklerin "Konuşmadan dizi dizi
durdukları" o günde "O'nun izni olmadan kimse konuşamayacaktır." Ancak
Rahman'ın izin verdiği konuşacaktır ve doğruyu söyleyecektir. Zaten
Rahman da ancak doğru söyleyeceğini bildiği kimseye konuşma izni
verecektir.
Yüce Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Allah'a
yakın olan ve her türlü günahtan ve isyandan temiz ve uzak olan
meleklerin sergiledikleri manzaralar, evet onların böylesine susmuş
ancak izin verildikten sonra ve ölçülü konuşmalarının manzaraları,
sunulan atmosfere, heyecan, korku, heybet, yücelik ve vakar
vermektedir. İşte bu sahnenin ışığı altında bir uyarı haykırışı ve
yaptığına aldırmayan mahmurluk içinde gaflet uykusuna dalmışları
sarsacak, bir sarsıntı kopar.



39- işte gerçek gün budur. Dileyen kimse Rabbine götürecek bir yol benimser.


40- Sizi yakın gelecekteki azabla uyardık; o gün kişi elleriyle sunduğuna bakar ve inkarcı da "Keşke toprak olsaydım" der.


"Bu gerçek gün"ün bir gün geleceği hakkında, kuşkuya düşüp de
birbirlerinin görüşünü soran o kimselere çok sert bir sarsmadır bu. Bu
gerçek gün, birgün kaçınılmaz olarak gelecektir. Bu konuda soruşturma
yapmaya ve görüş ayrılığına düşmeye hiç yer yoktur. Fırsat henüz daha
eldedir. Dileyen, cehennem kendisine gözetleme yeri ve barınak olmadan
"Rabbine götürecek bir yol benimser."
Meleklerin sergilediği sahnenin ışığı altında ortaya çıkan uyarı da
gaflet uykusuna dalmışları kendilerine getirecek bir uyarıdır. "Sizi
yakın gelecekteki azapla uyardık: ' Evet bu azap yakındır uzak
değildir. Cehennem sizleri beklemektedir, sizleri gözetlemektedir. Hem
de bu ayetlerde gördüğünüz biçimi ileFizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri Nokta.
Çünkü içinde yaşadığınız dünya bütünü ile kısa bir yolculuktan ve
yakında bitecek bir ömürden ibarettir. Ve ardından bir korku azabı
gelmektedir. Kafire yok olmayı var olmaya üstün tutturacak bir azaptır
bu. "O gün kişi elleriyle yaptıklarını görür ve kafir de `Keşke toprak
olsaydım' der." Kafir bu sözü ancak dayanılmaz sıkıntıya ve şiddete
düştüğü zaman söyler.
Bu öyle bir ifade ki, atmosfere heybet ve pişmanlık vermektedir. Hatta
insan denen varlık yok olup ortadan kalkmayı kimsenin önem vermeyeceği
değersiz bir nesne haline gelmeyi temenni eder. Ve insan yok olmayı, ya
da değersiz bir nesne olmayı, o şiddetli ve korkunç durumla yüzyüze
gelmekten daha hafif bulur. Evet insan o büyük haber hakkında
birbirlerine soruşturma yapanların sorularına, kuşkuya düşenlerin
kuşkularına ahirette bir karşılık olan o durumla yüzyüze gelmektense,
yok olmayı ya da değersiz bir nesne olmayı tercih eder.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Fizilalil Kuran Nebe Suresi Tefsiri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Fizilalil Kuran Mülk Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Tahrim Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran İnfitar Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Tekvir Suresi Tefsiri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: Rehberimiz Kur'ani Kerim :: Tefsir-
Buraya geçin: