Ravza Gülüm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Empty
MesajKonu: Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri   Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri I_icon_minitimeSalı Kas. 03, 2009 8:53 pm

1- İnsan, anılmaya değer bir varlık olmadan önce uzun yıllar geçti, öyle değil mi?


2- Biz insanı sınavdan geçirmek amacı ile karışım nitelikli bir sıvı
damlasından yarattık. Bunun için onu işitme ve görme yetenekleri ile
donattık.


3- biz ona yolu gösterdik. Artık ister şükreder isterse nankör olur.


Surenin baş tarafındaki soru edatı cümleye olumlu yönde pekiştirme
anlamı katmaktadır. Fakat insanın kendi kendine şu soruları sormasına
zemin hazırlar gibidir. Acaba insan, anılmaya değer bir varlık olmadan
önce uzun yıllar geçtiğini bilmiyor mu? insan bu gerçeği düşünmez,
üzerinde kafa yormaz mı? içinden bu gerçeği düşününce kendisini varlık
sahnesine çıkaran, üzerine ışık tutan, uzun bir "anılmazlık" döneminden
sonra kendisini anılabilirlik aşamasına erdiren yüce "el"in farkına
varmaz mı?
Bu soru işareti zihnimize birçok mesaj taşıyor. Bu mesajlar
vicdanlarımızda çok sayıda düşünceyi uyandıran yumuşak ve köklü
mesajlardır.
Bu mesajlardan biri vicdanlarımızı insanın yaratılışından, yoktan
varedilişinden önceki döneme yöneltir. Vicdanlarımız bu "insansız"
dönemi evrenle birlikte hayalinde canlandırır. Acaba vicdanınız o
dönemi nasıl görür? Çünkü insan kendini beğenmiş bir varlıktır,
değerini çok abartır. Öyle ki, bu evrenin kendisi olmadan nice uzun
yıllar varolduğunu, yaşadığını unutur. Kim bilir belki de evren "insan"
denen bir varlığın yaratılacağını hiç beklemiyordu. Fakat yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın iradesi bu canlı türünün varlık sahnesine çıkması yönünde tecelli etti de bunun sonucunda varoldu.
Bu mesajların bir diğeri hayalimizi insanın varolduğu ana doğru çeker.
Bu ana ilişkin çeşitli düşünceler ve imajlar canlandırır. Oysa bu yeni
canlı türünü evrene katan o anın iç yüzünü sadece yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah bilir. Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah bu canlıyı yaratmadan önce ince hesaplı planına almış, bu evrenin uzun akış çizgisindeki rolünü çok önceden belirlemiştir.
Bu mesajların bir başkası bizi yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın güçlü elini düşünmeye yöneltir. Yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah,
"insan" denen bu yeni canlıyı varlık sahnesine sürüyor, onu rolüne
hazırlıyor, rolünü ona hazırlıyor, hayatının iplerini tüm varlığın
oluşturduğu ana eksene bağlıyor, kendisi için yaşamaya ve rolünü
oynamaya elverişli şartlar hazırlıyor, arkasından onu attığı her adımda
izliyor. Bu adımları atarken ipinin ucu büyük evrenin diğer bütün
ipleri gibi varlık bütününün eksenine bağlı kalır.
Bu ayetler bunlar gibi daha birçok mesajı vicdanlarımıza iletmekte,
daha birçok düşünceyi kafamızda uyandırmaktadır. Bu mesajların ve
düşüncelerin sonucu olarak zihnimizde şu bilinç oluşur: İnsanın
yaratılışı, hayat yolculuğu ve bu yolculuğun akıbeti bir amaca, belirli
bir plana bağlıdır.
Bu hayat sahnesinde belirleme aşamasından sonra varlığını sürdürmesi,
hayat sürecini devam ettirmesine gelince bunun ayrı bir hikayesi
vardır. Okuyoruz:
"Biz insanı sınavdan geçirmek amacı ile karışım nitelikli bir su
damlasından yarattık. Bunun için onu işitme ve görme yetenekleri ile
donattık."
Ayetin orjinalinde geçen "emşac" sözcüğü "çeşitli elementlerden oluşmuş
karışım" anlamına gelir. Bu sözcük belki insan yavrusunun ana maddesini
oluşturan su damlasının erkeklik hücresi ile dişilik yumurtasının
döllenme sonucundaki birleşmesine işarettir. Belki de karışımı
oluşturan elementlerden maksat döllenmiş hücredeki kromozomların
içerdiği "gen"lerdir. Bu genler birinci derecede insan soyunun
karakteristik niteliklerini, ikinci derecede de ailenin niteliklerini
taşıyarak gelişecek olan insan yavrusuna aşılarlar. İnsan yavrusunu
oluşturan su damlası bu genler gösterdiği doğrultuda gelişerek başka
bir hayvan yavrusu değil de insan yavrusu oluşturur. Bunun yanısıra bu
genler aileden geçen özel niteliklerin de taşıyıcılarıdır. Ayrıca bu
deyim, çeşitli kalıtımların ortak karışımı anlamına da gelebilir.
Yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
insanı anlattığımız karışım nitelikli su damlasından yaratırken iş
olsun diye, boşuna ya da rastgele yaratmadı. Tersine onu sınavdan
geçirmek için, imtihan etmek için, denemek için yarattı. Aslında yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
insanın ne olduğunu, geçireceği sınavı ve bu sınavın sonunda ne not
alacağını baştan biliyor. Fakat ön bilgisinin varlık sahnesinde ortaya
çıkmasını, varlığın özünde plâna bağlanmış olan bu ön bilginin
sonuçlarının insanın eylemlerine yansımasını, bu bilginin sonuçlarının
onu adım adım izlemesini ve sınavdan ortaya çıkacak sonuçların
karşılıklarına çarptırılmasını istemiştir.
Bundan dolayı o, insanı "işitici" ve "görücü" yapmış, yani onu gerekli
duyu organları ve algılama yetenekleri ile donatmıştır. Amaç onun
algılayabilmesi, karşılık verebilmesi, nesneleri ve değerleri
kavrayabilmesi, bu algılara ve kavramalara dayanarak hüküm verebilmesi
ve seçim yapabilmesi ve yaptığı tercihlere göre sınavını başarı ile
geçmesidir.
Demek ki, yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
insan soyunun sürmesine ve belirlediği yöntem -ki bu karışım nitelikli
bir su damlasından insan yavrusu yaratmaktır- uyarınca insan
fertlerinin çoğalmasına ilişkin iradesinin arkasında bir hikmet, bir
amaç vardır. Ortada "rastgele"lik diye bir şey yoktur. Bu surenin
ardındaki amaç bu canlı türünü sınavdan geçirmektir. Bundan dolayı ona
algılama, karşılık verme, bilgi edinme ve seçim yapabilme yetenekleri
bağışlamıştır. insanın yaratılışı, algı ve kavrama yetenekleri ile
donatılması ve hayatı boyunca denenmesi, bütün bunlar belirli ölçülere
bağlıdır.
Sonra Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah,
insanı bilginin yanısıra yol seçme gücü ile donatmıştır. Önce ona
başarıya erdiren yolu göstermiş sonra seçme yetkisini kendisine
bırakmıştır. isterse kendine gösterilen düz yoldan gider, dilerse bu
yoldan saparak Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a erdirmeyen yollar peşinde şaşkın şaşkın taban teper. Okuyoruz:
"Biz ona yolu gösterdik. Artık ister şükreder, isterse nankör olur."
Burada "hidayet" yani doğru yola girme kavramı "şükür" kavramı ile
ifade ediliyor. Çünkü hidayete eren kalbin en doğal, en beklenen
tepkisi Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a
şükretmektedir. Sebebine gelince bu kalb iyi biliyor ki, insan uzun
yüzyıllar boyunca anılmaya değer bir varlık değildi. Sonra yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
onun anılmaya değer bir varlık olmasını istedi. Bunun için ona görme ve
işitme yetenekleri bağışladı, kendisini öğrenme gücü ile donattı. Sonra
gideceği yolu gösterip kendisini seçim yapma yetkisi ile başbaşa
bıraktı. Bu yüzden bu münasebetle mümin kalbde belirmesi beklenen ilk
duygu şükür duygusudur. Eğer şükretmez ise nankör olur. Hem de koyu bir
nankör. Çünkü ayetin orjinalinde yeralan "kefur" sözcüğü, aşırı
dereceli bir nankörlüğü ifade eder.
Bu üç dokunuştan sonra insan işin ciddiliğinin ve duyarlılığının
bilincine varır ve iyice anlar ki, o bir amaç uğruna yaratıldı, bir ana
eksene bağlıdır, öğrenme yeteneği ile donatılmıştır ve bu yeteneği
gerekçesi ile hesaba çekilecektir, o sınavdan geçmek ve başarılı bir
sınav vermek için dünyaya gönderildi, yeryüzündeki hayat dönemi oyun,
eğlence ve sorumsuzluk dönemi değil, ciddi bir imtihan dönemidir.
Okuduğumuz bu üç kısa ayetten İşte bu yüce ve köklü düşünce birikimi
çıkıyor. Bunun yanısıra bu üç ayet, okuyucuya hayata ilişkin ağır bir
sorumluluk duygusu, ciddiyet ve kâr da kazandırır. insanı, sözkonusu
sınavın sonuçları konusunda bilinçli yapar, varlığının amacına,
varlığının anlamına, genel olarak hayata ve değerler sistemine ilişkin
görüşünü, bakış açısını değiştirir.
Bundan dolayıdır ki, ayetlerin devamında bu sınavdan veya şükür yolunu
ya da nankörlük yolunu seçmesinden sonra insanı bekleyen sonuçların
sunulmasına geçiliyor. Kafirlerin karşılaşacağı sonuçlara kısaca
değinilmekle yetiniliyor. Çünkü surenin havası hem somut ve hem de
soyut anlamda kulluk ve nimet havasıdır, ayetlere gönül açıcı nimetlere
özendiren çağrının ardından azaba kısaca değinilmekle yetiniliyor.



4- Biz kafirler için zincirler, kelepçeler ve çılgın alevli cehennem hazırladık.

Ayetin orjinalinde yeralan "selâsil" ayakları ve "ağlâl" da elleri
birbirlerine bağlayacak zincirler ve demirden yapılmış aygıtlar
anlamına gelir. Bir de ayakları zincire vurulmuş ve elleri
kelepçelenmiş Kafirlerin içine atılacakları çılgın alevli cehennem
ateşi vardır.
Sonraki ayetlerde bu azap tasvirininin hemen arkasından bol nimetlerin tanıtımına geçiliyor.

5- İyiler kâfur karışımlı bir içeceği tastan içerler.


6- Bu Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın iyi kullarının istedikleri yere akmasını sağlayarak içebilecekleri bir pınardır.


Bu ayetlerin ilkinde cennetteki iyi kulların içeceğinin kafur karışımı
bir sıvı olduğu belirtiliyor. Cennetlikler yerden oluk oluk kaynayan bu
bol ve gür akışlı içeceği kâse kâse içerler. Eski araplar içkilerine
kimi zaman "kâfur" kimi zaman da "zencefil" katarak onun lezzetini
artırırlardı. Bu yüzden onlara cennette, içine "kafur" karıştırılmış
bol ve gür bir içecek pınarının olduğu, Üstelik bu içeceğin "temiz"
yani sarhoşluk vermeyen bir nitelik tanıdığı haber veriliyor. Bu
içeceğin dünya içkilerinden daha tatlı olduğunu, vücuda verdiği hazzın
dünya içkilerinin sağladıkları hazdan üstün ve kat kat fazla olduğunu
söylemeye bile gerek yok. Biz dünyalılar, cennet nimetlerinin lezzet
düzeyini ve türünü kavrayamayız. Belirtilen niteliklerin amacı,
anlamayı yakınlaştırmaktır. Çünkü yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah biliyor ki, insanlar bu nitelikler olmaksızın, o bilgilerine kapatılmış gayb alemini hayallerinde canlandıramazlar.
Cennetlikler ilk ayette "iyi kullar" ikinci ayette ise "Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
kulları" olarak tanımlanıyorlar. Bu nimet ve onurlandırma sergisi
ortasında ilk tanımın amacı cana yakınlık, ağırlama ve ayrıcalık ilanı
iken ikinci tanımlamanın amacı yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a yakınlık imajını pekiştirmektir.

ALLAH'IN İYİ KULLARI

Arkasından sözkonusu nimetlerle ödüllendirilecek olan bu "iyiler"in, bu "Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın has kulları"nın tanıtımına geçiliyor. Okuyoruz:
7-
Onlar verdikleri sözleri tutarlar ve kötülüğü yaygın günden korkarlar.
8- Onlar içleri çektiği halde yemeklerini yoksullara, yetimlere ve
tutsaklara yedirirler.


9- Yemek ikram ederken derler ki; "Biz size sırf Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah rızası için yemek veriyoruz. Sizden karşılık ya da teşekkür beklemiyoruz."


10- "Çünkü biz asık suratlı ve çetin bir günde Rabbimizden korkarız."


Bu tablo parlak, kalplere hoş gelen, içten, ciddi bir tablodur. İnanç
sistemlerinin yükümlülüklerini yerine getirmeye azimli, yoksullara
karşı kalpleri ılık merhamet duyguları ile dolu, başkalarının
dertlerini kendi problemlerinden önceye alan, Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'tan çekinen ve korkan, O'nun hoşnutluğunu ısrarla arayan insanları gözlerimizin önüne getiriyor. Aynı zamanda Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın azabından şiddetle sakınan bu insanlarda bu duyguyu kötülüklerden sakınma ve duyarlı görev bilinci geliştirmiştir.
Evet, "Onlar verdikleri sözleri tutarlar." Yani görev edindikleri
ibadetleri yaparlar, üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirirler.
Başka bir deyimle bu işi ciddiye Alırlar, ona içten sarılırlar;
sorumluluklarından kaçmaya yükümlülüklerinden sıyrılmaya kalkışmazlar;
bu inanç sistemini benimsedikten sonra ondan yan çizmeye yönelmezler.
İşte bu anlamda "verdikleri sözleri tutarlar". Yoksa sadece "adaklarını
yerine getirirler" denmek istenmiyor. Devam ediyoruz:
"Kötülüğü yaygın günden korkarlar."
Onlar o günün yaygın alanlı, çok sayıda günahkarı ve suçluyu kapsamına
alan kötülüğünü iyi kavramışlardır. Bu yüzden o kötülüğün kendilerine
de dokunacağından korkarlar. İşte takva sahiplerinin karakteristik
özelliği budur. Onlar ne kadar çok ibadet ve iyi amel birikimine sahip
olsalar da kusur ve günah işlemiş olmaktan çekinirler. Çünkü
görevlerinin ağırlığının ve yükümlülüklerinin çokluğunun
bilincindedirler. Devam ediyoruz:
"Onlar içleri çektiği halde yemeklerini yoksullara, yetimlere ve tutsaklara yedirirler."
Burada "yemek yedirme" eyleminde somutlaşan onurlu bir iyilikseverlik,
yardımseverlik, hayırseverlik tablosu çiziliyor. Düşünelim ki, adamlar
başkalarına yedirdikleri yemeklere aslında kendileri muhtaçtırlar. Bu
anlamda ikram ettikleri yemeklere karşı içlerinde bir sevgi vardır.
Yoksa bu özverili kalplerin çeşitli yoksul gruplara yedirdikleri
yemekleri bilinen anlamda "sevdikleri" söylenemez. Sadece bu yemeklere
kendilerinin de muhtaç oldukları belirtilmek isteniyor. Buna rağmen bu
asil ruhlu iyilikseverler yoksulları kendilerine tercih ederler.
Bu övgülü vurgulama müşrik Mekke toplumunda egemen olan katı
yürekliliğe dikkatlerimizi çekiyor. O günün insanları zavallı
yoksulların yüzlerine bile bakmazlardı. Fakat nam olsun diye çok
şeylerini saçıp savururlardı. Yalnız yüce "Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
seçkin kulları" bu kızgın çöl güneşi ortasında adeta serin ve gölgeli
bir "vaha"yı andırıyorlardı. Onlar gönülden coşan bir özveri ile,
kalplerinden kaynayan bir merhametle, iyi niyetle, yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a
yönelik bir ibadet aşkı ile yemek yedirirlerdi. Bu soylu
cömertliklerine hem ayetlerde anlatılan durumları ve hem de
kalplerinden geldiği belli olan sözleri tanıklık ediyor. Okuyalım:
"Yemek ikram ederlerken derler ki;' `Biz size sırf Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah rızası için yemek veriyoruz. Sizden karşılık ya da teşekkür beklemiyoruz:
`Çünkü biz asık suratlı ve çetin bir günde Rabbimizden korkarız."
Görüldüğü gibi, burada ince ve cana yakın kalplerden taşan bir merhametle karşı karşıyayız. Bu merhamet yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a
yöneliktir, O'nun hoşnutluğunu arıyor, insanlardan ne ödül ve ne de
teşekkür bekliyor, yoksullara tepeden bakmak, onlara hava atmak gibi
bir amacı da yok. Ayrıca bu seçkin kullar, bu merhametlerini son derece
çatık kaşlı bir güne karşı kalkan olarak düşünüyorlar. O günden
korkuyorlar, çekiniyorlar ve el açıklıkları sayesinde onun kötülüğünden
korunmaya çalışıyorlar. Çünkü Peygamberimiz şu sözü ile onları böyle
davranmaya özendirmiştir:
"Yarım hurma ile bile olsa cehennem ateşinden kendini koru."
Bu şekilde yoksulların doğrudan doğruya karnını doyurmak o günün
şartlarında o soylu iyilikseverlik duygusunu, ifade etmenin ve
yoksulların ihtiyacını gidermenin geçerli bir yolu idi. Fakat iyilik
yapmanın biçimleri ve yöntemleri şartlara ve ortamlara göre değişir.
Her zaman böylesine dolaysız ve ilkel biçimde olması gerekmez. Fakat bu
uygulamada mutlaka korunması gereken motifler vardır. Bunlar kalp
duyarlılığı, coşku, iyilikseverlik tutkusu, Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın hoşnutluğunu kazanma arzusu; ödül gibi, teşekkür gibi, dünya çıkarı gibi yeryüzü kaynaklı endişelerden arınmışlıktır.
Sosyal güvenlik amacı ile yoksulların ihtiyaçlarım karşılamak gayesi
ile birtakım vergiler konabilir, varlıklılara malı yükümlülükler
bindirilebilir ve fonlar oluşturulabilir. Fakat bu uygulamalar,
yukardaki ayetlerin amaçladığı sonucun sadece bir yönünü, islamın zekat
aracılığı ile çözüme bağlamak istediği yönünü gerçekleştirebilirler. Bu
"tek yön" yoksulların ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu işin yarısıdır.
Öbür yarısı "veren"lerin, iyilik yapanların ruhların eğitmek, onları
soylu bir düzeye yükseltmektir. İşin bu "öbür yarısı"nı da asla gözardı
etmemeli, küçümsememelidir. Fakat sosyal güvenlik amaçlı uygulamalarda,
ne yazık ki, değerler alt-üst edilmekte ve işin bu ayrılmaz "yarı"sı
karalanmakta, kötülenmekte, gölgelenmekte ve "alanları küçük düşüren ve
verenlerin ahlâkını bozan bir uygulama" damgası ile damgalanmaktadır.
İslam hem kalpleri besleyen bir inanç sistemi ve hem de bu kalpleri
arındırmayı amaçlayan bir eğitim yöntemidir. Kalplerde geliştirilen
soylu duygular hem sahiplerini eğitirler hem hedef aldıkları kardeş
Müslümanlara yarar sağlarlar. Böylece islamın amaçladığı eğitim her iki
yanı ile gerçekleşmiş olur.
İşte okuduğumuz ayetlerin o yüce duyguyu böylesine özendirici somut biçimde ifade etmeleri bu yüzdendir. Devam edelim:



11- Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah da onları o günün kötülüğünden korur, yüzlerine parlaklık ve gönüllerine sevinç sunar.

Görülüyor ki, o seçkin kulların o korkusunu taşıdıkları günün
kötülüğünden korunacakları hemen garanti ediliyor. Böylece bu dünyada
bu Kur'an'ın mesajını alarak onaylayan o bahtiyarların huzura
kavuşmaları sağlanıyor. Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
onlara çetin ve çatık kaşlı gün göstermeyeceği, tersine onlara
yüzlerine parlaklık ve gönüllerine sevinç sunacağı belirtiliyor. Çünkü
bu ayrıcalık onların korkularına, çekingenliklerine, kalplerine
arınmışlığına ve duygularının temizliğine yaraşan bir ödüldür.
Bunun arkasından o bahtiyarların içinde ağırlanacakları cennetin nimetlerinin tanıtılmasına devam ediliyor:

12- Sabretmelerinin karşılığında kendilerini cennetle ve ipekli elbiselerle ödüllendirir.


13- Koltuklara kurulurlar. Orada ne yakıcı güneş, ne de dondurucu soğuk görürler.


Yani kendilerine konut olarak cennet ve giyecek olarak da ipekten elbiseler verilecektir.
Onlar güvenli bir toplantıda biraraya gelmiş, sohbet ediyorlar.
Çevrelerini saran hava bolluk, refah havasıdır. Bu hava sıcak değil,
ılıktır; soğuk değil, serindir. Ne yakıcı rüzgar estiren bir güneş ve
ne de dondurucu soğuk vardır. Bu tanıtmaya şunu eklemeliyiz: Orası
başka bir âlemdir; orada ne şu bildiğimiz güneş ve ne de onun benzeri
olan başka güneşler vardır, o kadar. Devam edelim:

14- Ağaçların gölgeleyici saçakları başlarına yakın alçaklıkta ve meyvalarının devşirilmesi son derece kolay olur.


15- Onlara gümüş tabaklarla ve saydam kadehlerle servis yapılır.


16- Bu gümüşten saydam kadehlerin büyüklükleri ihtiyaçlarına göre belirlenmiştir.


17- Onlara orada taslar içinde zencefil karışımlı içecekler sunulur.


18- Bu "selsebil " adı verilen bir cennet pınarıdır.


Ağaçların gölgeleyici saçakları ve meyva yüklü dalları cennetliklere
iyice yaklaşıyor. Hiç kuşkusuz bu durum hayal edilebilecek
rahatlıkların ve gölgelenmelerin en yararlısını canlandıran bir görüntü
oluşturur.
İşte yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın iyi kullarına ödül olarak sunduğu cennetin genel görünümü budur. Bu "iyi kullar" dünyadaki hayatlarında yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
az yukarda çizdiği parlak, duygulandırıcı ve gönül açıcı tablo uyarınca
yaşamış kimselerdi. Sonra cennetteki nimetlere ve hizmetlere ilişkin
ayrıntılara geçiliyor.
Cennetlikler geniş yapraklı ağaçların gölgeleri, yere sarkmış dalların
ve tatlı, ılık bir havanın altında, koltuklarına kurulmuş olarak safa
sürerlerken buyruklarındaki hizmetçiler kendilerine gümüş kaplarda
getirilen ve yine gümüş maşrapalarla dağıtılan içecekler sunarlar. Bu
gümüş maşrapalar gümüşten olmalarına rağmen kristal gibi şeffaftırlar
ki, dünyadaki gümüş kaplarda böyle bir özellik görülemez. Ayrıca bu
maşrapalar, bu kaseler hem yararlılığı ve hem de güzelliği biraraya
getiren, uygun büyüklüktedirler. Sonra bu içeceğe "zencefil"
karıştırılmıştır. Tıpkı daha önce tanıtılan bir cennet içeceğinin içine
"kafur" karıştırıldığı gibi. Ayrıca içecek tatlılığından ve hoş
içimliliğinden dolayı "selsebil" adı ile anılan bir cennet pınarından
sağlanmaktadır.
Dahası var. Bu testilerle ve kaselerle cennetliklere içecek dağıtan
hizmetçiler yüzlerinde tüy bitmemiş taze delikanlılardır. Ne zaman
aşınımına uğrarlar ve ne de yaşlanırlar. Hep genç, delikanlı ve parlak
yüzlü kalırlar. Cennetin orasına burasına inciler gibi serpilmişlerdir.
Okuyoruz:



19- Onlara hiç ölmeyecek gençler hizmet ederler. Bu gençleri görsen, ortalığa saçılmış birer inci sanırsın.

Arkasından bu görüntünün ana hatları çiziliyor. Genel bir bakış altında
sahnenin kalplerdeki ve gözlerdeki etkisi özetleniyor. Okuyoruz:

20- Nereye baksan bir nimet ve büyük bir saltanat görürsün.

Evet, bir nimet ve görkemli varlık sahnesi ile karşı karşıyayız. Yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
yakınları olmayı başaran o iyi, o seçkin kullar bu görkemli varlıklar
ve bol nimetler içinde yaşıyorlàr. Sahnenin özeti ve ana hatları bu
şekildedir.
Sonra bu bol nimetlerin ve görkemli varlıkların içinde ayrıntı niteliği
taşıyan bir görüntüye dikkat çekiliyor. Bu görüntü az önceki genel
tanıtmanın gerekçeli örneği ve açıklaması havasında sunuluyor. Okuyalım:

21- Üzerlerinde ince, yeşil ipekten ve atlastan
elbiseler vardır, bileklerine gümüş bilezikler takılmıştır. Rabbleri
onlara temiz içecekler sunmuştur.


Ayetin orjinalinde yeralan "sündüs" sözcüğü, "ince ipek kumaş",
"istebrek" sözcüğü ise "kalın ve astarlı kumaş" anlamına gelir.
Cennetlikler bu süsleri ve bu göz kamaştırıcı konforu Rabblerinden
Alırlar. Başka bir deyimle bu görkemli hayat dekoru, kerem sahibi yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın cömert bağışıdır. Bu durum, elde edilen nimetlerin değerini arttıran, ek bir değerdir.
Arkasından bütün bu nimetlerin üzerine sevgi ve onurlandırma nimetleri eklenir

22- Bütün bunlar iyiliklerinizin karşılığıdır, çabalarınız, hoşnutluğumuzu kazanmıştır.

Bu sözler yüceler aleminden geliyor. Bu sözler, o nimetlerin tümüne
denk gelen onurlandırıcı bir bildiridir. Bütün o nimetlere kendi
değerlerinin üzerine eklenen başka bir değer katar.
Böylece cennet nimetlerine ilişkin ayrıntılı sunuş ve kalpleri
coşturan, özendirici çağrı noktalanıyor. Bu çağrı o temiz nimetleri
hakketmeye ve zincirlerden, kelepçelerden, çılgın alevli ateşten uzak
kalmaya yönelik bir teşvik niteliğindedir. Kısacası insan iki yol
ağzındadır. Yollardan biri bu cennete, öbürü ise çılgın alevli
cehenneme götürür.
Cennete ve cennetin gönül açıcı, bol nimetlerine yönelik bu çağrının
arkasından yalanlayıcı tutumlarını ısrarla ve inatla sürdüren
müşriklerin durumu ele alınıyor. Bu adamlar, islam çağrısının
niteliğini kavramamış kimselerdir. Bu bilinçsizlikleri yüzünden
Peygamberimiz ile pazarlığa girişerek O'nu davasından ya da bu davanın
kendilerini rahatsız eden ilkelerinden vazgeçirmeye yelteniyorlar. İşte
müşriklerin bu taviz koparma, müminleri dinlerinden vazgeçirme, yoksa
onlara eziyet etme, insanları Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
yolundan alıkoyma; iyiliğe, cennete ve cennet nimetlerine yüz çevirme
girişimleri arasında surenin son kesiti geliyor. Bu kesiti oluşturan
ayetler, bilinen Kur'an üslubu ile bu durumu ele Alıp işliyorlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Empty
MesajKonu: Geri: Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri   Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri I_icon_minitimeSalı Kas. 03, 2009 9:01 pm

23- Ey Muhammed, bu 'Kur'an'ı sana indiren biziz.


24- Rabbin hükmünü verinceye dek sabret, onların günahkârlarının ve inatçı inkârcılarının sözlerine uyma.


25- Sabah ve akşam Rabbinin adını an.


26- Gecenin bir bölümünde O'na secde et, geceleri O'nu uzun uzun tesbih et.

Okuduğumuz bu dört ayet, islama çağrı hareketine ilişkin son derece önemli bir gerçeği dile getirirler. insanları Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a
çağıran dava adamları bu gerçekle sıkı sıkıya bütünleşmeli, onu
enine-boyuna değerlendirip içlerine sindirmeli, imana ilişkin somut ve
psikolojik anlamlarını akıl süzgecinden geçirip iyice kavramalıdırlar
Peygamberimiz, müşriklerin karşısına tek ve ortaksız Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
çağrısı ile çıkmıştı. O bu çağrı sırasında sadece müşriklerin
kalplerindeki inançla karşı karşıya gelmiş değildi. Eğer durum böyle
olsaydı Peygamberimizin işi çok kolay olurdu. Çünkü adamların
savundukları müşriklik inancı tutarsız olduğu için güçlü, tutarlı, açık
ve yalın islam inancı karşısında uzun boylu direnemezdi, böyle bir
güçten ve soluktan özü itibarı ile yoksundu. Yani bilinen o inatçı
muhalefetin itici gücü, müşriklik inancının özünden değil, bu inancı
kuşatan yan şartlardan ve o günkü toplumun yapısının özelliklerinden
kaynaklanıyordu. Nitekim gerek tarihi belgeler ve gerekse Kur'an'ın
çeşitli ayetleri bu yan şartların ve özel toplumsal yapının
mücadeledeki etkin rolüne önemle dikkatlerimizi çekmektedir.
Bu yan şartları ve toplumdaki yapısal özellikleri şöyle
özetleyebiliriz: ileri gelen müşrikler, o günkü toplumun egemen sınıfım
oluşturuyorlardı. Bu konumları yüzünden toplumun egemen değerlerini
üstün tutuyorlar, onları maddi çıkarlarının vazgeçilmez güvenceleri
olarak görüyorlardı. İşte tutarsız, saçmalığı belli müşriklik inancının
tutarlı, açık ve güçlü islam inancı karşısında gösterdiği sert
direnişin arkasında yatan ilk faktör buydu. Sonra öbür ikinci dereceden
faktörler geliyordu. Cahiliye kültürünün kurumsallaştırdığı hayat
tarzı, bu hayatın hazları, zevkleri ve körüklediği ihtiraslar da bu
direnişe güç katıyor; yeni inanç sistemine karşı takınılan inatçı ve
katı tavrı besliyordu. Çünkü bu yeni inanç sisteminin ahlâk ilkeleri ve
yüce değerleri, içgüdülerin ve ihtirasların başıboş bırakılmalarına,
istedikleri gibi at oynatmalarına, her türlü ahlâk dizginini kırmış,
çılgın ve sorumsuz bir hayata dalınmasına göz yummuyordu.
Buna göre islam çağrısına karşı duran direniş hareketinin ardındaki
sebepleri şu üç kategoride toplayabiliriz: a) İleri gelen müşriklerin
sosyal konumları, o günün egemen toplumsal değerleri, siyasi otorite,
servet ve çıkarlar. b) Alışkanlıklar, adetler ve geleneksel hayat
tarzı. c) Değer yargılarından ve ahlâk bağlarından sıyrılmak isteyen
içgüdülerin ve ihtirasların dürtüsü. Bütün bunlar ilk çağrı hareketinin
karşısına dikilen faktörlerdi. Aynı faktörlerin her zaman ve her
yerdeki çağrı hareketlerinin karşısına dikildikleri görülür. Bu
faktörler islam-küfür savaşının değişmez faktörleridir. Aynı zamanda bu
faktörler bu savaşa amansız ve bitimsiz bir mücadele niteliği
kazandırır; onun sıkıntılarına, yükümlülüklerine katlanmayı ve onu
kararlılıkla sürdürmeyi dünyanın en zor işlerinden biri haline
getiriyor.
Bundan dolayı her dönemde ve her yerdeki insanları Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
dinine çağıran dava adamlarının yukardaki ayetlerin içerdiği gerçekle
ve bu ayetlerin indikleri sıradaki şartlarla enine-boyuna
bütünleşmeleri gerekir. Çünkü bu şartlar, dünyanın neresinde ve hangi
döneminde olursa olsun, insanları Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a çağıran bütün dava adamlarının vermek zorunda kalacakları savaşın değişmez şartlarıdır.
Bilindiği gibi Peygamberimize, insanları uyarması yolunda Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'tan
direktif geldi. O'na "Ey örtüye bürünerek saklanan Muhammed, ayağa kalk
da uyar" buyuruldu. (Müddesir 1-2) Peygamberimiz sırtına yüklenen bu
görevi yerine getirmeye girişir girişmez, daha ilk adımlarında, bu
faktörler ile, bu sebeplerle yüzyüze geldi. Bu faktörler,
hemşehrilerini bu yeni çağrıya uymaktan alıkoyuyor, onları çürüklüğünün
ve tutarsızlığının farkında oldukları eğri inançlarına sımsıkı
sarılmaya sürüklüyor, dahası bu adamları inançlarını, sistemlerini,
sosyal konumlarını, çıkarlarını, alışageldikleri yaşama biçimlerini,
hazlarını ve ihtiraslarını inatla ve şiddetle savunmaya itiyordu. Yeni
çağrı hareketi daha ilk aşamada böylesine çok yönlü tehditlerle
boğuşmak zorunda kalmıştı.
Bu inatçı direniş çeşitli biçimlere büründü. ilk aşamada bu yeni
çağrıya uyan mümin azınlığa türlü eziyetler yaptı, işkenceler ve
tehditler yolu ile onları inançlarından vazgeçirmeye çalıştı. Sonra bu
inanç sisteminin ak çehresini karartmayı, sistemi ve Peygamberini toz
bulutu altında bırakmayı denedi. Bu amaçla birçok suçlamalara girişti,
birçok asılsız dedikodulara başvurdu. Bu kirli yollara başvuranlar bu
dine yeni katılmaların olmasını engellemek istiyorlardı. Çünkü bu inanç
sistemine yeni insanların katılmasını önlemek, onun özünü kavramış ve
tadını almış eski müminleri dinlerinden döndürmekten daha kolay
olabilirdi.
Bunların yanısıra doğrudan doğruya Peygamberimizi hedef alan komplolar
tezgahlamayı da ihmal etmediler. Tehditlerin ve eziyetlerin para
etmediğini anlayınca sahte bir yumuşama havasına girdiler.
Peygamberimizin karşısına şu tür teklifler ile çıktılar: Geçmişi unutup
yolun bu noktasında elele verebilirlerdi. Bunun için Peygamberimiz, bu
beylerin inançlarına, sistemlerine ve geleneklerine yönelik sert
saldırılarını durdurmalı idi. O zaman her iki tarafın onaylayacağı
ortak şartlar etrafında barış yapılabilirdi. Nitekim zaman zaman çıkar
ve ganimet bölüşümü üzerinde, ya da bilinen diğer dünyalık meseleler
çevresinde anlaşmazlığa düşerek birbirleri ile çatışan toplumlar ve
kişiler sonunda bir noktada anlaşıyorlar, aralarındaki çekişmeyi sona
erdiriyorlardı.
İşte insanları Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
yoluna çağıran bütün dava sahipleri her dönemde ve her yerde bu
komploların ya aynıları ile ya da benzerleri ile kesinlikle yüzyüze
gelirler.
Peygamberimiz gerçi bir peygamberdi. Yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
O'nu komplolara ve insanların kirli tuzaklarına karşı kesin koruma
altına almıştı. Fakat, sıfatı ne olursa olsun, o da bir insandı. Bir
avuç mümin ile birlikte ağır şartlara göğüs germek zorunda kalmıştı,
karşı koyacak yeterli güçten yoksundu. Yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
O'nun bu durumunu biliyordu. Bu yüzden O'nu yalnız bırakmıyordu;
kendisini desteksiz, yardımsız ve kritik noktalarda yol göstermesiz
olarak bu ağır realitenin baskısı altına sürmüyordu.
İşte yukarda okuduğumuz ayetler, bu yardımı, bu desteği, bu yol göstericiliği içerir. Baştan Okuyalım:
"Ey Muhammed, bu Kur'an'ı sana indiren biziz."
Bu ilk direktif, bu çağrıya ilişkin yükümlülüklerin kaynağının, özünün dayanağının ne olduğuna dikkatleri çekiyor. Bu çağrı Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'tan
geliyor. Tek kaynağı O'dur. Bu Kur'an'ı indiren O'dur. Onun başka bir
kaynağı yoktur. Bu çağrının özüne bu pınardan fışkırmamış olan yabancı
bir şey karıştırılamaz. Bu inanç sistemi için bu kaynak dışındaki
hiçbir yerden bir şey alınamaz, iktibas edilemez, dayanak yapılamaz,
böylesine yabancı unsurlar bu inanç sistemine karıştırılamaz.
Bunun yanısıra şunu da unutmamalı. Bu Kur'an'ı indiren ve Peygamberini bu çağrıyı seslendirmekle görevlendiren Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'tır.
O bu çağrıyı ve bu çağrıyı seslendiren önderi korumasız bırakmaz.
Görevi, öndere veren O olduğu gibi Kur'an'ı o Önder'e indiren de O'dur.
Fakat eğri güçler şımarıklıklarını, küstahlıklarını sürdürürler.
Müminlere eziyet üzerine eziyet yaparlar. Dinlerin vazgeçirme çabaları
peşlerini bırakmaz. Bu çağrı hareketinin amansız düşmanları
inançlarına, sistemlerine, geleneklerine, sığınak olarak kullandıkları
bozguncu ve yıkıcı faaliyetlerine yönelik ısrarlarından daha katı bir
ısrarla insanları Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
yoluna girmekten Alıkoymaya çalışırlar. Aynı adamlar bir yandan da
davanın önderine barış yapmayı, Mekke kentini bölüşmeyi ve bir ortak
noktada buluşmayı öneriyorlar. O günün zor şartları karşısında bu
öneriyi reddetmek, geri çevirmek oldukça zor bir karardır.
İşte bu noktada ikinci direktif geliyor. Okuyalım:
"Rabbin hükmünü verinceye kadar sabret, onların günahkârlarının ve inatçı inkarcılarının sözlerine uyma."
Her iş yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
plânına bağlıdır. O eğriliğe mühlet tanır, kötülüğe meydan verir;
müminlerin sıkıntı, sınanma ve arınma dönemlerine uzatır. Bütün
bunların gerisinde sadece O'nun bildiği bir hikmet vardır. Bu hikmet
aracılığı ile o plânını uygular, hükmünü yürütür. O halde sen "Rabbin
hükmünü verinceye kadar sabret." O'nun belirlediği an gelinceye kadar
eziyetlere ve baskılara sabret. Eğrilik cephesinin galip gelmesine, şer
güçlerin gemi azıya almalarına sabret. En çok da bu Kur'an'da sana
indirilen gerçeğe sımsıkı sarılarak sabret. Sabret et de sakın o
adamların bu inanç sisteminin zararına olacak barış ve ortak noktada
buluşma önerilerine kulak asma. "Onların günahkârlarının ve inatçı
inkarcılarının sözlerine uyma:' Onlar günahlara batmış kafirler
olduklarına göre seni Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a
kulluğa, iyiye ve yararlıya çağırmazlar, tersine seni şu ya da bu
biçimde günaha ve kafirliğe çağırırlar. Ortak bir noktada buluşma
önerilerinin ve seni hoşnut edeceğini, sana çekici geleceğini
sandıkları tekliflerinin ardında bu kirli maksat yatar.
Gerçekten müşrikler Peygamberimize siyasi mevki içerikli, servet
içerikli, şehvet tatmini içerikli vaadler yapıyorlardı. Ona
kabilelerinin önderi olmayı, verecekleri servetlere konmayı
öneriyorlardı. Kendisini Mekke'nin en zengini yapacaklarına söz
veriyorlardı. Hatta O'na güzel kızları peşkeş çekeceklerini
söylüyorlardı. Nitekim müşriklerin elebaşılarından biri olan Utbe b.
Rebia birgün Peygamberimize "Bu davadan vazgeç sana kızımı vereyim.
Kızım Kureyş kabilesinin en güzel kızlarından biridir" demişti. Bütün
bunlar öteden beri eğrilik yanlılarının her yerdeki ve her kuşaktan
dava adamlarını satın almak için yaptıkları çekici teklifler
olagelmiştir.
Evet, "Rabbin hükmünü verinceye kadar sabret, onların günahkârlarının
ve inatçı inkarcılarının sözlerine uyma." Onlarla aranızda üzerinde
uzlaşılacak ortak bir nokta yoktur. Onlar ile aranızdaki büyük uçurumun
üzerine köprü
kurup üzerinden geçmek imkansızdır. Senin sistemin ile onların
sistemini, senin evren bütününe ilişkin düşüncen ile onların kainat
düşüncesini, senin savunduğun gerçek ile onların tuttukları eğri, senin
imanın ile onların kafirliklerini, senin aydınlığın ile onların
karanlıklarını, senin gerçeğe ilişkin bilgin ile onların cahiliye
zihniyetlerini birbirleri ile bağdaştırmak olacak şey değildir.
Aranızda aşılmaz sıradağlar vardır.
Zaman uzasa da, baskılar şiddetlense de, caydırma girişimleri yoğunlaşsa da, yolun sonu gelmez olsa da sabret.
Yalnız bu sabır zor iştir. Azık ister, belirli bir destek ister. Okuyalım:
"Sabah ve akşam Rabbinin adını an.
Gecenin bir bölümünde O'na secde et, geceleri O'nu uzun uzun tesbih
et." Bu çetin yolculuğun azığı İşte budur. Sabahları ve akşamları
Rabbinin adını an. Geceleri secdeye kapanarak uzun uzun O'nu
noksanlıklardan tenzih et. Bu sana Kur'an'ı indiren ve seni bu çağrıyı
seslendirmekle görevlendiren yüce kaynakla ilişki kurmaktır. Gücün
kaynağı, azığın ve desteğin pınarı geceleri uzun uzun zikrederek,
ibadet yaparak, dua ederek, tesbih ederek O'nunla bağ kurmaktır. Çünkü
yol uzundur, yük ağırdır. Onun için bol azığa ve büyük yardıma ihtiyaç
vardır. İşte bu azık ve yardım buradadır. Burada kul ile Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
yalnızlık köşesinde, fısıltılı yakarışlarda, beklentilerde ve başbaşa
gelmenin coşkusunda buluşurlar. Bu buluşmadan yorgunluğa ve
dermansızlığa karşı rahatlık doğar, zayıflığa ve sayı azlığına karşı
güç meydana gelir. insan ruhu basit duygulardan ve kaygılardan arınarak
taşıdığı yükümlülüğün yüceliğini, üstlendiği "emanetin büyüklüğünü
görür. O zaman da insan üzerinde yürüdüğü yolun dikenlerinin
ayaklarında ve vücudunun diğer yerlerinde açtığı ve açacağı yaraları
umursamaz, önemsemez olur.
Yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
merhametlidir, sevgili kulunu bu çağrıyı seslendirmekle görevlendirmiş,
O'na Kur'an'ı indirmiş, yükünün ağır ve yolunun dikenli olduğunu baştan
bildirmiştir. Bu yüzden Peygamber'ini yardımsız ve desteksiz
bırakmamıştır. İşte O'nun yardımı budur. O bu yardımın o dikenli
yoldaki çetin yolculuğun uygun ve gerçek azığı olduğunu herkesten iyi
bilir. Bu yardım, her yerdeki ve her kuşaktan dava adamlarının
azığıdır. Çünkü dava birdir, şartları aynıdır, eğrilik cephesinin bu
dava karşısındaki tutumu aynıdır, bu tutumun gerekçeleri aynı olduğu
gibi eğrilik yanlılığının yöntemleri de değişmezdir. O halde "hak"
yanlılarının yöntemleri de yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın bu yolun uygun yöntemleri olduklarını belirttiği yöntemler olmalıdır.
insanları Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a çağıran dava adamları, yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
tarafından bu çağrının ilk önderine telkin edilen bu gerçeği
enine-boyuna içlerine sindirmelidirler. Sözkonusu gerçek, bu çağrı
görevinin Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
katından geldiği, çağrının asıl sahibinin 0 olduğu, O'ndan gelen bu
çağrının özüne günaha batmış kafirlerce savunulan eğri sistemlerden
aktarılacak yabancı unsurların karıştırılmaması gerektiği gerçeğidir.
Buna göre bu çağrının temsil ettiği gerçekle o günahkârın savundukları
eğri sistemlerinin işbirliği yapmaları, "hakk"ı savunanlar ile batıl
(eğri yol) yanlılarının uzlaşmaları, ortak bir noktada buluşmaları
mümkün değildir. Hak ile batıl, birbirleri ile çelişen iki zıt
sistemdir, hiçbir zaman birleşmeyecek iki ayrı yoldurlar. Bu arada
bazan batıl yanlıları kaba güçlerine ve sayısal çokluklarına dayanarak
azınlık halindeki zayıf müminleri yenebilirler. Bu Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın bildiği bir hikmetin sonucu olarak meydana gelir. Böyle durumlarda yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın hükmü gerçekleşene dek sabretmek, Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'tan yardım istemek, geceleri uzun uzun dua ve tesbih ederek O'nun desteğine sığınmak bu yolun tek güvenilir azığıdır.
Bu gerçek, bu yolun öncülerinin iyice kavramak, enine-boyuna içlerine sindirmek zorunda oldukları önemli bir ilkedir.
Bunun arkasından peygamberimizin savunduğu sistem ile müşriklerin
tuttukları sistem arasındaki bağdaşmaz farklılık bir kez daha
vurgulanıyor. Bunun kanıtı olarak müşriklerin kendi iyiliklerinin
nerede olduğunu bilmedikleri, ideallerinin kof ve düşünce ufuklarının
dar olduğu anlatılıyor. Okuyalım:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
Zehra
Admin
Zehra


Mesaj Sayısı : 724
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 33
Nerden : Almanya

Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Empty
MesajKonu: Geri: Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri   Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri I_icon_minitimeSalı Kas. 03, 2009 9:01 pm

27- Bu adamlar şu geçici dünyayı severler ve önlerindeki o zorlu günü gözardı ederler.

Bu adamların arzuları ve idealleri yakın vadeli, istekleri ve
düşünceleri küçüktür. Kendileri de küçük ve basit olan bu zavallılar şu
gelip geçici dünyaya dalarlar da önlerinde kendilerini bekleyen zorlu
ve "ağır" bir günü gözardı ederler. Oysa o gün hem sorumlulukları, hem
sonuçları ve hem de gerçek terazisindeki tartısı açısından "ağırlıklı"
bir gündür.
Bu adamların hiçbir sözlerine uyulmaz, tutturdukları yolda peşlerinden
gidilmez. Müminler ile ortak hedefleri ve paylaşılır amaçları olamaz.
Şu geçici dünyadaki mallarına, mevkilerine ve konforlarına imrenilmez.
Çünkü şu dünyanın günleri sayılıdır, nimeti ve konforu yetersizdir,
sahiplerine gelince onlar da küçük ve basit zavallılardır.
Bu arada onların kendi iyiliklerinin nerede olduğunu göremedikleri
dolaylı biçimde anlatılıyor. Çünkü adamlar şu gelip geçici dünyayı
tercih ederek genel hesaplaşma işleminden sonra kendilerini zincirleri
ile, kelepçeleri ile, çılgın alevli cehennemi ile bekleyip duran zorlu
günü ihmal ediyorlar.
Bu ayet de Peygamberimizi ve çevresindeki müminleri şu sevdikleri
dünyaya ilişkin istediklerini elde eden müşrikler karşısında
yüreklendirmeye devam ediyor. Bùnun yanısıra dünya tutkunlarına
yöneltilmiş üstü kapalı bir tehdit niteliğindedir.
Bu üstü kapalı tehdidi bir küçümseme ifadesi izliyor. Bu ifadede o zavallıların Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah katındaki önemsizlikleri vurgulanıyor. Çünkü kendilerine sahip oldukları bu maddi gücü, bu caydırıcılığı veren Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
dilerse kendilerini ortadan kaldırarak yerlerine başkalarını
getirebilir. Eğer böyle yapmıyor da onları yerlerinde bırakıyorsa bunun
bir hikmeti vardır, O ezeli plânını bu hikmet aracılığı ile yürütüyor.
28- Onları yaratan ve vücutlarına biçim veren biziz. İstediğimiz zaman onları benzerleri ile değiştiririz.
Bu açıklama, her şeyden önce maddi güçlerine güvenerek şımaran bu
zavallılara bu güçlerinin, hatta varoluşlarının kaynağını hatırlatıyor.
Sonra da zayıf bir azınlık durumunda olan müminlere moral aşılıyor.
Çünkü bu gücü veren, onların bağlısı oldukları ve çağrısını duyurmaya
çalıştıkları yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'tır. Ayrıca yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
plânına ve bu plânın gerisindeki amaçlanmış hikmete ilişkin gerçeği
müminlerin kalplerine yerleştiriyor. En yerinde hükümleri veren yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın hükmü gerçekleşinceye kadar gelişen bütün olaylar O'nun bu hikmetine uygun biçimde meydana geliyor.
Evet; "İstediğimiz zaman onları benzerleri ile değiştiririz."
Onlar güçleri ile yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'a
karşı koyamazlar, O'nunla başedemezler. Çünkü onları yaratan ve
övündükleri gücü kendilerine veren O'dur. O onları yok edip yerlerine
başka benzerlerini yaratabilir. Eğer onlara mühlet veriyor da
kendilerini benzerleri ile değiştirmiyorsa bu bir yandan O'nun lütfunun
ve bağışının, öbür yandan da O'nun hükmünün ve hikmetinin sonucudur.
Ayet bu anlamından dolayı Peygamberimize ve çevresindeki müminlere
yönelik moral ve direnç aşılama çabasının bir devamı, müminler ile
karşıtlarının gerçek durumlarını anlatan bir açıklamadır. Bunun
yanısıra şu dünyaya dalmış ve ailelerin gücüne güvenerek şımarmış
şımarıklara yönelik donukluk bir uyarıdır. Böylece onlardan Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'ın
nimetlerini hatırlamaları isteniyor. şımarıklıklarına gerekçe
yaptıkları ve karşılığında şükür etmedikleri nimetlerini. Ayrıca bu
nimetlerin ardında saklı duran "sınanma" gerçeğinin farkına varmaları
da isteniyor. Bilindiği gibi bu sınav gerçeği onlara surenin baş
tarafında açıklanmıştı.
Arkasından müşrikler kendilerine tanınan fırsat konusunda
uyarılıyorlar. Sebebine gelince Kur'an kendilerine gerçekleri sunuyor
ve Kur'an'ın bir parçası olan bu sure de onlara ana ilkeleri
hatırlatıyor. Okuyalım:



29- Bu bir hatırlatmadır. İsteyen Rabbine giden yolu tutar.

Bu açıklamanın hemen arkasından yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
dileğinin sınırsızlığı ve her şeyin ona döndüğü gerçeği vurgulanıyor.
Böylece son yönelişin O'nun dergahına olması, son çözümde O'nun hükmüne
boyun eğilmesi, insanın kendi gücünü ve etkinliğini arka plâna atarak
O'nun gücüne ve etkinliğine öncelik tanıması isteniyor. Zaten islam
gerçek anlamı ile, özü ile bu demektir. Okuyoruz:

30- Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz. Hiç kuşkusuz Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah herşeyi bilir ve her işi yerinde yapar.

O halde insanlar bilsinler ki, sorumsuz yapıcı ve güçlü yönlendirici yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah'tır.
Böylece insanlar O'na nasıl yöneleceklerini, nasıl O'nun plânına teslim
olacaklarını öğrensinler. İşte bu tür ayetlerin içerdiği gerçeğin alanı
ve çerçevesi budur. Bu arada şu gerçek de vurgulanıyor. Yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah
özgür dileği ile kullarını doğru ile eğriyi birbirinden ayırd etme
yeteneği ile donattı, onlara kalplerinin özünü bilen dileği uyarınca bu
ikisinden birine yönelme iradesi sundu. Yine O kullarını kavrama gücü
ile ve bilgi ile destekledi. Onlara Peygamber göndererek ve Kur'an'ı
indirerek kendilerine gidecekleri yolu gösterdi. Yalnız bütün bunlar
son aşamada varıp O'nun plânına dayanır. Herkesin tek sığınacağı merci
O'nun dergahıdır. O kendisine sığınanları adını anmaya ve ibadet etmeye
muvaffak eder. Buna karşılık eğer kul O'nun karşı durulmaz gücünü
gerçek anlamda tanımaya yanaşmaz da yardım ve başarı dileği ile O'nun
dergahına sığınmazsa ne doğru yolu bulabilir, ne O'nun adını anmayı ve
iyilik işlemeyi başarabilir.

31- O dilediklerini rahmetinin kapsamı altına Alır. Zalimlere gelince O, onlar için acıklı bir azap hazırlamıştır.

O'nun iradesi özgür ve sınırsızdır, dilediğini yapar. Bu özgür dileğin
bir sonucu olarak O, dergahına sığınanlardan, doğru yola iletilmelerini
ve ibadet etme başarısı ile donatılmalarını isteyenler arasında
dilediklerini rahmetinin şemsiyesi. altına Alır. Ama "Zalimlere gelince
O, onlar için acıklı bir azap hazırlamıştır." Dünyada O'nun onlara
meydan vermesi, mühlet tanıması sonunda bu acıklı azapla yüzyüze
gelsinler diyedir.
Surenin bu "son"u "baş"ı ile bütünleşiyor, sınavın sonucunu açıklıyor. O sınav ki, yüce Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri Allah,
insanı onun uğruna karışım nitelikli bir su damlasından yarattı, onu
işitme ve görme yeteneği ile donattı, ona yolunu gösterdikten sonra
isterse cennete doğru, dilerse cehenneme doğru gidebileceğini belirtti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.Ravzadesign.de
 
Fizilalil Kuran İnsan Suresi Tefsiri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Fizilalil Kuran Müddessir Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Müzzemmil Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Mülk Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Talak Suresi Tefsiri
» Fizilalil Kuran Tahrim Suresi Tefsiri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ravza Gülüm :: Rehberimiz Kur'ani Kerim :: Tefsir-
Buraya geçin: